Tarih: 09.03.2020 12:12

Cağaloğlu, babıali ve basın

Facebook Twitter Linked-in

Eskiden Eminönü ilçesi sınırları içindeyken bugün Fatih ilçesi sınırlarında kalan Cağaloğlu semti, geçmişte olduğu gibi günümüzde de önemini korumaktadır. Cağaloğlu, Çağalzade Yusuf Sinan Paşa’nın burada yaptırmış olduğu konağa nisbetle bu adı almıştır.

Reşat Ekrem Koçu’nun yayınladığı İstanbul ansiklopedisi ise Cağaloğlu isminin kökeni hakkında şu açıklamayı yapar: “Semt adını, on altıncı asrın ikinci yarısında namlı vezirlerden Cağaloğlu Sinan Paşa’nın burada bulunan muazzam ve muhteşem sarayına nisbetle almıştır ki, halen o sarayın yerinde İran Konsoloshanesi ile İstanbul Erkek Lisesi (eski Düyûn-u Umumiye binası) bulunmaktadır. Cağaloğlu, ‘Çegaaleoğlu’ndan bozma bir telaffuzdur. ‘Çegaale’ bugünkü telaffuzda çağla demektir, ham, olmamış meyve, ham badem, ham erik demektir. Böyle bir bağlantı ile Cağaloğlu, ‘Çağlaoğlu’ demek olur; eski metinlerin çoğunda bu isim ‘ç’ ile yazılmıştır.”

Cağaloğlu’nun Bizans devrinde bir yerleşim yeri olduğunu, 1935 yılında bir evin temel kalıntıları arasında bulunan mozaikler kanıtlamaktadır. Cağaloğlu, Bizans döneminde olduğu gibi Osmanlı döneminde de önemli kişilerin oturduğu, önemli işyerlerinin bulunduğu bir yerdi. Topkapı Sarayı’na yakınlığı, Osmanlı’nın son döneminde bugünkü başbakanlık diyebileceğimiz Babıali’nin Cağaloğlu’nda bulunması, Cağaloğlu’nun önemini bir kat daha artırmıştır. Cağaloğlu’nda oturanların seçkin kişiler olduğu, semtin temizliği ve aydınlatılması hususunun çözümünde görülmektedir. 19. yüzyılın ortalarına (1860’lara) kadar İstanbul sokaklarında aydınlatma olmadığından, akşam olup hava karardığı zaman insanlar dışarıda fazla gezmezler, fenersiz olarak dışarı çıkmazlardı. Ve işte böyle bir ortamda, Cağaloğlu halkı toplanarak karar almış ve bundan sonra herkesin kendi evinin önünü temizlemesi, toplanan çöplerin bir arabayla uygun bir yere dökülmesi ve yolların aydınlatılması için de herkesin evinin önüne bir fener koyması konusunda ittifak etmişlerdir. Bu olaya “Cağaloğlu İttifakı” denilir.

Babıali, Osmanlı Devleti’nde Sadaret makamıdır yani devlet yönetiminin merkezi. Yüksek kapı anlamına gelen Babıali sadrazam ya da veziriazamın özel ikametgâhı olarak kullanılırken 18. yüzyıldan itibaren hükümet merkezi olmaya başlamıştır. Osmanlı’nın son döneminde padişahların otoritelerini kaybetmesi sonucunda sadrazamların ön plana çıkması, Babıali’nin önemini iyice artırmıştır. Bugünkü Vilayet binasının alt tarafından başlayıp Cezeri Kasım Camii yanındaki Nuruosmaniye Sokağı’na kadar olan yere eskiden Babıali Caddesi denirdi. Bugün ise Kazım İsmail Gürkan Caddesi kavşağından II. Mahmud Türbesi’ne kadar uzanan caddeye Babıali Caddesi denilmektedir.

Yabancı dildeki gazete ve yayınların merkezi Galata-Pera olmasına karşın, Cağaloğlu Türkçe basının merkezi olmuştur. Türkçe basının burada toplanmasının sebebinin: Hükümetin, gazeteleri kontrol altında tutabilmesi için yönetime yakın bir yerde olması ve Galata-Pera’da toplanan yabancı basına karşılık Müslüman Osmanlı kültürünü koruyabilme amacı olduğu söylenebilir. 1950’lerden sonra bazı gazetelerin Cağaloğlu dışına gitmesi basının Cağaloğlu dışında olamayacağı fikrini yıkmaya başlamıştır. Büyüyen İstanbul’da gazeteler kendilerine daha geniş yerler edinmek ve dağıtım kolaylığı sağlamak için İstanbul’un dışında yerler edinmeye başlamışlardır.

Cağaloğlu, günümüzde basın denildiği zaman akla gelmese bile kitap denildiği zaman yine ilk akla gelen semttir. Bugün Cağaloğlu’nda irili ufaklı birçok yayınevi faaliyet göstermektedir. Cağaloğlu’nda çok eskiden beri var olan yayınevleri de bulunmaktadır. 1920’lerde kurulup günümüze ulaşan yayınevlerinden birisi İstanbul Maarif Kitaphanesi’dir. Bugün 77. yılını dolduran İnkılâp Yayınevi, 1961’den beri yayın hayatını sürdüren rahmetli Mehmed Şevket Eygi’nin sahibi olduğu Bedir Yayınevi, Cağaloğlu yokuşundaki yayınevlerindendir.




Orjinal Habere Git
— HABER SONU —