HAZİRAN ayında bütçe açığı 25.6 milyar lira olarak gerçekleşmiş. Bütçe açığının sebebi ise medyada seçim öncesi dolardaki aşırı yükseliş nedeniyle akaryakıttaki ÖTV´nin düşürülmesi, yatırım ve istihdama yönelik teşvik destekleri ile bayram ikramiyesi gibi harcamaların bütçeyi etkilemesi, bunun sonucu olarak merkezi yönetim bütçesinin haziran ayında 25.6 milyar liralık açık verdiği belirtiliyor. Hemen belirteyim ki, gönül böyle bir açığın ortaya çıkmamasını, gelir ile giderin dengede olmasını arzu eder. Ancak, çoğu zaman gönlümüzün arzu ettiği ile gerçekler örtüşmüyor. Haziran ayı bütçe açığındaki yükselişte bunun son örneğini oluşturuyor.
Bütçe açığındaki bu yükselişin sebeplerinden birinin SSK, Bağ-Kur, Emekli Sandığı emeklileri, şehit yakını ve gaziler, vazife ve harp malullüğü aylığı alan er-erbaşlar, geçici köy korucuları, şeref aylığı sahipleri, şampiyon sporcular, Kore, Kıbrıs ve İstiklal Savaşı gazileri, terörden zarar gördüğü için aylık bağlanan siviller ile bunlardan hayatını kaybedenlerin hak sahiplerine ödenen bayram ikramiyesi olduğu belirtiliyor. Böyle olunca da verilen ve önümüzdeki bayramda verilecek olan ikramiyenin karşılığı olmadan, borçlanarak verildiği ortaya çıkıyor. Böyle olunca bir önceki seçimlerde muhalefet partilerinin emeklilere iki bayramda birer maaş ikramiye vereceklerini ilan etmelerine iktidar partisi ?Nereden bulacaksınız da vereceksiniz´ şeklinde karşı çıkarken bütçe imkanlarının iki maaş ikramiye vermeye yetmeyeceğini söylemiş olmalarına rağmen, aradan çok fazla bir zaman geçmeden muhalefet partilerinin 24 Haziran seçimleri kampanyasında tekliflerini tekrar etmeleri karşısında iktidar kanadının aynı teklifi gündeme getirmesi ve ilk bayramda emeklilere bin lira ikramiye vermiş olmasının sebebinin sadece oy hesabı olduğunu göstermez mi? Çünkü bütçe imkanlarını iktidar partisi yetkililerinin bilmemesi düşünülemez. Ancak, muhalefetin bastırması karşısında bir adım öne çıkmak adına bu yola başvurulmuş olduğu anlaşılıyor.
Hemen belirteyim ki, verilen ikramiyeye karşı çıkıyor, niçin verildi diye eleştiriyor değilim. Hatta verilen bin lira ikramiyenin emeklilere rahat bir nefes aldırdığını, rahat bir bayram geçirmelerine sebep olduğunu düşünüyorum. Ancak, muhalefet bir teklif getirdiğinde hemen, ?Parasını nereden bulacaksınız?´ diye karşı çıktıktan sonra o teklife uygun iktidar olarak bir adım attığınızda daha önce nereden bulacaksınız? diye karşı çıkmanız anlamsızlaşıyor. Yani, vermek istendi mi verilebiliyor. Bu ister bütçede karşılığı bulunarak ister borçlanarak verilmiş olsun. Bu bakımdan çalışanları ve emeklileri biraz olsun rahatlatmaya yönelik atılan her adım toplumda elbette karşılık bulur, hatta atılan bu adımlar oya bile dönüşebilir ama birden bire bütçe açığı da başını alır gider. O bakımdan ister iktidar ister muhalefet topluma verecekleri her sözün altını doldurmak, bunu da toplum ile paylaşmak durumundadırlar. Bir diğer ifade ile gündeme getirecekleri yeni harcamaların kaynağını toplum ile paylaşmak durumundadırlar. Çünkü karşılığı olmayan vaatler ve ödemeler sonunda yaşanan rahatlama yeni borçlanmalar ile toplumda yeni sıkıntıların oluşmasının yolunu açılabilir.
Çünkü bütçe açığı artmaya devam ettiği sürece alınacak borcun miktarı da artacaktır. Bu ise, faizlerin artması, demektir. Çünkü devlete borç veren ister dış ister iç sermaye sahipleri her zaman verdikleri borucun karşılığı olarak daha fazla kazanmak isterler. Böyle olunca, yani borç almaya olan ihtiyacımız devam ettiği sürece faizlerin emirle düşürülmesi mümkün olmaz. Bu bakımdan faizlerin düşmesinin ilk şartı içeride üretimi artırmak, mümkün olduğunca tüketimi azaltarak borç almaya ihtiyacımızın en aza inmesi gerekiyor. Oy hesabı ile bütçe imkanlarının yetersizliği biline bilene harcamaların artırılmasının bedelini sadece iktidar değil toplumda çekecektir.