Bugün günlerden Rachel Corrie,
Bugün, 16 Mart 2003’de olmamız gereken yerde olup, ölmemiz gereken yerde ölen, 23 yaşındaki, Amerikalı, mazlumların altın saçlı kızı Rachel’in katledildiği gün…
Rachel’ın güzelliğini bir bilsen,
Rachel’ın bir yolun tam ortasında durduğunu bir bilsen…
Öyle diyordu Rachel:
“Ben çağrılıyorum anne
Bana içimde bir ses oluyor anne
Baba… İnsan insanın kurdudur derdin
İnsan insanın yurdudur diyebilirdin baba…”
Aşk işte böyle bir şey, sade ve yüce
Benzer Rachel’ın yaptığı sürprize…
Rachel Corrie, kısacık ömrüne koca koca hayaller, umutlar sığdırmıştı. Rachel’in bir rüyası vardı, ilkokul 5. sınıfa giderken yani daha henüz çocukken, kürsüden yaptığı konuşmasında tüm dünyaya rüyasını işte şu sözlerle anlatmıştı;
Ben diğer çocuklar için buradayım.
Buradayım çünkü önemsiyorum.
Buradayım çünkü her yerde çocuklar ıstırap çekmekte
Çünkü kırk bin insan her gün açlıktan ölmekte
Buradayım çünkü o insanların çoğu çocuklar
Anlamalıyız ki, fakirler her yanımızda ve biz onları görmezlikten geliyoruz.
Anlamalıyız ki, bu ölümler önlenebilir!
Anlamalıyız ki, üçüncü dünya ülkelerindeki insanlar da tıpkı bizim gibi düşünür, endişelenir, güler ve ağlar.
Anlamalıyız ki, onlar bizim rüyalarımızı görüyor, biz de onların rüyalarını!
Anlamalıyız ki, onlar biziz, biz de onlar!
Rüyam; 2000 yılına kadar açlığı bitirebilmek!
Rüyam; fakirlere bir şans verebilmek!
Rüyam; her gün ölen kırk bin insanı kurtarabilmek!
Rüyam gerçekleşebilir ve gerçekleşecek,
Eğer hepimiz geleceğe bakıp oradaki parlayan ışığı görebilirsek.
Eğer açlığı görmezlikten gelirsek o ışık sönecek.
Eğer hepimiz yardımlaşır ve beraber çalışırsak o ışık yarının umuduyla büyüyecek ve özgürce parlayacak…
Rachel, gerçek bir vicdan hareketi gönüllüsüydü ve 23 yaşında insanlık onuru için can veren mazlumların altın saçlı kızı, gelmiş geçmiş Dünyanın En Güzel Kızı ünvanına sahiptir artık bizim için!
Ölüm nedeni, resmi raporlarda kaza diye geçse de, kaza ile değildi ölümü; kasten ve canice… Filistinli bir aile, eviyle birlikte yok edilmesin diye İsrailli askeri bir buldozere siper olduğu için ezilerek, katledilmişti Rachel Corrie… Zulüm susturmak istediği sesi nara yapar, şimdi tüm gönüllerde yaşıyor, Raşel…
Nasıl da güzel duruyordu ‘İsrailliler, çocukları öldürmeyin’ pankartının yanında… Ve belki de adını dahi duymadığı bir şairin “çocuklar öldürülmesin, şeker de yiyebilsin…” dizeleriyle yıllarca önceden kendisine selam ettiğinden habersiz…
İnsanlığın büyük bir çoğunluğunun istemediği korkunç bir savaşa doğru sürüklenirken küremizin dört bir yanındaki protesto yürüyüşlerinde pankartlarda resmi dolaştırılan ya da kuklaları ateşe verilen ‘kötü adam’ların da birçoğu Amerikalıydı oysa… Tam da böyle bir dönemde aynı kalabalıkların yüreğini hayranlık duygularıyla dolduran ‘güzel insan’ın da Amerikalı olması ne kadar garipti değil mi?
RACHEL, AMERİKAN BAYRAĞI YAKMIŞTI
Gazze’ye giderek, İsrail ordusuna ait buldozerlerin Filistinlilerin evlerini yıkmasını önlemek için canlı kalkan olan Rachel Corrie’ye Filistinliler ‘ajan’ olabileceği düşüncesiyle şüpheyle yaklaşmıştı. Ancak Filistinlilerle tek yürek olan Corrie, Arapça öğrenmeye başlamış, Amerika’nın Irak’ı işgal etmesiyle de Amerika’ya karşı öfkesini, Gazzelilerle birlikte “Zulüm bizdense ben bizden değilim” diyerek Amerikan bayrağını yakarak göstermişti.
O VAHŞİ SERBEST KALMIŞTI
Her şartta, savaşta bile kadın ve çocuklara karşı merhamet gösterilmesi gerekirken vahşi bir İsrailli şoför, hiçbir sızı duymadan, henüz 23 yaşında, gencecik bir kız olan barış eylemcisi Raşel’i gözünü kırpmadan öldürmüş ve cinayeti işleyen askeri şoför, tutuksuz yargılanmak üzere serbest bırakılmıştı.
İSRAİLLİ BİR HÂKİM 7 YIL SONRA RACHEL’İ HAKLI BULDU
Corrie’nin ölümün ilk yıldönümünde Haaretz Gazetesi’nde yazan İsrailli bir yorumcu, “İsrail’de, Corrie’nin adı neredeyse unutulacaktı.” şeklinde yazmıştı. Ancak tüm dünyanın gözleri önünde gerçekleşen vahşet, Corrie’nin ölümünden tam 7 sonra tekrar gündeme geldi. İsrail’in kuzeyindeki Hayfa şehrindeki bir hâkim, Rafah’taki Filistinlilerin evlerinin yıkılmasını önlemek için buldozerin önünde dururken, yasadışı bir şekilde öldürülen 23 yaşındaki Corrie’nin haklı olduğu kararını verdi.
İngiltere’de Guardian tarafından yayımlanan Rachel’in ailesine yazmış olduğu dikkate değer bir dizi e-postasında, kendi yaşamını neden tehlikeye attığını şöyle açıklıyordu:
Adı Rachel Corrie…
Henüz 23 yaşındaydı,
kocaman adamların henüz keşf edemediği
masum ve tertemiz bir yüreğe sahipti.
Tüm dünyanın vicdanıydı o,
kaybedenlerin, yıllardır kaybetmeye
mahkûm edilenlerin safında çıktı son yolculuğuna…
Hiç tanımadığı, istese hiç de tanımayacağı,
“banane…” deyip geçebileceği insanların,
acılarına sırt çevirebileceği insanların yanında olmak için
gerdi göğsünü tanklara…
Her zaman insani duygular galip gelemezdi ya…
Ajanslar, ezilişinin fotoğrafları geçti hemen;
ilk karede bir buldozerin önünde duran sarışın bir kız,
sonra buldozerin ilerleyişi ve geri gitmesi, son karede de ezilmiş, kanlar içinde bir yüz ve beden… İki dakika önceki sarışın kızdan bir eser kalmamıştı; ezilmiş kanlar içinde bir yüz… Arkadaşları tarafından hastaneye ulaştırıldığında Rachel ölmüştü.