Reklam Görüntülerine Tıklayarak Kitap Siparişi Verebilirsiniz

Buraya artık ne ilim girer ne ahlak ne de Allah uzanır bunlara

Emrullah Bayrak, Müslüman topkumların en önemli eksikliğini içeren ahlak konusu ile belirginleşmiş bulunan düşünce ve eylem insanı Nurettin Topçu’yu yazdı.

Buraya artık ne ilim girer ne ahlak ne de Allah uzanır bunlara

Baba tarafından Erzurumludur. 

Ailesi Topçuzâdeler diye tanınır.

Dedesi Osman Efendi, Erzurum’un Ruslar tarafından işgali sırasında Türk ordusunda topçuluk etmiş. 

Bu lâkap oradan kalmıştır.

Babası Topçuzâde Ahmet Efendi, ailenin tek evladıdır.

Hayvan ticareti yapmak üzere İstanbul’a göçmüştür.

Wikipedia’da yer alan bilgilere göre Nurettin Topçu, 6 yaşında Bezmiâlem Valide Sultan Mektebi’nin ana kısmına yazılır.

Burayı bitirdikten sonra Büyük Reşit Paşa Numune Mektebi’ne verilir. Mektebi birincilikle bitirir. Babası Ahmet Efendi Çemberlitaş’ta kasap dükkânı işletmeye başlamıştır.

Bu sıralarda sakin, biraz içe dönük bir mizaca sahiptir.

Küçük bir sandıkta kitap ve gazete biriktirmek merakı vardır. İmlâ öğretmeni Nafiz Bey, Topçu’nun hayatı boyunca sürecek Mehmet Âkif sevgisini uyandıracaktır.

İstanbul Erkek Lisesi’nden mezun olan Topçu, Avrupa’da eğitim almak için girdiği sınavları 1928 yılında kazandı. Hamdi Akverdi, Vehbi Eralp, Ziya Somar gibi kişilerle birlikte burslu olarak Fransa’ya gitti. 

Daha önceden Fransa’ya giden ve Paris’te bulunan Remzi Oğuz Arık, Ziyaeddin Fahri Fındıkoğlu, Cevdet Perin ve Bedrettin Tuncer ile görüşmeleri oldu.

Topçu, önce Aix Lisesi’ne kaydoldu. İlk yazı denemelerini burada kaleme aldı ve üyesi olduğu Sosyoloji Cemiyeti’ne gönderdi. Lise döneminde tanıdığı Maurice Blondel ile daha sonra mektuplaştılar.

Anılan lisede psikoloji sertifikası alan Topçu, iki yıl sonra Strazburg’a gitti ve üniversitede felsefe öğrenimi aldı, ahlâk derslerini tamamladı ve sanat tarihi lisansı yaptı.

Nurettin Topçu, Fransa’da psikoloji ve estetik, genel felsefe ve mantık, çağdaş sanat tarihi, sosyoloji ve ahlâk, eski çağlar sanat ve arkeolojisi dallarından lisans aldı.

Yazları İstanbul’u ziyaret eden Topçu, 1931 yılında ağabeyi Hayrettin’i yanına aldı. Topçu’nun Avrupa’daki hayatı okul, ev ve kütüphane çerçevesi içinde geçti; haftasonları derneklerin düzenlediği, Samet Ağaoğlu, Ömer Lütfi Barkan, Besim Darkot gibi kişilerin de katıldığı toplantılara gitti.

Topçu, bu esnada tasavvuf tarihçisi Louis Massignon ile tanıştı. Önce de Dr. Adnan Adıvar’ın Türkçe dersi vermiş olduğu Massignon’a daha sonra bu dersi Topçu verdi.

Strazburg’da doktorasını hazırlayan Topçu, Sorbonne’a giderek doktorasını verdi. Bu üniversitede felsefe doktorası veren ilk Türk öğrenci oldu; tezi 1934 yılında Paris’te kitap halinde yayımlandı.

1990 yılında da tıpkı baskısı Kültür Bakanlığı’nca Ankara’da yapıldı. “Bergson” konusunda doçentlik tezi hazırladı, fakat kadroya geçemeyince bu tez kitap halinde basılarak yayımlandı.

1934 yılında Türkiye’ye döndü. Ertesi yıl Galatasaray Lisesi’nde felsefe öğretmeni olarak görev almaya başladı.

Aile dostları olan, Çemberlitaş’taki evini sık sık ziyarete ettiği küçük yaştan beri etkisi altında kaldığı Hüseyin Avni Ulaş’ın kızı Fethiye Hanım’la evlendi. Düğün gününün akşamı İzmir Atatürk Lisesi’ne tayin edildi.

Hareket Dergisi’ni İzmir’de bulunduğu 1939 yılında yayımlamaya başladı. Dergi İstanbul’da basıldı. 

Bu arada eşinden ayrıldı. 

Hareket’te yayınlanan “Çalgıcılar yine toplandı” başlıklı yazıdan dolayı hakkında açılan soruşturma neticesinde Denizli’ye sürgün edildi.

Denizli’de bulunduğu yıllarda Said Nursi ile tanıştı ve o sırada görülen davalarını takip etti. Daha sonra Haydarpaşa Lisesi’ne tayin edildi. Bir müddet sonra da Vefa Lisesi’ne geçti.

Çocukluk arkadaşı Sırrı Bey aracılığıyla dönemin manevi büyüklerinden Hasib Efendi ve Abdülaziz Efendi ile tanışan Topçu, bu kişilerin etkisiyle Nakşîbendi şeyhî Abdûlaziz Bekkine Efendi’ye intisab eti. Celâl Ökten’den de İslâmî ilimler eğitimi aldı.

Faaliyetlerini Türk Kültür Ocağı, Türk Milliyetçiler Cemiyeti, Milliyetçiler Derneği ve Türkiye Milliyetçiler Derneği’nde sürdürdü.

Son olarak İstanbul Erkek Lisesi’ne tayin edilen Topçu, buradaki görevini sürdürdüğü sırada 1974 yılında yaş haddinden emekli oldu.

“Kur’an harikası olan ilahi ahlak, İslam diyarında çoktan gömülmüştür.” diyen Topçu, bunun temel sebebini felsefenin İslam topraklarından kovulmasında buldu.

Ona göre, “Din bilgi kaynağı değil, kuvvet kaynağıydı. Dindar adam başkalarından çok şey bilen değil, daha çok kuvvetli olan insan” idi.

Gelenekçi İslamcıların, “Kuran’ın varlığı káfidir; felsefe insanın inançlarına zarar verir çünkü sorduğu sorularla insanı şüphe ve inkárın çukuruna düşürebilir” sözlerine ağır karşı çıktı:

“Felsefe olmazsa Büyük Kitabı hakkıyla anlayamazsınız, sadece ezberlersiniz. Kuran Allah’ın kitabı, felsefe ise bizim onu anlayacak olan şahsiyetimizin örgüsüdür.”

Topçu, Osmanlı’da, İbn Rüşdcü Molla Zeyrek ile Gazalici Hocazade arasında yapılan tartışmayı; felsefenin tutarsızlığını iddia eden Gazalici Hocazede’nin kazanmasını, Müslüman yozlaşmasının miladı gördü.

Ona göre felsefesiz bir İslam’da; sorumluluk yerini vazifeye bıraktı, ruh dünyasının akil adamlarının yerini ise gözlerini kapayıp vazifelerini yapan görev adamları aldı.

“Toplumsal yaşamdaki gelenekler, örfler, ádetler, kurallar insan hürriyetinin önündeki en büyük engellerdir. Gelenekçi/muhafazakár; güvenliği özgürlüğe tercih etmiş, yaratıcı fikirlerden/hareketlerden vazgeçmiş bir cemiyet adamıdır. Bunlar asırlarca aynı alışkanlığı tekrarlamaktan huzur duyarlar. Örflerini değiştirmek, onların bir uzvunu kesmek gibidir.” diyerek düşüncelerini yineledi.

Nurettin Topçu, isyan ahlakı teorisini açıklarken ideal tip olarak, “Ben Hakkım” dediği için işkenceyle öldürülen tasavvufun meşhur şehidi Hallac-ı Mansur’u örnek aldı.

İslam’ın geleneksel ve resmi yorumlarıyla sürekli hesaplaşan Topçu’ya göre, tasavvuf düşüncesinin temeli vahdet-i vücud, ahlaklığın en yüce mertebesiydi.

1975 Nisanı’nda hastalandı.

Hastalığının teşhisinde güçlük çekildi. Pankreas kanserine yakalandığı ameliyatta belli oldu. 

Topçu, 10 Temmuz 1975’te hayatını kaybetti.

Fatih Camii’nde kılınan cenaze namazından sonra Topkapı’daki Kozlu Kabristanı’na defnedildi.

Rahmetli Nurettin Topçu’yu köşeme taşımama sebep ise 11 Nisan 1965 tarihli mektubu.

“Ahlaksızlığın Ummanı Olan Bu Şark’ı Yaşadıkça Tanıyorum” başlıklı mektup şöyle:

Hizmetine ömrümü harcadığım memlekette, dostlarım kalmadı gibi bir şey.

İnsanın düşkünlüğünü, sefaletini bilirdim ama ruh sefaletinin bu kadar karanlığını görmemiştim.

İnsan diye emek verdiklerimin hemen hepsi de ruh ve mana mefhumuna yabancı, menfaat kölesi birtakım haşerelermiş.

Ahlaksızlığın ummanı olan bu Şark’ı yaşadıkça tanıyorum.

Burada insanı fenerle arayanlar yanılmamışlar.

“Müslümanız diyen insan yığını” yok mu?

Onlar, Şark’ın en aşağı tabakasını teşkil ediyor.

Yaşanan şekliyle Müslümanlık Şark’ı bitirmiş.

Buraya artık ne ilim girer ne ahlak ne de Allah uzanır bunlara…

Bunların önce her şeyi bırakıp, insanlık devrine girmeleri lazım.



Uyarı! Yapmış olduğunuz yorumlar incelendikten sonra onaylanacaktır onaylandıktan sonra gözükecektir


YAZARLAR

Resimlere Tıklayarak Kitap Satın Alabilirsiniz

HABERLER