Bir gün Cabir Bin Hayyan´ın sohbet meclisinde Tekasür Suresi 8. ayetinde (?Sonra size verilmiş olan her nimetten hesaba çekileceksiniz.?) geçen nimetlerin neler olduğuyla ilgili sorarlar. Cabir Bin Hayyan dedi ki: ?Kerem sahibi, cömert bir ev sahibi düşünün. Siz onun evine misafir olmuşsunuz. Size güzel, lezzetli yiyecekler ikram etmiş ve sizi en güzel bir biçimde ağırlamış. Sonra siz onun evinden ayrılırken kapının eşiğinde size yiyeceklerden, ikramlarından sorguya çekiyor.? Burada Cabir bin Hayyan´a katılmamak mümkün değil. Bu kabil bir davranışı kendimize bile yakıştıramazken haşa Allah´a yakıştırmak hiç yakışık almaz. Cömert olan, gani olan, âlemlerin rabbi olan Allah´ımız nimetlerini kulları için yaratmıştır. Ölçü israf etmemektir. Peki, nedir bu nimet? Cabir bin Hayyan devam eder: ?Bu ayetteki nimetten kasıt Kur´an nimetidir.? der. Kur´an öyle büyük bir nimet ki biz O´nun hakikatini anlayarak okuyabilsek, Sünnetullah´ı yani Allah´ın kâinattaki sistemini veya küçük kâinat olarak insanın varlığını anlayabiliriz. Bu çok büyük bir ilimdir.
Cabir Bin Hayyan, dünyada modern kimyanın kurucusu olarak bilinir. İbn-i Sina ve Razi ona ?üstadlar üstadı? demiştir. Cabir aynı zamanda dünya üzerinde yaşamış 12 deha arasında sayılmış. Horasan´ın Tus şehrinde dünyaya gelen Cabir bin Hayyan´ın babası da eczacıdır. Miladi 721 ? 805 tarihleri arasında Abbasiler döneminde ailesiyle göç ettiği Kufe´de yaşamıştır. Harran´a kimya müderrisi olarak atanmış ve bugünün rektörüne karşılık gelen baş müderrisliğine kadar çıkmıştır. Batılı bilginlerden Galileo, Francis Bacon, Newton gibi bilim adamları Cabir´in ilminden faydalanmıştır. Bugün kimya ilmindeki birçok keşif onun eliyle ortaya çıkmıştır. ?Aristo´nun mantık ilmindeki yeri neyse, Câbir bin Hayyân´ın kimya ilmindeki yeri de odur. Aristo, mantığın kurucu ve üstadı olarak kabul edildiği gibi, Câbir bin Hayyân da kimyanın kurucusu ve üstadıdır.? demektedir Fransız bilim tarihçisi M. Berthelot.
Kimyanın kurucusu
Deneyselliğin ve yapılan deneylerin sonuçlarının kati olmayacağını savunan Cabir, maddelerin sınıflandırılmasını, kimya ilminde kullanılan hassas ölçüm aletlerini, deneylerde kullanılan aletlerin imali ve nasıl kullanılacağını ortaya koymuştur. Kâinat kitabının yasalarını bilmeyenler kimyayı sihir sanmıştır denilir. Kâinat kitabının yasaları olan Sünnetullah´ı kimya ile ortaya koymuştur. Kimyanın yanında fizik, matematik ve astronomi alanında da eğitim almıştır. Cabir, döneminde yaygın olan simya ve sihrin bir müspet ilim olmadığını ortaya koymak suretiyle deney ve tecrübeye dayanan modern kimyanın temellerini atmıştır. Kimya Arapça bir kelimedir. ?Kimya? kelimesi gibi birçok Arapça kelime de bilim literatürüne girmiş ve günümüzde de kullanılmaktadır.
Cabir bin Hayyan, zerre yani atom üzerinde de ciddi çalışmalar yapmıştır. Yunanlı bilginlerin ?atom maddenin parçalanamayan en küçük birimidir? tezlerini çürütmüştür. Atom, Yunanca eserlerden Arapçaya cüz-i la yetecez´a diye tercüme edilmiştir. Sözlükte, lâ = menfilik edatı, yetecezzâ = tecezzî´den geniş zaman olan parçalanmaz, bütün, demektir. Cüz´i lâyetecezzâ = Artık bölünmesi mümkün olmayan küçük parça, atom anlamındadır. Cabir´e eğer bugünkü bakış açısıyla bakacak olsak, ona kimyanın kurucusu unvanı sırf bu sebepten bile verilebilirdi. Yunan filozoflarının aksine atomun da parçalanabileceğini ve bu parçalanma sonucunda ortaya çıkan enerjiden Bağdat şehrinin bile yok edebileceğini söylemiştir. Maddeyi (Eşyayı) oluşturan, günümüz sözlüklerinin birçoğunda maddenin en küçük yapı taşı diye geçen atomun, maddenin en küçük birimi olmadığını, onun da varlığında çekirdek, kuark, string ve daha bilmediğimiz alt yapılarının bulunduğu günümüz bilimince ispat edilmiştir. Malumdur ki atom bombalarıyla maalesef büyük yerler, insanlar yok edilmiştir. Yunus Suresi 61. ayette şöyle buyrulmaktadır: ?Senin içinde olduğun herhangi bir durum, onun hakkında Kur´an´dan okuduğun herhangi bir şey ve sizin işlediğiniz herhangi bir iş yoktur ki, ona (iyice) daldığınızda, biz sizin üzerinizde şahitler durmuş olmayalım. Yerde ve gökte zerre ağırlığınca hiç bir şey Rabbinden uzakta (saklı) kalmaz. Bunun daha küçüğü de, daha büyüğü de yoktur ki, apaçık bir kitapta (kayıtlı) olmasın.? Ayette geçen ?zerrenin daha küçüğü? ifadesinin bu hususa dikkat çekmek için bildirilmiş olabileceği bazı tefsirlerde bildiriliyor. Yine de en doğrusunu Allah bilir.
Tıp, astronomi, mantık, fizik, felsefe, mekanik gibi bilim sahasında araştırmalar yapmış ve bu alanda eserler de vermiştir Cabir bin Hayyan. Usturlap hakkında yazdığı eserinin bin bölümden oluştuğu kaydedilir. Cafer-i Sadık, İmamı Azam ve İmamı Malik´in hocası olduğu gibi Cabir Bin Hayyan´ın da hocasıdır. Cafer-i Sadık Cabir´e çok değer vermiştir. Ona tek başına ders verirmiş. Cabir kimya ilminin özünü ondan öğrenmiştir. Yaşadıkları Abbasi dönemi siyasi karışıklıkların olduğu bir dönemdi. Caferi Sadık Allah Resulünün torunlarındandır. Dolayısıyla halifelik hususunda ayaklanmaya sebep olur diye gözetim altında tutulmuştur. Oysa Cafer-i Sadık´ın böyle bir talebi hiç olmamıştır. Tamamıyla ilme yönelmiş, Kur´an´ın anlaşılması üzerine çalışmalar yapıp talebeler yetiştirmiştir.
Cabir´in eserlerinin büyük bir kısmının kaybolduğu kaydedilir. Eserlerinden yirmi yedi tanesinin, Lâtince ve Almanca olarak Nürnberg, Frankfurt ve Strazburg´ta 1473-1710 yılları arasında basıldığı ifade edilir.
Zerre ve kâinatın hareketi arasındaki benzerlik
Cabir Bin Hayyan´ın şöyle söylediği rivayet edilir: ?Her zerrede bir hareket vardır, gökteki yıldız ve gezegenlerin hareketinde olduğu gibi. Her maddenin en önemli özelliklerinden biri harekettir. En küçük zerrelerde bile bir hareket vardır ve bu onların en küçük özelliğidir. Durma ve hareketsizlik diye bir şey yoktur. Hareket kâinatın biricik Yaratıcısının yaratıştaki sanatıdır. Öyle ise insan da Allah için hareket etmelidir. İnsan yeryüzünün halifesi ve küçük kâinattır. Kâinatın bir numunesidir, bütün varlıkların özetidir. Bu hareketin araç ve yöntemi ise hikmettir (Sünnetullah, fizik). Hikmetten istifade edilince hareket bir yol, yöntem olur ve bununla insan yücelmeye başlar. Bu insanların iç dünyalarını değiştiren gerçek kimyadır ki yıllardır gece gündüz bunun peşindeyim. Allah´ın yeryüzündeki övgüyle söz ettiği halifesinin özelliği budur.?
"Sen kendini küçük bir cisim sanırsın. Ama en büyük âlem sende gizlidir." der Hz. Ali. İnsan kendinde var olan o büyük âlemin ne olduğunun farkına varıp aynı zamanda bir hiç olduğunu da anlarsa Allah´ın yeryüzündeki halifesi oluyor. Fakat ölçü bunu bilmek değil. Derler ya bal bal demekle ağız tatlanmıyor. Bilmek Kur´an´daki ?Kitap taşıyan merkep? noktasına kadar getirebiliyor. Bildiğinin farkında olmak da ?Ben O´ndan daha âlimim, neden O´na secde edeyim?? noktasına getiriyor insanı. Zerre ile kâinatın arasında bir benzerlik vardır. Zerredeki hareket, kâinattaki hareket ve yeryüzünde Allah´ın halifesi olan insanın hareketi arasındaki benzerlik nedir? Hareket yalnızca bilmek değil, uygulama ve samimiyettir. Kim bilir, insanın iç dünyasını değiştiren gerçek kimyaya giden yollardan biriciğidir hareket ve samimiyet. ?Ancak Allah´ın samimi, (salih, ihlaslı) temiz kulları kurtuldu.? Saffat Suresi, 74. Ayet.