Ankara 2. Ağır Ceza Mahkemesindeki duruşmaya tutuklu ve tutuksuz sanıklar, sanık avukatları ile şikayetçi Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumunun (BTK) avukatı katıldı. Bazı sanıklarla bulundukları cezaevlerinden video konferans sistemi üzerinden bağlantı kuruldu.
Duruşmada önce, suikastçı Mevlüt Mert Altıntaş ile İzmir Rüştü Ünsal Polis Meslek Yüksekokulunda aynı dönemde eğitim gören sanık Kaan Bülbül´ün tutuklu bulunduğu cezaevinden video konferans aracılığıyla savunması alındı.
Bülbül, soruşturma aşamasında alınan ifadelerini reddetti, bunları baskı altında verdiğini ileri sürdü.
Mahkeme Başkanı Hüsamettin Otçu, Bülbül´e, "Dün alınan sanık beyanlarında ortak verilen isim senin ismindi. Sınıf sorumlusu olduğun, insanları Hamza kod adlı Burak Yusmak´ın evine götürdüğün söyleniyordu." dedi.
Bülbül, beyanların gerçeği yansıtmadığını iddia etti. Mahkemenin dün dinlediği sanıklarla aynı okulda bulunmaları nedeniyle zorunlu olarak arkadaşlık yaptığını söyleyen Bülbül, şöyle devam etti:
"Onlarla okul dışında görüşmem kesinlikle olmadı. Mezun olduktan sonra hiçbiriyle görüşmedim. Ufuk Gül´ü belki bir iki defa hal hatır sormak için aramışımdır. S.E. isimli şahıs kimdir, ismimi nereden biliyor, nasıl böyle bir suçlamayı bana isnat ediyor, bilmiyorum. Hakkımdaki ifadelerin hepsi varsayım, şahısların kendi kanaatidir. Hepsini reddediyorum. Ben hiçbir zaman terör örgütünün toplantısına da faaliyetine de katılmadım. Kimseye de toplantılara katılması telkininde bulunmadım."
Bülbül, aynı dönemde aynı okulda eğitim gören ve dün savunması alınan sanıkların "ağız birliği yaparak kendisini hedef gösterdiklerini, kendilerine yüklenen suçtan sıyrılmaya çalıştıklarını düşündüğünü" söyledi.
Tanık C.S´nin, iddianamede yer alan, aleyhindeki beyanlarını da kabul etmeyen Bülbül, C.S´nin devre kaybettiği için kendileriyle aynı sınıfta eğitim gördüğünü, "Maddi durumu olmayan bir ailenin çocuğuyum. Bu meslekten başka şansım yok. Meslekte kalabilmek için ne gerekirse yaparım." dediğini ileri sürdü. Bülbül, "Hakkımdaki beyanlarının da bu düşünceyle olduğunu düşünüyorum." dedi.
ByLock kullanmadığını, himmet vermediğini savunan Bülbül, "dosyada kimin tarafından hazırlandığı belli olmayan fişleme belgelerine isminin sonradan eklendiğini düşündüğünü" ifade etti.
Telefonla 300 kez iletişimi hatırlamadı
Mahkeme Başkanı Otçu, Bülbül´e "Okuldan başka yere gidip gelmediğini, iddiaları reddettiğini söyledin. Ancak HTS analizinde, Hamza kod adını kullanan ve okulda B şubesinden sorumlu olan Burak Yusmak ile 300 kez telefonla konuştuğun verisi var. Ne diyorsun?" sorusunu yöneltti.
Bülbül, Burak Yusmak adlı birini tanımadığını iddia ederek, "300 HTS´yi hatırlamam lazım. Ama aradan 6-7 yıl geçti. ´Hamza´ diye birini soruyorsanız, aynı sınıfı paylaştığımız, bu yapıyla ilgisi olmayan bir arkadaşımızdı. Hamza diye başka birini tanımıyorum." ifadelerini kullandı.
Otçu´nun, "Yine HTS verilerine göre Mevlüt Mert Altıntaş ile altı kez irtibatın var" sözü üzerine Bülbül, Altıntaş´ı okul döneminde aynı sınıfı kullanmaları nedeniyle aramış olabileceğini söyledi.
Bülbül, "Altı kez aramanın makul olduğu kanaatindeyim. Mezun olduktan sonra Altıntaş´la bir kez bile HTS kaydım olduğunu kabul etmiyorum. Okuldan sonra ona ulaşmaya çalışmadım." dedi.
Otçu, dünkü sanık savunmalarında, "Yusmak´ın evine sınıftaki öğrencileri kendisinin götürdüğünden, hatta hamam organizasyonu düzenlendiğinden, oradan restorana uğrandığından, elebaşının Bornova vaiziyken kullandığı birtakım eşyalarının gösterildiğinden" bahsedildiğini hatırlattı.
Bülbül, dün savunma yapan sanıkları "illegal örgüte götürmek" konusunda telkinde bulunmadığını savundu ve sanıkların "ağız birliği yaptıkları" düşüncesini tekrarladı.
Başkan Otçu, Bülbül´e soruşturma sırasında alınan, "17-25 Aralık´tan sonra da sürekli olmamakla birlikte söz konusu eve gittim. Eve gittiğim zamanlarda Mevlüt, Sercan, Ufuk, Kadir, Doğukan ve Cüneyt´i sürekli görmekteydim." şeklindeki beyanını okudu.
Bülbül ise ifadesini tehditle verdiğini ve ismi geçenlerin hiçbirinin örgüt içinde olup olmadığını bilmediğini iddia etti.
Başkan Otçu, Bülbül´ün sözleri üzerine dün savunma yapan sanıklar Doğukan Söylemez, Ufuk Gül ve Kadir Şamlı´ya "dün verdikleri ifadelerin doğru olup olmadığını" sordu.
Sanıklar ifadelerinin doğru olduğunu söyledi.
Bülbül´ün ifadesinin ardından tutuklu sanıklardan Sercan Başar avukatının duruşmada hazır bulunmaması, Hüseyin Kötüce ve Vehbi Kürşad Akalın ise savunmalarını henüz hazırlayamamaları nedeniyle savunmalarını daha sonra yapacaklarını bildirdi.
Rusya´nın Ankara Büyükelçisi Andrey Karlov´un 19 Aralık 2016´da suikast sonucu öldürülmesine ilişkin Fetullahçı Terör Örgütü (FETÖ) elebaşı Fetullah Gülen´in de arasında bulunduğu 28 kişinin yargılandığı davada, tutuklu sanıklar Ramazan Yücel ve Salih Yılmaz´ın savunmaları tamamlandı.
"Örgüt abiliğini yapmadım"
Duruşmanın sabahki bölümünde, tutuklu sanıklardan Kaan Bülbül´ün ardından Ramazan Yücel savunma yaptı.
Yücel, "FETÖ üyesi olduğu, örgütün mahrem emniyet yapılanması içinde saldırgan Mevlüt Mert Altıntaş´ın ´abi´liğini yaptığı, radikalleşmesini sağladığı, onu suça teşvik ettiği ve suçun nasıl işleneceği konusunda yol gösterdiği" iddialarını kabul etmedi.
Yücel, "ByLock kullanıcısı değilim. Bu yöndeki tutanakları ve belgeleri kabul etmiyorum. ByLock´a ilişkin listeler ben henüz Ankara´da görevliyken yayınlandı. Eğer ByLock listesinde olsaydım bakanlıkların da olduğu Çankaya bölgesinde polis olarak görev yapmama müsaade edilmez, listeler yayınlandığı andan itibaren hakkımda işlem yapılırdı." diye konuştu.
Sanıklardan Sercan Başar ile baz örtüşmesi konusuna değinen Yücel, Demetevler´de oturduğu dönemde Başar´ın da aynı semtte oturduğunu, bu nedenle telefonlarının aynı bazdan sinyal vermesinin mümkün olabileceğini savundu.
Yücel, şunları kaydetti:
"Sercan Başar ve Mevlüt Mert Altıntaş´ın, iddianameden anlaşıldığı kadarıyla benim oturduğum Demetevler 8. Cadde´ye yakın yerde evleri var. Bu nedenle baz yakınlığı olması makuldür. Ben ne Sercan´ı ne de Mevlüt´ü tanırım. Mevlüt Mert Altıntaş´ın örgüt yapısı içinde abiliğini yapmadım. Ayrıca iddianamede adı geçen Salih Yılmaz ve Şahin Söğüt´ü de tanımıyorum. Salih Yılmaz´ın aleyhime olan beyanlarını kabul etmiyorum. Altıntaş, Ankara´ya tayin olduğunda kendisini karşılamadım. Örgüt abisi olduğu söylenen Ahmet kot adlı Şahin Söğüt´e teslim etmedim. Şayet Mevlüt´ü ben karşılamış ve Şahin Söğüt´e teslim etmiş olsaydım, en azından otogardaki kamera kayıtlarından onu karşıladığım ve MOBESE kayıtlarından Şahin Söğüt´e teslim ettiğim ana ilişkin görüntüm elde edilirdi.
Hiçbir şekilde büyükelçinin suikastında yer aldığım iddiasını kabul etmiyorum. Ben 2016´nın ağustos ayından beri cezaevinde bulunuyorum. Büyükelçinin öldürülme olayı ise Aralık 2016´da meydana gelmiştir. Cezaevindeyken Mevlüt Mert Altıntaş´ı yönlendirmem, büyükelçinin öldürülmesi hususunda motive etmem ve öldürülmesi olayına katılmam mümkün değil. Dosyadaki bilgilerden de anlaşılacağı üzere Altıntaş´ın El Kaide gibi radikal gruplarla irtibatı var. Bu gruptan olduğu anlaşılan Enes isimli kişi Mert ile irtibata geçtiğini söylemiştir. Buna rağmen o kişi tutuksuzdur. Ben ise tutukluyum."
"Suikastı televizyondan duydum"
Duruşmada daha sonra iddianamede, "örgütün emniyet mahrem yapılanmasında yer aldığı, suikastçı Altıntaş´ın örgüt içindeki ´zümre başkanı´ olduğu, sanıklardan kendisinin üzerindeki Ahmet Kılınçarslan´dan aldığı suikast talimatını silsile içinde Altıntaş´a ulaştırdığı ve örgüt içinde ´Sait´ kod adını kullandığı" kaydedilen Salih Yılmaz savunmasını yaptı.
Yılmaz, bulunduğu Tarsus Cezaevi´nden video konferans sistemi üzerinden yaptığı savunmada, suikast işlendiğinde iki aydır tutuklu olduğunu, ailesiyle bile kısıtlı şekilde görüştüğünü anlatarak, "Örgüt üyesi değilim. Karlov´un öldürülmesiyle ilgili bir fiile karışmadım. Suikastı televizyondan duydum." dedi.
İddianame
Büyükelçi Andrey Karlov, 19 Aralık 2016´da katıldığı sergide o sırada mesaide olmayan polis memuru Mevlüt Mert Altıntaş´ın silahlı saldırısı sonucu hayatını kaybetmiş, Altıntaş da polis tarafından vurularak öldürülmüştü.
Soruşturma sonucunda FETÖ elebaşı Gülen´in de arasında bulunduğu 28 kişi hakkında dava açılmıştı. İddianamede Gülen ile birlikte 16 sanığın suikastla doğrudan bağlantıları ortaya konurken, "anayasal düzeni ortadan kaldırmaya teşebbüs" ve "terör amacıyla tasarlayarak öldürme" suçlarından ikişer kez ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasının yanında, "terör amaçlı tasarlayarak öldürmeye azmettirme" ve "terör amaçlı kasten öldürmeye teşebbüs" suçlarından çeşitli sürelerle hapis cezasına çarptırılmaları istenmişti.
Soruşturma kapsamında ulaşılan ve biri suikastçı Altıntaş´ın örgüt içindeki "öğretmeni" Şahin Söğüt´ün eşi Ayşe Söğüt ile yüksekokul döneminde Altıntaş ile aynı "örgüt hücresi"nde yer aldığı kaydedilen 12 kişinin ise "silahlı terör örgütüne üye olmak" suçundan 7 buçuk yıldan 15´er yıla kadar hapisleri talep edilmişti.
İddianamede suikastın arkasında, 15 Temmuz darbe girişiminin faili ve aynı zamanda bir casusluk ve istihbarat örgütü olan FETÖ´nün bulunduğu, suikastın, "Türkiye ve Rusya arasındaki ilişkilere yönelik provokasyon türünde bir eylem" olduğu kaydedilmişti.
Davanın Gülen ile Şerif Ali Tekalan ve Emrullah Uslu´nun da arasında bulunduğu kimi sanıkları firari durumda bulunuyor.