Reklam Görüntülerine Tıklayarak Kitap Siparişi Verebilirsiniz

‘Camiler dolu, yolsuzluk azgın’

Yusuf Ziya Cömert, kelamî tartışmalardan yola çıkarak günümüz Müslümanlarının büyük bölümünün dindar olduğunu, ama iş günlük hayata geldiğinde yolsuzluk gibi birçok kötülüğe pek ses çıkarmadığını belirtiyor.

‘Camiler dolu, yolsuzluk azgın’

"Eş’arilik, “Reopening Muslim Minds”ın (Müslüman Zihinleri Yeniden Açmak) en önemli eleştiri objesi” cümlesiyle bitirmiştim geçen pazar yazdığım yazıyı.

Hanbeliliği (ya da hl-i Hadis’i) eleştiri objesi olarak Eş’ariliğin arkasına ekleyebiliriz.

Mutezile ise kitabın başından sonuna kadar pozitif unsur.

Mustafa Akyol bu üç ekolün meselelere bakışını George F. Hourani’nin özlü tasnifini alıntılayarak tarif etmiş.

“Mutezile bilginin iki kaynağı olduğunu kabul etmiştir; ‘Vahiy ve bağımsız akıl’ Eşarilere göre formül ‘Bağımlı akılla desteklenmiş vahiy’ şeklindedir. Hanbelilere göre ise “Sadece vahiy” şeklinde.”

Bir şeyin ‘iyi’ ya da ‘kötü’ olduğuna dair bilginin kaynağı nedir öyleyse?

Vahiyle mi biliriz iyiyi ve kötüyü yoksa başka türlü de bilebilir miyiz?

Akyol Aristo’nun iyi veya kötüye dair görüşlerinden başlayarak konuyu tartışmış.

Eş’ari bakışaçısını Bakıllani’den aktarılan şu cümle özetliyor:

“Fiiller sadece vahiy sebebiyle kötü olur. Eğer vahiy onları kötü olarak nitelemiyorsa kötü olmazlar.”

Eş’ari’ye göre “Yalan söylemek yanlıştır, çünkü Allah yanlış olduğunu söylüyor. Eğer Allah yalanı emretseydi aksi bir görüş olamazdı.”

Mutezile’ye göre iyiliğe teşekkür etmek ya da insaflı olmak kendi başlarına ‘iyi’dir ve bunu akıl yoluyla insanlar bilebilir.

Dolayısıyla dinden bağımsız olarak bir ahlakın varlığından söz edilebilir. Öte yandan, oruç, namaz gibi ibadetleri, neyin yenip neyin yenilmeyeceğini ancak vahiyle bilebiliriz.

Taraflar birbirlerini sapıklıkla, şirkle, küfürle itham etmedikleri sürece güzel tartışmalar.

Hatta trafik kurallarına uyup uymamanın, mesela kırmızı ışıkta durmanın veya durmamanın, otomobile binince kemer takmanın veya takmamanın iyi mi kötü mü olduğunu sorarak bu tartışmaya siz de katılabilirsiniz.

Yoksullara yardım etmenin vahiyle tavsiye edildiğini bilmeyen birisi yoksullara yardım edince iyi mi yapmış olur kötü mü?

Bunu da sorabilirsiniz.

Mesela Müslüman olmayan birisi iyilik yapabilir mi?

Ya da daha temel bir soru.

Dinden bağımsız bir ahlak olabilir mi?

“Ahlaklı ve iyi biri olmak için Allah’a inanmak zorunlu mudur” sorusuna Msırlıların yüzde 99’u “Evet zorunludur” cevabını vermiş. Mısırlıları yüzde 98’le Endonezyalılar, yüzde 97’yle Ürdünlüler, yüzde 90’la Bangladeşliler yüzde 88’le Pakistanlılar takip etmiş. Aynı oran İsveçlilerde yüzde 10, Almanlarda yüzde 39 Amerikalılarda yüzde 57.”

Yani Müslümanların ezici çoğunluğu ahlakın dinden başka -akıl gibi, sezgi gibi- bir kaynağı olabileceğini tahayyül edemiyor.

(Türkiye’de bir alan araştırmasında benzer bir soruya ‘ahlaklı olmak için dindar olmak gerekmez’ cevabı verenlerin oranının yüzde 70 çıktığını söylemişti. Araştırma üniversite veya meslek grubu gibi nispeten özel bir alanda mı yapıldı bilmiyorum. Ancak bu veriye istinaden ben dahil birçok yazar Türkiye’deki din-ahlak bağıntısıyla ilgili analizler yaptı.)

Peki ahlaklı mıyız?

Mısırlı yazar Nasr Ebu Zeyd “Camilerin dolu ancak yolsuzluğun azgın” olduğu ülkesinde “Ahlaksız dindarlık”ı gözlemlemiş.

Mustafa Akyol dindarlık-ahlak ilişkisiyle ilgili olarak Türkiye’deki alimlerden de alıntılar yapmış.

Diyanet işleri eski başkanı Prof. Dr. Ali Bardakoğlu’nun İslam dünyasında ahlak ve fazilet yoksunluğunun ciddi bir problem olduğunu, uzun tarihi süreçte İslam hukukunun ahlakın içinde buharlaştığı bir hükümler yığınına dönüştüğünü yazdığını söylüyor.

İstanbul eski müftüsü (yazarımız) Mustafa Çağrıcı’nın “Kendisi gibi muhafazakarların geçmişte dinsiz bir ahlak olamayacağını düşündüklerini ancak şimdi ‘Ahlaksız din olmamalı’” dediğini not ediyor.

Prof. Dr. Mustafa Öztürk’ten de şu alıntı var:

“Son 40 50 yıldır biz Müslümanların herhangi bir kimseye iman, ahlak, hak, hukuk konusunda bir şey söylemeye hakkımız yok. Söylesek bile ‘Sizi de gördük’ cevabı yüzümüze tokat gibi iner.”

(Alıntıları orijinal kaynaklarından almadım. Akyol’un kitabından çevirdim.)

Maalesef, kitabın akışına yakalanarak Eş’arilik’ten başlayıp günümüz Türkiye’sine kadar geldik.

Böylece konudan çıkmış oldum.

Akyol’un Türkiye’deki durumla ilgili yaklaşımları için ayrı bir bahis açmayı düşünüyorum.

İnşallah haftaya konuya yeniden gireriz.



Anahtar Kelimeler: ‘Camiler yolsuzluk azgın’

Uyarı! Yapmış olduğunuz yorumlar incelendikten sonra onaylanacaktır onaylandıktan sonra gözükecektir


YAZARLAR

Resimlere Tıklayarak Kitap Satın Alabilirsiniz

HABERLER