Siyasiler toplum için örnek insanlardır, öyle olmaları gerekir. Onların her hareketi, her sözü, her cümlesi doğrudan toplumun tamamını olmasa bile bir kesimini ilgilendirir. Bu bakımdan sokaktaki insan gibi konuşamaz, daha doğrusu konuşmamaları gerekir. Çünkü onların birleştirici ve kucaklayıcı olmaları lazımdır. Özellikle de toplumu ayrıştırarak bizden olanlar ve olmayanlar ayrımından siyasi rant beklenir olursa o ülkede yaşayan hiç kimse mutlu ve huzurlu olamaz. Eğer gelişigüzel konuşma, hatta iş farklı düşünenleri itibarsızlaştırmak için hakaret anlamına gelebilecek cümleler kullanılmaya başlanmışsa orada ülke yönetiminde yolunda gitmeyen bir şeyler var demektir. Söz gelimi son aylarda ülkenin birinci gündemini ekonomik kriz, bir diğer ifadeyle birbirini takip eden zamlar oluşturuyor. İş öyle bir noktaya gelmiş durumdaki, insanlar hayatlarını nasıl devam ettirebileceğini bilmez hale gelmiş durumda.
Böyle olunca siyasilerin üslubundaki seviye kaybının sebebi ve özellikle de toplumun ayrıştırılmasındaki maksat toplumun hiç olmazsa bir kısmını yanında tutma taktiği mi, sorusu akla geliyor. Bir bakıma iktidar sahipleri kutuplaştırmadan beslenmek gibi bir yolda yürümekten fayda mı sağlıyor? Eğer böyle ise tehlikeli bir yola girildiğinin görülmesi gerekiyor.
Hemen belirteyim ki siyasette toplumu etki altına almak için bir takım taktikler uygulanabilir. Çünkü toplum etkilenecek ve yanına çekilecek ki, iktidar olunabilsin. Ancak, bundan geçici olarak bir sonuç alınabilse bile toplumda kamplaşma sonucu olarak huzursuzluklar ortaya çıkar. Bunun da ötesinde bu huzursuzluk düşmanlığa varan bir sonuca ulaşabilir. Hâlbuki toplumda huzur ve barış kucaklaşmayı, ülke sorunlarını birlikte göğüslemeyi getirir. Kısacası toplumda huzurun sağlanması hem sorunlara çözüm bulmayı kolaylaştırır hem de toplumdaki huzur ve muhabbet herkes için hayatı yaşamaya değer kılar. Ama iki kampa ayrılmış, karşılıklı birbirlerine laf yetiştiren cepheler oluşmuş ise o toplumda bırakın huzuru ve güvenin sağlanmış olmasını kişisel planda da huzur kalmaz. Toplum mutsuz insanlardan oluşmaya başlar. Bir başka ifadeyle karşılıklı atışmanın sonucu kırgınlıklar ve küslükleri getirir. Bunun tabii sonucu ise bir taraftan toplumda çözüm bekleyen sorunların ve ekonomik krizin insanlar üzerinde oluşturduğu hava daha da ağırlaşırken, öbür yandan da milyonlar içinde tek başına yaşayan mutsuz insanlar topluluğu ortaya çıkar. Hâlbuki siyasilerin özellikle de iktidar sahiplerinin görevi toplumda huzur ve barışı hâkim kılmak, mutsuzluğun yerine mutluluğu, sevgi ve saygıyı hâkim kılmaktır. Eğer, iktidar sahipleri bunun yerine sırf oturdukları koltuktaki süreyi biraz daha uzatabilmek için kutuplaşmadan beslenmeyi tercih edecek olursa o takdirde ekonominin düzelmiş olması da fazla bir anlam ifade etmez.
Sonuç olarak toplumu germenin gerenlere de bir yararı olmaz. Toplum gerildikçe her an patlamaya hazır bombalar oluşmaya başlar. Bu noktada geçmişte toplumun ayrıştırılmasından çekilen sıkıntıları toplum olarak unutmuş değiliz. Bu ülkede sürekli kavga etmekten ve çatışmaktan zevk alanlar varsa bilinmelidir ki, bu işten sonunda ülke zarar görüyor. Ortaya çıkan düşmanlıklar kolay kolay unutulmuyor. Sonuç olarak bir takım ihtiraslar uğruna toplum huzursuz ediliyor. Özellikle de bu tür olayların kaynağı bir takım siyasi ve sivil çevrelerden kaynaklanıyor ise bu konuda dikkatli olunması gerekiyor. Tüm insanlarımızın huzura, mutluluğa ve sevgiye, nezakete ihtiyacı olduğunu unutmamak, özellikle de sevginin olmadığı yerde et yemekten sevginin olduğu yerde ot yemenin daha değerli olduğunu unutmamak şart. Bir de eğer ülkemizin son zamanlarda içine sürüklendiği ekonomik kriz sebebiyle insanlar et bile alamaz hele gelmişlerse bilinmelidir ki, iktidar sahipleri yanlış yolda yürüyorlar.