Kitap Haber’den Elif Sulubey, İslam ve Laisizm adlı eseri değerlendirdi.
Malay coğrafyasında yetişmiş, çağdaş İslam düşüncesine önemli katkılarda bulunan, çoğunlukla "Bilginin İslamîleştirilmesi" konusundaki fikirleriyle tanınan Muhammed Nakib El-Attas, İslam ve Laisizm eserinde Batı'daki ve İslam anlayışındaki laiklik kavramının tezahürünü okuyucuya sunmaktadır. Eser kısa bir önsözün ardından altı bölümden oluşmaktadır. El-Attas'ın eserin önsözünde ifade ettiğine göre eser, yazarın o zamanlar henüz çıkmamış (1974) bir kitabının (Risale Untuk Kaum Müslimin) farklı bölümlerinde geçen bazı fikirlerin geliştirilmiş hâlinden neşet etmiştir.
Eserin "Batı, Hıristiyanlık Ve Teoloji" (s. 9-20.) isimli birinci bölümünde ilk olarak laisizm düşüncesinin tarihi kökenlerine yer verilir. Buna göre içinde bulunduğumuz yüzyıla ait olan bu kavram, 17. yüzyıldan 19. yüzyıla uzanan süreçte yaşanan Aydınlanmadan beri Batı'da etkisini göstermektedir. Yazarın bu bölümde yer verdiği bazı Hıristiyan teologların görüşüne göre Aydınlanma ile birlikte bilimsel hayatın yükselişi dini düşüncenin yok oluşunu beraberinde getirmiştir. "Aynı yüzyılda daha sonra Alman Filozof Friedrich Nietzsche Böyle Buyurdu Zerdüşt adlı eserinde Batı Dünyası'na 'Tanrı'nın öldüğü'nü duyurmuştur." (s. 10) Yazar birçok Batı filozofunun, şairinin, edebiyatçının bu beyanı yani Tanrısız, dinsiz, özgür bir dünyanın kurulacağı düşüncesini dört gözle beklediklerini, öte yandan bu duruma karşı çıkacak gücü bulamayan bazı teologların bu duruma işbirlikçi yaklaşımla tavır takınarak Hıristiyanlığı mevcut duruma göre revize etmeye çalıştıklarını ifade eder. Bölümde bununla ilgili bazı isimlerin görüşlerine yer verilir. Buna göre Alman ilahiyatçısı ve Hıristiyan tarihçisi Adolf von Harnack'ın öncülük ettiği bir hareketle Hıristiyanlığın dehellenize edilmesi gerektiği yani ilk kaynakları olan Yunan etkisinde kurtarılarak rasyonalitesinin ortaya çıkarılması hedeflenmiştir. Bölümün sonuna doğru Hıristiyan itikadındaki revize edilmesi gerektiğine düşünülen Tanrı kavramı hakkındaki fikirlere yer verilir.
Muhammed Nakib El-Attas
Eserin "Laiklik, Laikleşme Ve Laisizm" (s. 21-61.) isimli ikinci bölümünde yazar ilk olarak "laik" kelimesinin kökeni yer vermiştir. Buna göre Laisizmin ifadesi için çoğunlukla kullanılan laik sıfatı "şimdi ve burada" gibi bir manaya gelmektedir. Dolayısıyla bu kelimeden çıkan mana genel olarak hiçbir zaman mutlak yani kalıcı birşeyden bahsedilmesinin mümkün olamayacağı zamanla ortaya çıkıp değişen adeta belirip-belirip kaybolan düşünceler ya da durumlardır. Yazar laik kelimesini kısaca açıkladıktan sonra Hıristiyan dünyasındaki kullanım amacı olarak laikleşmenin insanın akıl ve nutku yani dili üzerindeki dini ve metafizik denetimlerden kurtarılması anlamı taşıdığını belirtmiştir. Öte yandan bir başka düşüncesi ise doğanın artık büyüden arındırılması olduğunu belirtmiştir. Attas daha sonra Hıristiyan felsefesindeki laikleşme durumunun temelini ve İslam Dünya'sındaki laik düşüncenin buradakiyle aynı olamayacağını uzun uzun açıklamıştır. Buna göre eserde Hıristiyanlığın vahiy kökenli bir din olmadığı İsa'nın bir din kurucu olarak değil kendinden önceki şeriatın devam ettiricisi olduğu ancak İsa'dan sonra gelen havarilerinin yeni bir din ortaya çıkarmaya çalıştığı yer almaktadır. Dolayısıyla vahiy kökenli bir din olmadığından Hıritiyanlık kemale ermemiş bir din olarak yer yer eksik ve anlamlandırmaya muhtaç tarafları olan tamamlanması gereken bir din olmuştur. İşte Hıristiyan felsefesi bu yönlerini bir bakıma laikleşmeyle tamamlamaya çalışmıştır. Yazar burada Kopernik, Rönesans ve Aydınlanma süreçlerine yer vermiştir. İslam ise en başından kutsal iradeye dayalı temel dinamikleri belli olan kamil bir din olarak karşımıza çıkmaktadır. Dolayısıyla laik düşünce ile bağdaşma gibi bir mevzusu olmamıştır. Bunun nedenlerini yazar kitabında gayet açık bir şekilde belirtmiştir. Bölümün sonuna doğru laikliğin teori mi yoksa ideolojimi olduğu konusuna yer verilmiştir.
Eserin üçüncü bölümü "İslam'da Din, Ahlâk, Maneviyat" (s. 63-90.) başlığıyla kaleme alınmıştır. Bu bölümde genel olarak din kelimesinin yüklendiği anlamlara, İslam şuuruna yani İslam'ın neyi amaçladığına ve İslam'da bilginin kaynağı konularına değinilmiştir. Yazar ilk olarak "din" kelimesinin batıda karşılığı olarak gösterilen "religion" kelimesinden farklı olduğunu dile getirmiştir. Bu bağlamda arapçada d-y-n kökünden gelen din kelimesinin farklı anlamlarını açıklayarak bu anlamların İslam'la ve pek tabîi insanla olan bağlantılarını aktarmıştır. Daha sonra İslam'da insanın yaratılış gayesi konusuna geçmiştir. Bu bağlamda yazar fıtrat kavramını açıklayarak şunları dile getirmiştir. "Allah ruhlara 'Ben sizin Rabbinizim, değil mi?' dediğinde her kişinin ruhu kendi adına, 'Evet, ya Rabb!' diyerek Allah ile bir ahitleşmenin içine girmiştir. Bu nedenledir ki, ruh ete kemiğe bürünüp insan suretinde göründüğünde, yol gösteren olursa, o ahdi hatırlayacak ve yukarıda genel hatlarıyla açıklandığı şekilde, Allah için yaşarmışçasına yaşayacak, o şuur, o anlayış için ibadet edecek, takva sahibi olacak, hayata ve ölüme o gözle bakacaktır."(s. 72.) Yazar bölümünün sonlarına doğru bilgi kavramını ele almıştır. Bununla ilgili olarak bilgi edinme yollarını, bilgi türlerini İslam felsefesindeki faydalı bilginin ne olduğu konuları değinmiştir.
Eserin "Çağdaş Müslümanların Sorunları İle Gelen Laisizm Rüzgârı" (s. 91-108.) isimli dördüncü bölümünde modern İslan alimlerinin laiklikle ilgili düştükleri yanlışlara ve bu yanlışların İslam toplumlarına verdiği zararlara değinilmiştir. Attas konuya ilk olarak günümüzde müslüman toplumların karşı karşıya olduğu sorunların arka planında iki faktörden bahseder. Bunlar Batı medeniyetinin tarih içinde İslam'a karşı açtığı savaş bayrağı ve bu savaşın kökenin dini unsur olmasıdır. Buna göre Hıristiyan dünyasının İslam'a böylesine hasmane duygular benimsemesenin temel nedeni olarak yazar evrensel tanrı kavramını ele alır. Nitekim İslam'dan önce Hırıstiyanlık haricinde diğer dinlerden bazıları milli bir kimlik olarak varlılarını devam ettirirken bazıları ise neşet ettikleri bölgelerin dışına pek çıkamamıştır. Hırıstiyanlıkta ise btün insanlığı kucaklayan bir tanrı fikri beninsenmiş ve bu tüm dünyaya duyrulmak istenmiştir. Yazar burada bu fikir ekseninde konuyu gayet açık izah etmiştir. Ve daha sonra günümüz İslam ve laiklik meseleleri dile getirmiştir. Buna göre günümüz İslam bilginlilerinin yaptığı en büyük hata modern dünyanın değişimlerini İslam'a göre revize etmektense, İslam'ı modern dünyaya göre revize etmeye çalışmalarıdır. Buna göre geçmişte büyük bir güce sahip olan bundan dolayı Batıyı coğrafi keşifler yapmak zorunda bırakan, Rönesansın zeminin hazırlayan İslam Medeniyeti'ni yok sayıp Batı düşünce yapısına ayak uydurmaya çalışmak İslam'ın itibarsızlaşmasına sebep olmaktadır. Yazar bu bölümünde peygamberlik müessesi, tasavvuf gibi konulardaki sorunları da ele almıştır.
Eserin "Batının Bilgi Tekeline Karşı İslam" (s. 109-125.) isimli beşinci bölümünde genel anlamda "Bilginin İslamîleştirlmesi" tezine yer verilmiştir. Bunun için ilk önce Batıdaki bilgi sorununa değinilmiştir. Bu bağlamda vahyin değişmezliği ilkesi açıklanmıştır. Daha sonra İslamdaki bilgi kuramının ana unsurları ele alınmıştır. Burada yazar daha önceki bölümlerde açıkladığı insanın nefis mertebelerinden bahseder. Nitekim insan hangi nefis mertebesinde ise elde ettiği bilgiden ona göre faydalanmaktadır. Daha sonra bilgi kuramının ana unsurlarından bir diğeri olarak bilginin mahiyetine, değerine ve hedefine, son olarak bilgi hiyerarşisine dair fikirlerine yer verir. Bu konu başlığı altında bir müslümanın sırasıyla alması gereken eğitimleri iki tane şema halinde gösterilmiştir. Attas Bilginin İslamîleştirlmesi projesinin hayata nasıl geçirileceğine dair planını da bu bölümde anlatmıştır.
Eserin son bölümü olan "İslamlaşma Sürecinde Malezya ve Endonezya" (s. 127-131.) isimli bölümde bu ülkelerdeki İslamlaşma süreci ve bu ülkelerin İsla'ıı bu denli benimsemesinin nedenleri aktarılmıştır.
Kitap laikliğin ve sekülarizm Hıristiyan ve İslam algısındaki yerinin ne olduğu anlamak için yazılmış muazzam bir eser niteliğindedir. Ancak kitabı okurken hem çeviri bir kitap olması hem de yer verilen fikirleri derin ve ağır olması sebebiyle bazı paragrafların tekrar tekrar okunulması kaçılnılmaz bir durum gibi gözüküyor.
Muhammed Nakib El-Attas, İslâm Ve Laisizm, Çev. Selahattin Ayaz, Pınar Yayınları, İstanbul, 2017, 136 s.