“Dünya değişti. Her şeyin farklı olduğu bir çağda yaşıyoruz. Hiçbir şey eskisi gibi olmaz. Ulaşım, iletişim, teknoloji çağındayız. Dünya global bir köye dönüştü. Yeryüzünün en uzak köşesindeki olaylardan anında haber alınabiliyor. Gelişmiş silahlar, uzay çalışmaları, internet, uydular, yapay zekâ, dijitalizm dünyanın yeniden şekillenmesini sağlıyor.” Bunun gibi ifadeler, hiçbir şeyin aynı kalmadığını, her şeyin değiştiğini düşünmemize neden oluyor.
Başka bir taraftan bakınca da her şeyin değiştiği iddiasının bir yanılsamadan ibaret olduğu düşüncesine kapılıyoruz. Henüz dünyada ailesinden başka kimse yaşamıyorken Adem’in çocuklarından birinin diğerini öldürmesi üzerinde çokça düşünülmesi gereken bir olaydır. Bu eylemi tetikleyen kin, nefret, kıskançlık, hırs, düşmanlık gibi duyguların, ya da başka hesapların etkisiyle benzer olayların meydana geldiğine tarih boyunca olduğu gibi günümüzde de sıkça tanık oluyoruz. Aradan on binlerce yıl geçmiş olmasına rağmen değişen fazla bir şey yok!
Korunma ya da saldırı amacıyla balta yapanla nükleer silah yapanın zihnin arka planının birbirinden farklı olduğunu kimse iddia edemez. Yaşama arzusu, mal mülk sevgisi, paylaşma, egemenlik kurma, haksızlık, zulüm, hırsızlık, düşmanlık, dostluk, yardımseverlik gibi bireysel ve toplumsal ilişkilere ve sosyal sistemin şekillenmesine etki eden sayısız dürtü ilk insandan bugüne hep aynı!
İnançlar açısından da önemli bir değişikliğin olduğu söylenemez. İlk insandan günümüze kadar Allah inancı aynen devam ediyor. Çok tanrıcılığı benimseyenler ya da yaratıcı fikrini reddeden görüşler de geçmişten bu yana varlığını değişmeden sürdürüyor. İnananlar her çağda kutsallar edinirken bunu eleştiren inanmayanlar da kendi kutsallarını ürettiler.
Sadece dinle bağlantılı olduğu varsayılan “kutsal/kutsallık”, sanıldığının aksine dindışı düşüncede de önemli bir yere sahiptir. Özellikle pagan kültüründe birbirinden farklı güçleri temsil eden çok sayıda tanrı aynı zamanda çok sayıda kutsala sahip olduklarının göstergesidir: Yıldırım tanrısı, Adalet tanrısı, Deniz tanrısı, Bereket tanrısı, Bilgelik tanrısı, Gökyüzü tanrısı, Yeraltı tanrısı, Demircilik ve Ateş tanrısı, Savaş tanrısı, Şifa tanrısı, Aşk ve Güzellik tanrısı, Işık tanrısı gibi…
Kur’an; insanla yaşıt denilebilecek çok uzun bir geçmişten beri zihinleri şartlandıran kutsalla ilgili nasıl bir tavır alınması gerektiğini somut bir olay aracılığıyla hafızamıza adeta kazımamızı istiyor. Kutsallaştırmayı, “Allah’a rakip gördükleri varlıklara inanmayı tercih eden ve onları (yalnızca) Allah’a özgü (olması gereken bir sevgi ile sevenler” biçiminde niteliyor. Allah, İsrailoğullarının bu anlamda içine düştüğü sapkınlıktan kurtulması için kutsadıkları ineği, ileri sürdükleri bütün bahaneleri ellerinden alarak onlara boğazlatıyor. Böylece gerçeği görmelerini sağlıyor:
“Musa, kavmine: Allah bir sığır kesmenizi emrediyor, demişti de: ‘Bizimle alay mı ediyorsun?’ demişlerdi. O da: ‘Cahillerden olmaktan Allah’a sığınırım,’ demişti. ‘Bizim adımıza Rabbine dua et, bize onun ne olduğunu açıklasın’ dediler. Musa: ‘Allah diyor ki: O, ne yaşlı ne de körpe; ikisi arasında bir inek. Size emredileni hemen yapın,’ dedi. Bu defa: ‘Bizim için Rabbine dua et, bize onun rengini açıklasın’ dediler. ‘O diyor ki: Sarı renkli, parlak tüylü, bakanların içini açan bir inektir’ dedi. ‘(Ey Musa!) Bizim için, Rabbine dua et de onun nasıl bir sığır olduğunu bize açıklasın, nasıl bir inek keseceğimizi anlayamadık. Biz, inşaallah emredileni yapma yolunu buluruz’ dediler. (Musa) dedi ki: Allah şöyle buyuruyor: ‘O, henüz boyunduruk altına alınmayan, yer sürmeyen, ekin sulamayan, serbest dolaşan (salma), renginde hiç alacası bulunmayan bir inektir.’ ‘İşte şimdi gerçeği anlattın’ dediler ve bunun üzerine (onu bulup) kestiler, ama az kalsın kesmeyeceklerdi.” Kutsalı korumak için çok direndiler ama sonunda gerçekle yüzleştiler ve inandıkları şeyin ne kadar anlamsız olduğunu en seçkin ineği boğazlayarak anladılar.
Çağdaş dünyada da pek çok kutsal zihnimizi kuşatmış bulunuyor: Teknoloji, para, futbol, moda, müzik, egemenlik, uygarlık, modern yaşam, kariyer, bilim, akıl, ırkçılık, refah, zenginlik, gösteriş, medya, marka, bayrak, vatan, millet, liderler, demokrasi, laiklik bunların sadece bir bölümüdür.
Zihinsel köleliğe son vermenin ve özgürlüğün tadına varmanın yolu aynı yöntemle bu tür kutsalları boğazlamaktan geçiyor.
Kaynak. Farklı Bakış