Tarih: 23.06.2020 06:15

Bürokraside bozulma

Facebook Twitter Linked-in

 

Sayın Hamza Yerlikaya hiç şüphesiz “asrın güreşçisi”dir, defalarca bayrağımızı göndere çektirmiş, İstiklal Marşımızı çaldırmıştır.

Elbette kendisiyle iftihar ederiz.

Fakat kamu bankalarının yönetim kuruluna atamalarda böyle bir kıstas var mı?

Bir AK Parti milletvekili bu atamayı savunarak şöyle konuşmuştu:

“Hamza Yerlikaya gibi bu vatanı seven bütün sporcularımıza ne yapsak azdır.  Eğer Hamza’dan rahatsız oluyorsanız vatan sevginizden şüphe etmeniz lazım.”

İyi de vatanseverliğin asıl gereği, devlette liyakat ilkesini hakim kılmak değil midir?

Hem, pek çok vatansever ve başarılı sporcumuz var; her birine yönetim kurulu üyeliği bulabilir miyiz?.. 

YÖNETİM SORUNU

Aslında sorun kişisel atamaların ötesinde ciddi bir yönetim sorunudur. Kurumlar, kurallar, vatanseverlik ve iktidarın sıkça telaffuz ettiği İslami değerler gibi kavramlar üzerinde ciddiyetle düşünmemizi gerektirmektedir. 

Hamza Yerlikaya eski AK Parti milletvekili olmasaydı bu atama yapılır mıydı?

Geçen dönemlerde milletvekili olmuş veya seçimlere girip kaybetmiş AK Partili isimler yüksek yargı üyeliklerine, yüksek bürokrasiye, kamu bankalarının yönetim kurullarına, bakan yardımcılıklarına atanıyor. 

İster istemez Yerlikaya’nın eski AKP milletvekili olduğu geliyor insanın aklına.

Yüksek makamlarda yüksek maaşlı bir görevi olduğu halde, ikinci, üçüncü yüksek maaşlı kurul üyeliklerine atamalar yapıldığına dair sık sık haberler çıkıyor.

CB hükümet sisteminde, Bakan Yardımcılığı diye makamlar ihdas edilmesi de bu bakımdan ilginçtir.

CB SİSTEMİNDE

Devlet ve idare geleneğimizde “müsteşarlık”lar vardı. Hizmet kademelerinden yetişerek gelmiş, yılların tecrübesine sahip vasıflı bürokratlardı.

Donanımlarıyla devlette devamlığı temsil ederlerdi.

CB sisteminde bu kaldırıldı, “Bakan yardımcılığı” makamı ihdas edildi. Seçim kaybetmiş AK Partililer veya siyaseten tercih edilmiş isimler atanıyor.

Elbette değerli isimler var ama ‘siyaseten’ atanmış isimler çok.

Hele de sayıları bilinmeyen ‘başdanışmanlık’ kadroları…

İktidar farkında mı? Gittikçe daha fazla ödüllendirme yapmak, daha çok ödül makamları ihdas etmek ihtiyacını duyuyor; bu iyi işaret değildir.

“Hukuki rasyonel bürokrasi”nin özellikleri olan liyakat, ehliyet, uzmanlık, kıdem ve terfi gibi kavramların bozulmasının işaretidir. İsterseniz Koçi Bey Risalesi’ne bir bakın…

TUNUSLU HAYRETTİN PAŞA

Daha yakın bir tarihte, Sultan Abdülhamid’in reformist sadrazamı Tunuslu Hayrettin Paşa… Abdülhamid’e verdiği reform layihalarında hep “devletimizdeki intizamsızlık” sorununu vurguluyor, bunu gidermek için devlette “yetki ve sorumlulukların” sadakat değil liyakat ilkesine göre ve emirle değil kanunla tespit edilmesini öneriyordu… Kurallar ve kurumlar devleti yani…

Abdülhamid ise “sadakat”i esas alıyordu, reform önerisini kabul etmemişti.

Tunuslu Hayrettin Paşa da İslamcıydı ama dünyadaki gelişmeleri çok iyi izleyen, açık fikirli ve hukuk formasyonu yüksek bir aydındı. Sonra çekip gitti maalesef.

Bekir Karlığa Hocamızın “Tunuslu Hayreddin Paşa ve Tanzimat” kitabını önemle tavsiye ederim.

EMANETİ EHLİNE VERMEK

İslam’da “emaneti ehline vermek” şeklinde bir ahlaki tavsiye vardır. Tarihte “kurallar ve kurumlar” haline gelmediği için kimileri uymuş, kimileri uymamış…

Kanunla objektif tanımlar yapılmazsa, işimize geleni ‘ehliyetli’ saymak çok kolaydır.

Vatanseverlik diyerek, devrim veya dava diyerek, devletin âli menfaatleri diyerek en olmadık liyakatsizlikler bile savunulabilmiştir. 

Hatta, kuralların ve kurumların güçlenmesini bırakın, bir KHK ile, bir CB Kararnamesi ile kurumların yapısal kurallarını değiştirip siyasi atamalar yapmak bu sistemde çok kolay.

‘Bağımsız’ Merkez Bankası’ndaki atama şartlarının değiştirilmesi, rektörlük şartlarının değiştirilmesi bunun örnekleri…

Demek ki, İslami olsun, felsefi olsun soyut değerler yeterli değil. Öyle konuşup aksini yapmak her zaman mümkün.

“Devletteki intizamsızlığı” gören merhum Cevdet Paşa taa yüz elli yıl önce “devlet-i muntazama” demişti; yani muntazam devlet, kurallarla ve kurumlarla muntazam işleyen devlet…

Şimdi ise 2020 yılındayız! 

Kısaca, tek çıkar yol bütün denetim kurumlarıyla modern hukuk devletidir.




Orjinal Habere Git
— HABER SONU —