Cahit Zarifoğlu´nun ?Bir Değirmendir Bu Dünya? Adlı Eseri Tavsiye Edilen Kitaplar´ Listesinden Çıkarıldı

Bir parti eserle ilgili toplatma konusunda bakanlığa başvuruyor ve bakanlıkta, bunu bağlı olarak eseri tavsiye listesinden çıkarıyordu.

Cahit Zarifoğlu´nun ?Bir Değirmendir Bu Dünya?  Adlı Eseri Tavsiye Edilen Kitaplar´ Listesinden Çıkarıldı

Cahit Zarifoğlu´nun ?Bir Değirmendir Bu Dünya? kitabı, Birgün Gazetesi´nin yaptığı bir habere istinaden, CHP´nin isteği üzerine Milli Eğitim Bakanlığı tarafından, yine aynı bakanlığın okullara yönelik ?tavsiye edilen kitaplar´ listesinden çıkarıldı. Onun yerine, yeni komisyonca Kemal Tahir´in ?Esir Şehrin İnsanları? adlı kitabını tavsiye listesine aldığı bildirildi.

Çağdaş Türk edebiyatının önemli şahsiyetlerinden olan ve eserleri, onlarca yıldır büyük bir okuyucu kitle tarafından okunan ve takip edilen önemli bir yazarın eserinin, bu toprakların ruh köküne yabancı, İslami ve kültürel değerlerine düşman çevrelerin, ?baskı gücü´ne dayanarak onların olur olmaz şekilde, bir dedektif misali, ?okullarda ne tür yayınlar okunuyor,  hangi kitaplar tavsiye ediliyor´ düşüncesiyle ortaya koymaya çalıştıkları ihbarların, adında ?milli´ ibaresi geçen, toplumca da kabul edilmiş bir anlayış sonucu ?milli ve dini´ değerlerin, bizzat devlet makamları aracılığıyla dikkate alınması ve işleme sokulması, Müslüman toplum açısından kabul edilemezdi.

Kabul edelim ki yaşadığımız toplumda, kendini din olgusu ile bağlantılı olarak değerlendirmeyen, İslam dışında bir ideolojik ve yaşamsal forma sahip insanlar var ve bu insanlarında her konuda olduğu üzere, kendi çocukları için uygun görmedikleri eserlere yönelik eleştirileri olsun?

Ama bu, nasıl ki kendi çocuğunun okumaması gerek bir eserden hareketle onu eleştirme ve kabul etmeme hakkı olduğu kadar, yine kendini milli ya da salt İslami değerlerle kaim gören geniş bir çevreninde, hakkını, hukukunu görmesi gerekirdi.

Ama maalesef bu böyle olmuyor, solcu bir gazete, ?kendine görev´ telakki ediyor ve sözde ?solcu´ bir partide mal bulmuş mağribi misali, öteden beri kullana geldiği jurnalciliğine istinaden eserle ilgili toplatma konusunda bakanlığa başvuruyor.

Bu ülkenin onlarca asıra dayanan İslami kimliğini ortadan kaldırmak için, yaklaşık yüz yıl önce tedavüle sokulan ?ithal bir yönü bulunan´ laiklik adına, İslam´dan arıtılmış bir ülke, kültür ve Müslümanın olmayacağı seküler ortamlar oluşturmak olan, ama bunun yanında, bu ülkeye elle tutulur, gözle görülür, dişe dokunur hiçbir hayırlı icraatları olamayan kesimin ihbarcılığı halen prim yapıyorsa, hiçbir şey değişmemiş demekti.

Şunu da görmek gerekirdi, AK Parti iktidarı döneminde, sözde Müslüman toplumun, her açıdan olduğu üzere kültür ve özellikle de eğitim ve onunla iltisaklı konular çerçevesinde, kendini, sistemle telif etme adına ?muhafazakâr´ olarak tanımlayan erkin, o da ?iktidar olma saikiyle´ kendini her konuda yetkili kılmasına vb. koşut olarak ?bu durum yerelde daha belirgindi- toplumun tümünü, Müslüman, hatta ondan da öte muhafazakârlık çerçevesinde değerlendirmesi ve öylece karar vermesi karşılığında,birçok alanda olmak üzere, ?kitap tavsiyesinde de tek görüşlülüğün, adeta mukadderatmışcasına dayatıldığı görülmektedir.

Bir zamanlar, yine AK Parti iktidarını kullanarak FETÖ´ün yaptığı gibi, bu kez aynı mantığın, yine aynı muhafazakâr bir zihniyetin eseri olarak dayatılmaktadır. Bırakın sol ve laik kesimi, Müslüman olduğu halde, mevcut zihniyetle bir ünsiyeti, bağı, ilişkisi bulunmayan Müslüman çevrelerin, ailelerin, genellikle yerelde, o da işgüzar yöneticiler eliyle dikte ettirilen, ama tavsiye kararını da ihlal edercesine öğrenciler üzerinden velilere ?bu kitap alınacaktır´ baskısında bulunmanın neresi, kültürel gelişmişlik ile telif edilebilirdi.

Bir öğrenci velisi kalkıp çok rahatlıkla ?Ben Türküm, ama milliyetçi değilim, ya da Müslümanın, ama tarikatçı falan  değilim ve ondan dolayı ?örnek olarak ne Ömer Seyfettin´in eserini, ne de Mevlânâ´nın ?Mesnevisini´ çocuğuma okutmak istemiyorum. Ama evladım rüşt yaşına erdikten sonra kendi karar verip okusun´ dediğinde, bunun da hem veli açından, dini kanaat, hem kültürel farklılık ve hem de anayasal bir hak olarak görmek gerekmeyecek miydi?

Anlaşılan, bu ülkenin laikinin de, solcusunun da, milliyetçisinin de, muhafazakârının da, hatta ?Senin dinin sana, benim dinim bana? emir ve tavsiyesine uyması gereken insanımızı zorlayıcı olarak gördüğümüzde, kültürel farklılığın, zenginliğin, gelişmişliğin hiç de bir arpa boyu yol almadığını, maalesef görmekte ve müşahede etmekteyiz.