İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra başlayan ve yaklaşık 45 yıl devam eden ABD ve Sovyetler Birliği’nin liderliğindeki Bloklar arasındaki ideolojik temelli gerilim, Soğuk Savaş dönemidir. Soğuk Savaş'ın hangi tarihte başladığı hala tartışma konusu olsa da simgesel olarak Truman doktrinin ilan edilmesiyle başladığı söylenebilir. İdeolojik temelli bu gerilim, ABD-SSCB arasıdaki güvensizlikle pekişmiş, bu dönemde krizlere yol açmıştır.
İkinci Dünya Savaşı sırasında ortak Nazi tehdidine karşı kurulan “koalisyon”, Almanya yenildikten hemen sonra dağılma emareleri göstermeye başladı. Savaş devam ederken toplanan konferanslarda, savaş sonrası Avrupa ve dünya düzeni konusunda temel ilkeler üzerinde anlaşmış olmalarına rağmen ABD ve SSCB’nin birbirlerine karşı tutumlarında çok önemli farklılaşmalar ortaya çıktı.
ABD ve İngiltere’nin yeni liderleri, Stalin’le ilk kez Temmuz-Ağustos 1945 tarihlerinde, Berlin yakınlarındaki Potsdam’da bir araya geldiler. Taraflar arasındaki görüş ayrılıklarının ileride daha da derinleşebileceği bu toplantıda ortaya çıktı. Konferansın başlamasından bir gün önce ABD, New Mexico eyaletinde atom bombasının ilk başarılı denemesini gerçekleştirmişti. Pasifik Savaşı bitmek üzereydi. Bu gelişmelerin gölgesinde üç lider esas olarak Almanya’nın ve Polonya’nın geleceğini görüştüler.
Üç lider ayrıca, Almanya’nın toprak kazanımlarının geri verilmesini ve savaş suçlularının yargılanmasını da kararlaştırdılar. Bunun yanı sıra Almanya’nın tüm savaş sanayinin de yok edilmesine karar verildi. Üç devlet arasında Almanya’ya ilişkin bazı konularda görüş birliği sağlansa da, ABD ve SSCB’nin “demokratikleştirme”den anladıkları, birbirine taban tabana zıttı.
Soğuk Savaş İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra, savaştan galip çıkmış iki büyük devlet (ABD ve SSCB) ve bu devletlerin çevresinde kümelenmiş küçük devletler arasındaki anlaşmazlık ve çatışmanın, doğrudan birbirlerine karşı silah kullanmadan sürdürüldüğü, belirli tarihsel döneme verilen addır.
Soğuk Savaş aynı zamanda, ülkeler arasında anlaşma kuralları yaratılmasına ve ilişkilerin bir düzen içinde, gücün sınırlanarak yürütülmesine olanak sağlayacak temel yöntem olan diplomasinin, iki blok arasında hemen hemen ortadan kalktığı bir dönem olmuştur. Kuralları oluşturacak ve işletecek olan diplomasi yerini güç ilişkilerine bırakmıştır. Gerçi karşıt blok üyeleri arasında diplomatik ilişkiler vardı ve her iki blok üyelerinin karşı tarafta diplomatları bulunuyordu ama diplomasi yöntem olarak gerçek işlevini yitirmişti.
Soğuk Savaş henüz düzeni kurulamamış savaş sonrası Avrupa’nın karışık ortamının bir ürünü durumundaydı.
Soğuk Savaş döneminde 1945-1964 arasında ABD-SSCB arasında daha sert bir dönem mevcutken, 1964 Küba Krizinden sonra yavaş yavaş bir yumuşama dönemine geçildiği görülmektedir.
1. Kore Savaşı: İlk Sıcak Çatışma
Kore Asya’nın stratejik bir bölgesiydi ve Asya’ya ayak basmak için gayet avantajlı bir durumdaydı. Kore 1950 Haziran’ına gelindiğinde kolera salgınlarına uğrayan, okuma yazma oranı düşük ve otoriter hükümetlere sahipti. Son yüzyıl boyunca Uzakdoğu güç oyunlarında satranç tahtasındaki bir piyon gibi oynanmıştı.
Rusya ile yaptığı savaşı kazanan Japonya 1905 yılında Kore üzerinde koruyuculuk kurmuş ve 1910 yılında yarımadayı ülkesine katmıştı. Kore 1945 yılında Japonya’nın tesliminden sonra Sovyetler ile ABD arasında yeniden başlayan güç çatışmasının deneme tahtası oldu.
Kore savaşın sonunda kuzeyi Sovyet, güneyi Amerikan işgali altında olmak üzere ikiye bölünmüştür. Bir yanda Amerikan-Sovyet müzakereleri diğer yanda BM çabaları bu iki Kore’nin birleşmesini sağlayamamıştır. 25 Haziran 1950’de başlayan Kore Savaşı 1953 Temmuz’unda Panmunjom Mütarekesi’nin imzası ile son bulmuştur.
Kore Savaşı’nın nedeni, Mao’nun Çin’deki başarısı özellikle Hindi çini, Filipinler ve Endonezya olmak üzere tüm Asya’da devrimci hareketleri teşvik etmiştir. ABD Başkanı Truman’a göre bu saldırı SSCB tarafından yönetilmekteydi ve belki de Sovyet Çin saldırısının ilk adımıydı.