TBMM Eski Başkanı Bülent Arınç, gündeme yönelik önemli açıklamalarda bulundu. Açıklamasında 31 Mart seçimlerini de değerlendiren Arınç, "AK Parti kendi adaylarıyla seçime gitseydi yüzde 95 kazanırdık." dedi. Habertürk´te Kübra Par´ın sorularını yanıtlayan TBMM Eski Başkanı Bülent Arınç, çarpıcı açıklamalarda bulundu.
Cumhuriyet gazetesinde yer alan habere göre Ak Parti kurucularından, eski TBMM Başkanı Bülent Arınç, 31 Mart yerel seçimleriyle ilgili değerlendirmeler yaptı..
Ak Parti ile MHP´nin kurduğu Cumhur İttifakı´nın asıl amacının İstanbul ve Ankara´yı kazanabilmek olduğunu belirten Arınç, "31 Mart´ta oy oranları göreceli olarak AK Parti´nin başarılı olduğunu gösterir.
Ama büyükşehirlerde kaybı var. Bu ittifakın kurulmuş olması öncelikle İstanbul ve Ankara´yı kazanabilmekti. AK Parti başarısız mı? Hayır değil. Çok mu başarılı? Hayır o da değil" şeklinde konuştu.
Binali Yıldırım´ın seçim kampanyasına Ekrem İmamoğlu´ndan geç başlamasının seçim sonuçları üzerinde etkili olduğunu söyleyen Arınç, "Ekrem İmamoğlu sokağa çıktığında kendisi Ankara´da TBMM´de Başkanlık yapıyordu. Yoksa Tarık Bin Ziyad gibi gemileri yakıp ´geldim´ dese biz bu hallere düşmez ve seçimi alırdık" dedi.
Partisine yönelik özeleştiride de bulunan Arınç, "31 Mart öncesinde eksikliklerimiz vardı. Seçim akşamından itibaren millet iki tarafı izlerken arada çelişkiler bulmaya başladı. Milletin karşısına kesin ve net olarak çıkmak lazım. Sonra kanuni itirazlar yapıldı.
Sonuç verdi, iptal kararından sonra hem Binali Bey hem teşkilatlarımız dört elle çalışıyorlar. Ümit ve temenni ediyorum ki, seçimi kazansın" ifadeleri kullandı. Arınç, "Bir ittifak bize haksa, bizim karşımızdakiler için de hak. Zillet, illet ittifakını kullanamayız, kullanmamalıyız. Bizi her kesimden aldığımız oylar iktidar yaptı" diye konuştu.
Hükümette yer aldığı dönemde kamuoyu önünde partisine yönelik eleştirilerde bulunmasına rağmen neden AKP´den uzaklaşan kanat içerisinde yer almadığına ilişkin bir soruyu da yanıtlayan Arınç "Ben hükümet içindeyken zaman zaman çok yüksek sesle Başbakanlarımıza karşı, kimse o zaman Başbakan eleştiri hakkımı kullandım. Bazen kendime yöneltilmiş eleştirileri meşru müdaafa çerçevesinde cevap hakkımı kullandım. Bu benim hem insani hem İslami görevimdir" sözlerini kaydetti.
Habertürk´te Kübra Par´ın sorularını yanıtlayan TBMM Eski Başkanı Bülent Arınç, 31 Mart seçimleri, Cumhurbaşkanlığı Yüksek İstişare Kurulu (YİK) üyeliği ve 23 Haziran seçimleriyle ilgili değerlendirmeler bulundu.
Sözlerine Cumhurbaşkanı ve AKP Genel Başkanı Erdoğan ile bugün yaptığı görüşme ile başlayan Bülent Arınç, özel bir görüşme olduğunu belirterek içeriğinden bahsetmedi.
Arınç şöyle konuştu:
"Cumhurbaşkanımızdan randevu talep etmiştim. Takriben 1 saat kadar sürdü. İçeriği hakkında bir şey söyleyemem doğrusu. Sayın Cumhurbaşkanıyla geçen hafta da bir araya gelmiştik. Bazı konuları süratle aktarmak gerektiğinde kendilerinden talepte bulunuyorum. Şu anda Cumhurbaşkanlığı Külliyesi´nde Yüksek İstişare Kurulu üyesi olarak küçük bir mekânda hazırlandı.
Çeşitli olaylar, konular hakkında kendisiyle görüşüyoruz. Bugün de saat 12.00 ile 13.30 arasında bir görüşmemiz oldu. Ben 1995 seçimlerinde parlamentoya girdim ve tam 20 yıl aralıksız 5 dönem milletvekilliği yaptım. Siyaset bir yaşam tarzı, 40 yıldan fazla siyasetin içinde çalışmış bir insan olarak siyasetten kopmanız mümkün değil. Ben 3 yıldan bu yana kendime ait bir ofiste gelen misafirleri ağırlıyorum.
Siyaset bana göre sadece milletvekilliği, bakanlık değil. Siyaset ülkenin yönetimi hakkında bilgisi, düşüncesi, kabiliyeti olan herkesin bir şeyler söylemesidir. Biz bu işe o günden bugüne devam ederken maalesef bazı trol ve troliçeler bizi muhalefetin merkezi olarak gösterme yoluna gittiler. Biz genel başkanımız ve Cumhurbaşkanımız olarak başımızda bulunan insana karşı muhalefet yapmadık. Bazı arkadaşlarımız yapmış olabilir."
"Yüksek İstişare Kurulu üyeliğini onur olarak kabul ettik"
"Hiçbir mevki, makam, siyasi etiket beklemeden Cumhurbaşkanlığı Yüksek İstişare Kurulu üyeliği görevini üstlendiğini" savunan Arınç, konuya ilişkin şöyle dedi:
"Şimdi üstlendiğimiz görev tam zamanlı bir mekanizma değil. Ben bir kamu görevlisi değilim. 5-6 ay öncesinde sayın Cumhurbaşkanımız benim de bulunduğum grubun içerisinde ´Sizler çok hizmet ettiniz, sizinle yakın plan çalışmak istiyorum´ dedi. Kızılcahamam´daki toplantıyı kastediyorum. Cemil Bey, Köksal Bey, İsmail Kahraman Bey vardı.
Biz kendimizi ortaya koymadan doğru olacağını düşündük. Biz de bunu onur olarak kabul ettik. Resmi Gazete´de yayınlanan şudur. 15 Mayıs Çarşamba günü. Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi´nin özeti, ´millete ve devlete hizmeti geçmiş bilgi sahibi kişilerin bu kazanımlarından istifade edilmesi amacıyla Yüksek İstişare Kurulu oluşturulmuştur´ deniyor.
Millete ve devlete hizmeti geçmiş, bilgi ve birikim sahibi kişilerin kazanımlarından istifade edilebilmesi amacıyla. Bu konu gündeme geldiğinde hem kendilerine teşekkür ettik. Sadece meclis başkanlarıyla sınırlı olmasın, çok önemli diplomat, emeği geçmiş eski genelkurmay başkanı, yüksek yargıda görev yapmış insanları da değerlendirseniz daha iyi olur diye görüşümüzü ifade ettik. Kendisi de uygun gördü. Zaman içerisinde genişletilebilir."
"Sayın Hikmet Çetin siyasi anlamda YİK üyeliğini uygun görmedi"
Eski CHP Genel Başkanı ve eski TBMM Başkanı Hikmet Çetin´in Cumhurbaşkanlığı YİK üyeliği teklifini reddettiğini belirten Arınç sözlerini şöyle sürdürdü:
"İsimler belirlendi, çalışma usul ve esasları da belirlendi. Biz 15 Mayıs´tan itibaren Cumhurbaşkanlığı YİK´te çalışmaya başladık. Ben sayın Hikmet Çetin´i çok sever ve saygı duyarım. Kaldı ki bizim Meclis´te de özel odamız var. Birbirimize komşuyuz. Kendisiyle görüştüm, siyasi anlamda uygun görmediğini münasip bir lisanla konuşmuştu. Hikmet Çetin Bey´e saygı duyuyorum. Halen CHP´nin toplantılarına katılan bir ismin sayın Cumhurbaşkanımızın yanında görülüyor olmasını Hikmet Bey´in kendisi hoş karşılamamış olabilir."
"Birikimlerimizden istifade edilmesi, hepsi budur"
"Yeni Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi´nde politikaları bu kurullar belirleyecek ve sayın Cumhurbaşkanımıza arz edecekler. Mesela geçtiğimiz günlerde Yargı Reformu Stratejisi´nin sonuçları Cumhurbaşkanımızın bizzat kendi ağzından yayınlanmış olmalı. Ben kendim bulunamadım. Biz çok daha geniş bir görevin içerisindeyiz. YİK´te biz heyet üyeleri olarak, isterseniz encümen-i daniş, isterseniz meşveret deyin. Bu memlekete hizmet etmiş kişilerin bilgi ve birikimlerinden istifa edilmek için bir heyet, hepsi bu."
"Aktif siyasete devam etmek isteseydim..."
"Ben hükümet içindeyken zaman zaman çok yüksek sesle Başbakanlarımıza karşı, kimse o zaman Başbakan eleştiri hakkımı kullandım. Bazen kendime yöneltilmiş eleştirileri meşru müdaafa çerçevesinde cevap hakkımı kullandım. Her zaman eleştiri hakkımı kullandım ama hiçbir zaman muhalif olmadım. Bu benim hem insani hem İslami görevimdir. Benim İslam anlayışında eleştirinin çok önemli yeri ve payı var.
Erbakan hocamıza karşı bizzat eleştiri yapmış olan eleştirilerimden kimse gocunmasın. Doğru bildiklerimi söyledim. Alınan kararlara da benim düşüncemin dışında olması halinde bile aynen uyguladım. Bu eleştirileri farklı anlamda istifade etmeye çalışan, bizi Başbakanla aramıza mesafe koymaya çalışanlar oldu. Bunların oyununa birileri düştü. Çok önceden 3 dönem şartına uyacağımı ifade ettim. 7 Haziran´da Allahaısmarladık dedim. Devam etseydim, onlar benim için kıymetli insanlar, ben de onlar için kıymetli bir insanım."
"Kendisiyle bir dargınlığımız hemen hemen vardı"
"15 Temmuz gecesi iki daire ötemde MİT Müsteşarımızın oturduğu yer var. Bunlar bildiklerine göre bombayı bırakacaklarını bekliyordum. Cumhurbaşkanımıza karşı suikast girişimi var. Cumhurbaşkanımızın ´Herkes sokaklara çıksın´ çağrısı olmasaydı bunlar muvaffak olurdu. Aynı şekilde Binali Bey ve ben de iki kanala bağlandım ve hepimizin Cumhurbaşkanımızın emrinde olmamız gerektiğini söyledim. 250 şehit, Allah hepsinden razı olsun. O zaman kendisine mektup yazdım.
´Bundan önce aramızda çok tartışmalar oldu. Bu insanlar hakkında hüsnü zan besledik. Şimdi görüyoruz ki ülkemiz büyük bir tehdit altındadır´ dedim. Bir dargınlığımız hemen hemen vardı. Mektubu yazdım, 1 ay sonra görüşme gerçekleştirdik. Birbirimizi kucaklaştık. Bu mektup yayınlandı. Yeni bir yöntem yaptık. O süreçte bize karşı büyük suçlamalar oldu. Onların hepsini göğüsledik."
?Sosyal medya benim ne kadar alacağımı tartıştı"
Arınç, YİK üyeliğinden alacağı maaşın tartışma konusu olmasına tepki gösterdi ve iddiaların doğru olmadığını öne sürdü ancak alacağı maaşı da açıklamadı.
Arınç şunları söyledi:
"Bunlar birtakım soytarıların ortaya attığı şeyler. Bu internet alanı, sanal medya, sosyal medya o kadar sorumsuz, ahlak dışı şeylerin yazıldığı bir alan oldu. Şimdi YİK üyesi olduğunu ben açıkladım. Benim için büyük şereftir. Cumhurbaşkanlığımız için çok önemli kuruluştur. Şimdi sosyal medyaya bakıyorum, ´kaç para aylık alacaklar?´. Kimisi 13 bin kimisi 15 bin diyor. Yazılanları söylüyorum. Bir başka gün 54 bin lira alacakmışız, onun üzerine bir sürü ahlak dışı yorumlar.
Geçen birisi söyledi, ´yanlış söylüyorlar 500 bin lira alacaklar´ dedi. Bir ücret alacaksak, biz bunu hiç konuşmadık ki. Konuşmaya değer mi? Biz Meclis Başkanlığı yaptık. Meclis Başkanlığı bize araç tahsis etti. 4 koruma verdiler. Hayatımı sürdürüyorum. Emekli maaşımızı alıyoruz, ofisimizde oturuyoruz. Meclis Başkanlığında yerimiz var. Şimdi benim ne alacağımı ben düşünmüyorum ki, birtakım edepsizler yorum yapsınlar."
"Oğlumun milletvekilliği istismar edilmemeli"
"Bilgi Edinme Kanunu benim dönemimde çıktı. Ama özlük haklarıyla ilgili kimse bilgi vermez. Bir insan iyi niyetle bunu sorabilir. Ama biri 13 bin, öbürü 13 bin, diğeri 54 bin alıyor, haydi vur bunlara. Sen bana sordun cevap alamadın da ondan sonra mı uyduruyorsun bunları. Elimde imkan olsa bu hainlikleri yapanların hepsinden hesap sorarım. Davaları takip ediyoruz. Benim oğlum siyasete meraklı ve siyaseti en güzel şekilde yapan bir insan. Çok iyi performansı var, beni bile geçti. Arınç soyadının siyasette devam etmesini tabii ki isterim. Twitter´den onu takip ederseniz, İstanbul seçimleri için günde 10 saat çalıştığını görüyorsunuz.
Damadım beraat etti dediniz, Allah söyletti inşallah. Bazı geri zekalılar, işte alışveriş yaptılar, al gülüm ver gülüm beraat ettiler deniyor. Damadım ağır cezada yargılanıyor, inşallah beraat eder. Hakkındaki suçlamaların ne kadar entipüften olduğunu yine sizin programınızda söylerim. İki konuda hiçbir zaman pazarlık mevzu olmamıştır. Cumhurbaşkanımız bilir Mücahit Arınç´ı. Şu anda parlamentoda en az 25 milletvekili babaların soyadını taşıyarak çalışıyorlar. Oğlumun milletvekilliği istismar edilmemeli."
"AK Parti başarısız mı hayır! Çok başarılı mı hayır"
"31 Mart´ta il genel meclisi oyları, büyükşehir belediye başkanlığı oylarına baktığınızda alınan oy oranları göreceli olarak AK Parti´nin başarılı olduğunu gösterir. Ama büyükşehirlerden kaybı var. Dün sayın Cumhurbaşkanımız bir başka zaviyeden bakarak ´Biz Ankara ve İstanbul´u kaybetmedik ki´ diyor. Büyükşehir Belediye Meclis´nin bütün komisyonlarında AK Parti´nin hakimiyeti var. Sadece büyükşehir belediye başkanlığını kazanamamak bir tarafa ama meclis üyeleri, komisyonlukları da başka başarı.
Ben Ankara´da sayın Özhaseki´ye kullandım, sayın Veysel Tiryaki´ye oy kullandım. Belediye meclisinde yine AK Parti´nin çoğunluğu var. Sembolik olarak büyükşehir belediye başkanlığı önemlidir ama her şey değildir. Bu ittifakın kurulmuş olması öncelikle İstanbul ve Ankara´yı kazanabilmekti. Önemli olan AK Parti başarısız mı? Hayır değil. Çok mu başarılı? Hayır o da değil."
"Yüksek Seçim Kurulu´nun kararları kesindir"
"Bir hukukçu olarak hiçbir yoruma gitmeden bunu tartışmanın hiçbir yararı yok. 20 tane seçim geçirmiş bir insanım. YSK kararları kesindir. Yayınlandığı andan itibaren yürürlüğe girer. 7´sinin evet 4 tanesinin hayır demiş olmasının pratikte hiçbir faydası yok. 367 benim zamanımda oldu.
Ben Meclis Başkanıyım. Hiç olmayacak bir şey oldu. CHP Sabih Kanadoğlu´nun yorumuna gitti ve Anayasa Mahkemesi iptal etti. Arkasından iki tane cesaretli iş yaptık. Kasım´da yapılacak seçimleri Temmuz´a aldık. İkincisi biz halkın Cumhurbaşkanını seçmesini istiyoruz dedik, anayasayı değiştirdik. Temmuz´da seçime gittik millet bize yüzde 47 verdi."
"Eski sistemde kendi adaylarımızla gitseydik yüzde 95 kazanırdık"
"Her şey İstanbul seçimi üzerinde dönüyor. İstanbul´a sadece büyükşehir belediye başkanı seçmek iddiası değil ki. AK Parti açısından çok önemli. Bir ittifakın sonucunun alınması lazım. Ben 25 yıldır İstanbul´u yönetiyorum. İstanbul neredeyse Türkiye´nin beşte biri. İstanbul´u kazanan şunu kazanır, kaybederse bunu kaybeder deniyor.
Bu sözler boş sözler değil. AK Parti´nin alması lazım. CHP de almak istiyor. Bu seçimde bir ittifak olmasa Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi olmasaydı, AK Parti kendi adaylarıyla gitseydi yüzde 95 kazanırdık. Ama şimdi bu sistemin içinde varolmaya çalışıyoruz. Cumhurbaşkanlığı sistemini tartışmak için henüz erken. Birtakım uygulamaları görmek gerekiyor. Sayın Cumhurbaşkanımızın olmazsa olmazı bu sistem. Henüz bir sene geçti. Eleştiriyi erken buluyorum."
"Binali Yıldırım Bey bence İstanbul´da sahaya geç indi"
"Binali Yıldırım´ın şansı daha yüksek. Ben Yıldırım Bey´i sayın Erdoğan´ın en yakın arkadaşı olarak biliyorum. İDO çok önemlidir İstanbul´da. Tayyip Bey´in o kadar başarılı, akıllı arkadaşları vardı ki, hepsi İstanbul´da destan yazdı. Tayyip Bey´in arkadaşları 200 kilometreden İstanbul´a su getirdi. Binali Bey´in Ulaştırma Bakanlığı ve İstanbul Büyükşehir Belediyesi´ndeki çalışmalarında İstanbul´un ulaşım ve şehirleşmede imzası olan bir insandır.
Bu şehre en çok daha iyi kim hizmet edebilir? Bu Binali Bey´den başkası olamaz derim. Bence alana biraz geç inmekle mesafeyi açtı. Ekrem İmamoğlu sokağa çıktığında kendisi Ankara´da TBMM´de Başkanlık yapıyordu. Yoksa Tarık Bin Ziyad gibi gemileri yakıp ´geldim´ dese biz bu hallere düşmez ve seçimi alırdık."
"Milletin karşısına kesin ve net çıkmak lazım"
"Günde en az 18-20 saat çalışıyor, koşuyor İstanbul´da Binali Bey. Toplum kesimlerine gerçekçi işler söylüyor. Ekrem İmamoğlu da başarılı ama bizim adayımız Binali Yıldırım. Kocaeli´nde, Denizli´de, Çorum´da konuştum. Bunların hepsi 31 Mart´tan sonradır. Bir defa biz seçimden itibaren süreci iyi yürütemedik. Şimdi bunu kapatmaya çalışıyoruz. 31 Mart öncesinde eksikliklerimiz vardı. Seçim akşamından itibaren millet iki tarafı izlerken arada çelişkiler bulmaya başladı. Milletin karşısına kesin ve net olarak çıkmak lazım. Sonra kanuni itirazlar yapıldı. Sonuç verdi, iptal kararından sonra hem Binali Bey hem teşkilatlarımız dört elle çalışıyorlar. Ümit ve temenni ediyorum ki, seçimi kazansın."
"İttifak karşı taraf için de hak. Zillet, illet´i kullanmamalıyız"
"Her konuşmada sizi tenzih ediyorum ama kim mikrofonu eline alsa ´Kürt oyları nereye gidecek´ deniyor. Ben Kürt kardeşlerimi severim, onlar da beni severler. Onları bir seçmen figürü olarak görmemek lazım. İstanbul´daki seçmenlerin daha çoğunun oyunu almak bütün mesele. Ben sayın Cumhurbaşkanımızla da konuştum. Bu seçimleri kazanmanın sadece İstanbul ölçeğinde değil Türkiye ölçeğinde verileceği mesajlar mutlaka düşünülmeli dedim.
Şimdi Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi´nde olduğumuza göre bizim artı oylara ihtiyacımız var. Karşımızdaki her gruptan, her kesimden oy almamız lazım. Bu sistemi biz getirdik. Bir ittifak bize haksa, bizim karşımızdakiler için de hak. Zillet, illet ittifakını kulanamayız, kullanmamalıyız. Bizi her kesimden aldığımız oylar iktidar yaptık. Bizim doğal müttefiklerimiz vardı her seçimde. Liberaller, AB taraftarları bizi beğenip, oy veriyorlardı. Demokrasi ve özgürlük yanlıları ´yetmez ama evet´ diyorlar oy veriyorlardı, muhafazakarlar, dindarlar oy veriyorlardı."
"Kürtler´i küstürecek bazı söylemlerin içine girdik"
"Bazı CHP´li arkadaşlarım ´gerçek sosyal demokrat sizsiniz´ diyerek oy verdiklerini biliyorum. Biz MHP´lilerden de oy alıyorduk. Bu bizi yüzde 50´ye getirdi. Ama itiraf etmek lazım doğal müttefiklerimizden oy azaldı. Gövde oylarımızda azalma oldu. Biz şimdi gövdemizi sağlam yapacağız. Her AK Partili, her MHP´li sandığa gidip oyunu verecek. ´Ben AK Partiliyim niye MHP´ye oy vereceğim, MHP´liyim niye AK Partiliye oy vereceğim´ olmaz. Mesela Manisa´da kendi içimizden bazı arkadaşlarımız aday olamayınca başka partilerden aday oldular. Bizim herkesten oy almamız lazım.
Kimseye kapıyı kapatamazsınız. Siyaset budur. Bir artı oydur. Ben Kürt kardeşlerimize, hep kardeş diyorum. Başkası için de bunu söylerim. Erbakan hocamıza destek olmuşlardır. Doğu ve Güneydoğu insanı Erbakan hocamıza, rahmetli Özal´a destek olmuşlardır. Tayyip Bey´i bağırlarına basmışlardır. Biz onları küstürecek bazı söylemlerin içine girdik. Bu sadece 3-5 için değil. Kürtler bilinçli bir topluluk."
"Kürtler´in İstanbul´da bize oy vereceklerine inanıyorum"
"Biz terörle mücadele ediyoruz. O kadar çok terör örgütü var ki. Şimdi Kürt kardeşlerimizi siz PKK yanına koyarsanız, onun gözüyle bakarsanız, diliniz de buna alışmış olursa buradan bir netice çıkması mümkün değil. Onlar bu memleketin birliğini, dirliğini isteyen insanlar. Evet çözüm süreci başarısızlıkla sonuçlandı çünkü örgüt ihanet etti. Bunu ayrı programda konuşuruz. Biz bütün Türkiye´ye yönelik yeni söylem bulmamız lazım. Sayın Cumhurbaşkanımızın çok güzel prensibi vardır. ´Batı´da ne konuşuyorsam Doğu´da da onu konuşurum´ demiştir. Bu söylem birliği çok önemlidir.
Biz sessiz devrim yaptık. Kürtler her türlü tehdide rağmen bizi desteklediler. İstanbul´da dindara, muhafazakar Kürtlerin, devlete, millete bağlı olanların bu seçimde bize çok oy vereceklerine inanıyorum. Bu seçim sadece İstanbul´da bir büyükşehir belediye başkanını seçmenin ötesinde anlam taşıyor. İç dinamikleri var dış dinamikleri var. Kürtler bilinçli insanlardır, bunu bilirler."
"Kürt kelimesini bu kadar çok konuşmak doğru değil"
"Bu ülkede iktidarı yıpratmanın yolu birtakım yerlerden geçer. Muhalefet her fırsatı değerlendirir. Bu tabii hakkıdır. Yeter ki meşru olsun. Bir darbe beklentisi olduklarını düşünmüyorum. Hükümeti devirmenin ancak seçim yoluyla olacağına inanmaları lazım. Dışarıda da Türkiye´nin sayın Cumhurbaşkanımıza yönelik, bugünkü mevcut sisteme yönelik, şu veya bu sebeple, güvenlik politikaları, ABD ile ilişkilerimiz artık bu işi halletmek zamanı gelmiş diye düşünüyorlarsa bunun için İstanbul seçimlerini kaybettirilmesi ve arkasından Cumhurbaşkanımızdan ve AK Parti´den kurtulma gayretleri olabilir.
Bu seçimde HDP´nin aldığı karar ne olursa olsun bilinçli, vatanına, milletine candan bağlı 17 yıldan beri AK Parti´nin onlara getirdiği hizmetlere teşekkür bakımından Kürt kardeşlerimizin bize oy vereceğine inanıyorum. Tekraren söylüyorum. Kürt kelimesini bu kadar çok konuşmak doğru bir şey değil. Onlar bu ülkenin 1.sınıf vatandaşları, bizim kardeşlerimiz. Tarihi, kaderi birlikte yaşadığımız insanlardır."
"Saadetli kardeşlerimiz de AK Parti´ye oy verecek"
"Saadet Partisi´nin öncesiyle sayın Erbakan hocamızla 31 yıllık beraberliğim var. Kitabımda anlatıyorum. Lütfen insinler okunsunlar. Hocama saygıda kusur etmedim. AK Parti´nin kuruluşuna kadar hiç kırıcı bir şeyimiz olmadı. Biz bir beldede iki kişi olsa birisi aday olur diğeri ona oy verir. Başka bir partiye oy verilmesi konusunda Erbakan hocamızın hiçbir zaman yumuşak bir düşüncesi olmamıştır. Hoca kendisine gelenlere izin vermedi. Bu kuralların istisnaları olmuştur. Hoca der ki ´Siz kendiniz bakın, karar verin´.
Mesela herhangi bir konuda iki şer arasında kaldığınız zaman ehven olanını, biraz daha zayıf olanı tercih edin der. Hocam der ki, siz kararınızı verin. Ahmet Necdet Sezer´in Cumhurbaşkanı seçilmesinde böyle olmuştur. Nevzat Yalçıntaş merhum üçüncü turdan sonra elenmiş ve Sezer´e oy verilmiş. Saadet Partililer´in her birinin hukukunu korumak bizim hedefimizdir.
Onlara söylenenlere, hedef almalarını kınıyorum. Saadet Partililer bu seçimde kendi oylarına ihtiyaç olduğunu biliyorlar. Her seçimde biz bunu görürüz. Yüzde 5-6 arası oy alması gereken Saadet yüzde 3 oy almıştır. Yüzde 3´ü bize gelmiştir. Saadet Partililer ´Gelin ülkenin menfaati için Binali Yıldırım´a oy kullanalım´ demeliler. Bunu üst düzey yöneticileri de söylemeliler."
Kaynak: Medya