41 sene önce, Ebu-l'Hasan Benî Sadr'ın ilk C. Başkanı olarak seçilmesi ve amma, onun, İran-Irak Savaşı ortamında; ülke içinde İnkılab rejimine karşı silahlı mücadele veren marksist bir ideolojik temeldeki, Amerikan destekli 'Mucahid'in-i Halk' isimli etkin ve yaygın örgütle işbirliği yaptığı gerekçesiyle henüz 2 seneyi doldurmamışken İran Meclisi'nde suçlanıp azledilmesi ve gizlice Fransa'ya kaçtığının anlaşılması sonrasında, 2'nci C. Başkanlığı'na seçilen Muhammed Ali Recaî'nin de henüz, birkaç aylık iken, bombalı bir suikasd sonunda, yüksek dereceli şahsiyetlerle birlikte dünyaya vedâ etmesiyle, , Seyyid Ali Khameneî, 3. C.Başkanlığı'na seçilmişti.
Haziran-1989 başında, İmam Khomeynî'nin vefatı üzerine Hâşimî Refsencanî'nin özel çabasıyla 'Veli'yy-i Faqih'lik ve 'İnkılab Rehberliği' makamına Ali Khameneî'nin seçilince, Refsencanî de 4'üncü; Muhammed Hâtemî'nin 5'inci, Mahmûd Ahmedînejad'ın 6'ncı, Hasan Rûhânî'nin de 7'inci C. Başkanlığı'na seçildiği İran'da, bugün de 8'inci C. Başkanı seçilecek.
Ancak, Türkiye'nin ve hattâ B. Amerika'nın bile başkanlık seçimlerinin ne kadar başağrıları icâd ettiği hatırlanırsa; son 20 yıl boyunca İran'da yapılan seçimlerin her birisinde de oldukça ciddî problemler yaşandı. Ki, bunlardan birisi de, 16 sene sene önce, rejimin temel kurumları tarafından Refsencanî'ye karşı Ahmedînejad'ın desteklenmesi, 12 sene önce de, eski başbakan Mîr Huseyn Mûsevî'ye karşı yine Ahmedînejad'ın desteklenmesi sonunda, 'seçimlerde hile yapıldığı' iddiaları üzerine meydana gelen ve ülkeyi haftalarca derinden etkileyen büyük karışıklıkları ve Mûsevî'nin yargılanmaksızın, 12 senedir, hâlâ da özel bir mekânda hapiste tutulması, gerilimlerin boyutuna işarettir.
Ama, daha da ilginç olan, 8 yıl önce yapılan C. Başkanlığı seçiminde, İnkılab'dan sonraki 30 yıl boyunca hep en etkili isimlerden birisi olan Refsencanî'nin C.Başkanlığı adaylığının 'Gözetleme Şûrâsı (Şûrâ'y-ı Nigehbân) tarafından, yaşlılık gerekçesiyle reddedilmesi idi.
Ancak, eski İstihbarat Bakanı ve sonra da Gözetleme Şûrâsı'nda üye olan Haydar Muslihî, geçen hafta öyle bir açıklama yaptı ki, bugünkü seçimin de aslında belli bir odak tarafından kim tarafından kazanılması gerektiği konusunu açığa vurdu. Çünkü, Muslihî, o zaman, Refsencanî'nin seçimi kazanacağının anlaşıldığını görünce, kendisinin hazırladığı bir rapor sonunda, rejimin selâmeti için, onun adaylığının reddini sağladığını gayet net olarak açıkladı.
O zaman, Refsencanî reddedilince, tarafdarlarına 'Hasan Rûhanî'yi desteklemeleri'ni tavsiye etmişti ve Rûhanî kazandı, hem de iki dönem..
Şimdi bu itiraf, İran siyasî bünyesini daha bir alt- üst etti. Çünkü, seçimde aday olması beklenen ve kazanması ihtimali güçlü Dışişleri Bakanı Muhammed Cevad Zarif'in, tecrübelerini geleceğe intikal ettirmesi adına, devletin resmî gizli kurumuna emanet ettiği görüşlerinin dışarıya sızdırılması ve böylece yolunun kesilmesinden sonra; eski Meclis Başkanı Ali Laricanî ve Ali Mutahharî ve seçimi kazanması ihtimali çok güçlü görülen Mahmûd Ahmedînejad da veto edildi, birçok isimle birlikte.. Şimdi bu vetoların da, Refsencanî'nin reddinin itiraf olunmasındaki gibi bir mizansenle sağlandığı, İran efkâr-ı umûmiyesinde derin bir kanaat oluşturdu. 'Veto edilirse seçim sonuçlarını tanımayacağını'açıklayan eski C. Başkanı Ahmedînejad şimdi de 'tarafdarlar'ından oylamaya katılmamalarını istiyor.
Adaylıkları kabul edilen 7 aday içinde, rejimin istediği kişinin Yargı organının başında bulunan İbrahîm Reisî olduğu çok açık.. Onların 3 tanesi de dün Reisî lehine adaylıktan çekildiklerini açıkladılar. Görünen o ki, zayıf adaylardan birisi kabul edilen İran Merkez Bankası eski başkanı Abdunnâsır Himmetî, şimdi, Reisî'yi zorlayacak aday konumunda..
Ama, işin daha ilginç tarafı, 4 sene önceki seçimlerde katılım, yüzde 45'lerde imiş.. Şimdi daha da düşeceğinden endişe ediliyor.. Ahmedînejad, 'Oy kullanmayanlar müslüman değildir denilmiş; ben öyle müslümanlardan değilim..' diyor; açıkça...
Bu katılım düşüklüğü ihtimalini bertaraf etmek için, İnkılab Rehberi Ali Khameneî'nin, seçime katılmanın çok düşük olacağı ihtimaline karşı, 'kadınların oy vermeye gitmek için kocalarından izin almak zorunda olmadıkları'na; kezâ, 'boş/beyaz oy kullanılır da, bu, rejimin tezyifine, zayıflamasına sebep olursa, boş oy kullanmanın haram olduğu'nu da dair fetvâlar yayınladı. Bilindiği üzere, İran'da 42 yıldır uygulanmakta olan'Velâyet-i Faqih' sistemi içinde Cumhurbaşkanı, gerçi ülkenin uluslararası planda ve diplomasideki en üst temsilcisi ise de, 'Veli'yy-i faqih' sıfatını taşıyan şahıs, iç hukukta, Anayasa'ya göre de en üst makamda, hattâ, Anayasa'nın da üstünde kabul edilir. Ama, Refsencânî, bu uygulamaya da, 'Velâyet-i zeminî'yi niçin 'velâyet-i âsûmanî' haline getiriyorsunuz?' diye genel bir itiraz geliştirmişti.
Seçimlerde kullanılan propaganda malzemeleri de ilginç..
*'Hz. Ali'nin yanına Mâlik Eşter'i seçelim; Ebû Musâ el'Eş'arî'yi değil..'
*'Hanımlar, Hz. Fâtıma gibi karar veriniz..'
*'Boş oy kullanmak, 'Ben Kerbelâ'da tarafsızım..' demek gibidir.' şeklindeki sloganlar konuyu daha iyi anlamaya yardım eder, sanırım.
Evet; İran, bugün yapılan seçimle, yeni bir yol kavşağında..