HDP Eş Genel Başkanı Pervin Buldan, Gaziantep’te konuştu. “Barış, demokrasi ve özgürlük mücadelesi için Türkiye halklarının hak ettiği şekilde Türkiye halklarının barışa, demokrasiye ve özgürlüğe susamışlığını hesaba katarak çalışmalarımızı yürüteceğiz.” diyen Buldan, şunları söyledi:
“Onlar karşımıza siyasetten çıkmıyorlar, onlar karşımıza gaspla, zulümle, gözaltı ve tutuklamayla çıkıyorlar. İşte burada bu ilde bu kentte bu binada çalışma yürüten yüzlerce arkadaşımızı sebepsiz yere gözaltına alıp tutukladılar. Şuan 55 arkadaşımız haksız bir şekilde cezaevinde yatıyorlar. Burada Antep’te bu kapıdan içeri girenleri tutuklarsak buranın kapısına kilit vururlar diye düşünenler şunu unutmasın. HDP kapısına kilit vurulacak bir parti değil. Bin gider bin geliriz ama bu kapıyı hiç kimseye kapattırmayız. İşte HDP’ye kapatma davasının ilkini ve ilk sürecini burada arkadaşlarımızı gözaltına alıp tutuklayarak başlattılar. Onun arkasından diğer illerde ve ondan sonra da HDP’ye açılan kapatma davasıyla bu süreci bugüne getirdiler.
Onlar zannediyorlar ki HDP kapanırsa HDP fikriyatı biter ve insanlar evlerine çekilir ve otururlar. Onlar bilmiyor ki HDP milyonlardır, HDP Gel’dir (Halk), bu ülkenin iradesidir, halkların cesareti ve umududur. Bu topraklarda filizlenen, yeşeren, kök salan HDP’yi bitireceklerini sananlar HDP’yi kapatacaklarını düşünenler yanılıyorlar. HDP’nin kapanmasına Türkiye halkları ve Kürtler asla ve asla izin vermeyecek.
Şimdi seçimler yaklaşırken bu ülkeyi yönetenler özellikle Kürtlerin, Kürt seçmenin oyuna gözlerini diktiler ve bunu şimdiden başlattılar. İşte birkaç gün önce bu ülkenin Cumhurbaşkanı Diyarbakır’a giderek seçimlerin yaklaştığını ve Kürtlerden oy istediğini bir kez daha ilan etti. Her sıkıştıklarında Karadeniz’den yalandan gaz çıkaranlar aynı zamanda her sıkıştıklarında Diyarbakır’a gidip Kürtlerden oy isteme cesaretini kendilerinde buluyorlar.
Sizin Kürtlerden oy istemeye ne hakkınız ne de haddiniz var
Şunu bilsinler Kürtlere zulmedenlere, Kürtleri yok sayanlara, Kürtlere hakaret edenlere, Kürtlere her gün dava açanlara, Kürtlere seçme ve seçilme hakkını tanımayanlara, Kürtlerin iradesini, seçilmiş milletvekillerini ve belediye eş başkanlarını cezaevine koyanlara şunu hatırlatmak isteriz ki sizin Kürtlerden oy istemeye ne hakkınız var ne haddiniz var. Kürt halkının temsilcilerini, belediye eş başkanlarını, kayyımla, zorla gasp edeceksin, görevlerine son vereceksin, temsilcilerini cezaevine göndereceksin; yani Kürde ne seçme ne de seçilme hakkını tanımayacaksın, milletvekillerini cezaevinde tutacaksın, bu ülkede Cumhurbaşkanı adayı olarak halkın adayı olan Selahattin Demirtaş’a ceza vereceksin ve son seçimlerde bu ülkede yüzde 10’un üzerinde oy alan bir partiye kapatma davası açacaksın eş genel başkanlarına her gün meydanlarda hakaret edip terörist diyeceksin ondan sonra Diyarbakırlıların gözlerinin içine bakarak bana oy verin diyeceksin. Hadi oradan, hadi oradan.
Kürtlerin sizin bu yalanlarınıza dolanlarınıza karnı tok. Kürtler hiçbir zaman hiçbir süreçte bu tür yalanların arkasına kapılmadı. Kürtler her zaman kendi iradesine sahip çıkmayı bildi. Şimdi de geçmişte olduğu gibi bir kez daha önümüze sandık konulursa ve biz sandıkta Kürtlerin de demokrasi güçlerinin de Türkiye halklarının da tercihlerini nasıl yapacaklarını biliyoruz.
Şimdi bizi bir öcüymüşüz gibi, sanki bu ülkede yüzde 10’un üzerinde oy alan bir parti değilmişiz gibi kriminalize etmeye çalışan bu iktidara ve ortağına vereceğimiz en güzel cevap elbette seçim sandıklarında olacaktır. Sevgili arkadaşlar Diyarbakır’da söylediği çözüm süreci başta olmak üzere bu ülkede HDP’nin katkı sunduğu, içinde olduğu bütün kıymetli süreçlerden onur ve gurur duyuyoruz.
Ama şunu herkes çok iyi bilsin ki çözüm sürecini bitiren HDP değildir, HDP olmadı ve HDP olmamıştır. Dolmabahçe Mutabakatından hemen sonra “ben bu mutabakatı tanımıyorum, ben bu süreci başlatmadım” deyip 7 Haziran ile 1 Kasım tarihleri arasında bu ülkede zulmü ve baskıyı uygulayan, bu ülkede herkesi tutuklatan bu ülkenin ve Kürtlerin iradesine saygısızlık yapan bir hükümetten ve iktidardan ve ülkeyi temsil eden Cumhurbaşkanından beklenen ancak budur. O sürecin içinde olan biri olarak ifade etmek isterim 3 yıllık çözüm sürecinde o kıymetli süreçte eğer bu ülkeye cenazeler gelmediyse, anneler ağlamadıysa, gençler yaşamını yitirmediyse burada en büyük pay bu sürecin aktörlerindedir, en büyüğü de HDP’dedir ve bu sürecin içinde olanlardadır.
Ama sadece bu süreci bitirmekle kalmadılar, sadece buzdolabına ve raflara kaldırmadılar. Bu süreci toprağın altına gömdüler. Öyle bir yaptılar ki bizler görev aldık diye bizleri yargılamaya kalktılar, kendileri sarayda otururken, o dönem bu süreç içinde çalışma yürütenlere davalar açtılar, yargılamalar başlattılar. Her birimiz binlerce davadan yargılanıyoruz. Sayın Öcalan’a tecridi getirdiler, sesinin duyulmasını önlemeye çalıştılar.
Çözüm süreci bu ülkenin en kıymetli süreciydi ama bu süreçte bizim için onurlu olan bu süreçte elbette ki yaptıklarımız ve bundan sonra önümüze gelirse asla tereddüt etmeyeceğimiz bir süreçten bahsediyoruz. Onlar pişman olabilirler ama biz bu sürecin içinde olduğumuz için asla pişmanlık duymuyoruz.
Ancak sadece bir taraf için söylemiyorum. Diğer taraf da millet ittifakını kastediyorum, bu ülkede kim iktidar olmak bu ülkeyi yönetmek istiyorsa bu ülkenin en büyük sorunu olan Kürt sorununu çözmek zorundadır. Bu sorun çözülmeden de bu ülkeye demokrasi gelmeyecektir. Onun için hiç kimse Kürtlerin, Kürt halkının oylarını çantada keklik olarak görmesin. Kürtler hiç kimseye mecbur değildir, hiç kimseye de mahkum değildir. Biz kimseye mecbur değiliz mahkum da değiliz. Ama bu ülkede eğer demokrasinin gelişmesini, özgürlüklerin, adaletin, hakkın ve hukukun gelişmesini istiyorsanız işte o zaman HDP’yi ve Kürtleri muhatap almak zorundasınız. Öyle kolay bir lokma olarak hiç kimse Kürtleri ve HDP’yi görmesin.”