Reklam Görüntülerine Tıklayarak Kitap Siparişi Verebilirsiniz

Bu ülkenin çocukları bizim deneme tahtamız değil..

Milli Eğitim Bakanı Ziya Selçuk, CNN Türk canlı yayınında soruları cevapladı. Selçuk. "Bu ülkenin çocukları bizim deneme tahtamız değil." açıklamasında bulundu.

Bu ülkenin çocukları bizim deneme tahtamız değil..

Milli Eğitim Bakanı Ziya Selçuk, CNN Türk canlı yayınında soruları cevapladı. Selçuk, Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Örgütü (OECD) tarafından yapılan Uluslararası Öğrenci Değerlendirme Programı’nda (PISA) Türkiye’nin aldığı sonuçlarla ilgili soru üzerine, “Veriler bize şunu gösteriyor, 15 yaş grubunda okuma, fen ve matematik alanlarında, her ülkenin kendi politikaları açısından bir fotoğraf çekmekle ilgili, bu bir eğitim yarışı değil, PISA sonuçları çıktıktan sonra ne yaptıklarınızla ilgili. Politikalarınızı düzenlerken, bütçenizi planlarken neye göre harcayacaksınız ya da planlayacaksınız, tam da burada veri lazım.” ifadelerini kullandı.

PISA sonuçlarının bu anlamda değerli bir veri olduğunu belirten Selçuk, “PISA’nın bize gösterdiği şey şu, Türkiye 2003’ten beri özellikle matematik ve fende sürekli bir artışın içerisinde. Okuma alanında da okuma puanını en çok artıran ikinci ülke konumunda ama matematiğe baktığımızda da matematik 2003’ten beri en yüksek seviyesine gelmiş, 423’ten 454’e gelmiş. Fen puanına baktığımızda ise 2006’dan itibaren en yüksek 424’ten 468’e çıkmış. Bütün bunlar bize şunu gösteriyor, aslında adım adım bir ilerleme var fakat bu ilerleme yetersiz. Yani OECD ortalamasının altında.” diye konuştu.

PISA’nın sınav sonuçlarını iki türlü yorumladığını söyleyen Selçuk, bunlardan birinin performans diğerinin ise etkililik olduğunu aktardı. Etkililik konusuna açıklık getiren Selçuk, şöyle devam etti:

“Literatür, bu etkililik üzerinde çok duruyor. Bu şu demek, eğer ülkeler sosyoekonomik düzeylerinden bağımsız olarak aldıkları sonuçlar bakımından değerlendirilseydi ne olurdu, bununla ilgili birçok araştırma var. Türkiye sosyoekonomik faktörden bağımsız olarak değerlendirildiğinde çok yüksekte çıkıyor.

Bizim öğrencilerimizin yarısından fazlası, alt gelir gruplarında ama OECD’nin dağılımına baktığımızda üst gelir gruplarındaki öğrencilerin yoğun olduğunu görüyoruz. Biz ne yapmış oluyoruz, en üst gelir grubundaki öğrencilerle en alt gelir grubundaki öğrencileri aynı sınava sokmuş oluyoruz. OECD’deki alt gelir grubundaki öğrencileri bir grupta, Türkiye’deki alt gelir grubunu da bir grupta toplayalım, o zaman Türkiye’deki öğrenciler daha olumlu durumda gözüküyor.”

Türkiye’nin yapması gerekenin sadece eğitimsel alanda değil aynı zamanda okullardaki öğrencilerin gelir grupları arasındaki farkın azaltılması olduğunu söyleyen Selçuk, çok yönlü bir iyileştirmeye ihtiyaç olduğunu kaydetti.

Bakan Selçuk, “Türkiye her 3 alanda da ilerleme sağlayan tek ülke. Bu olumlu bir yaklaşım ama en üst seviyedeki öğrencilere baktığımızda da bizim oradaki öğrenci sayımız çok az. Dolayısıyla çalışmamız gerekiyor. Okuduğunu anlamakla ilgili yükselme yok ama genel olarak baktığımızda bir yükselme olduğu için bizim eğitim politikası olarak okuduğunu anlama üzerinde yeni bir çalışma alanı oluşturmamız gerekiyor, bize böyle bir mesaj veriyor. Diğer taraftan da okuduğunu anlama, matematik sorusunu, fen sorusunun paragrafını da anlamakla ilgili. Önümüzdeki süreçte bütün ülkelerin yaptığı gibi biz de bu sonuçlara bakarak kendi politikalarımızı yönlendiriyoruz.” ifadelerini kullandı.

Kız ve erkek öğrenciler kıyaslandığında fen ve okuma alanında kız öğrencilerin önde olduğunu, erkeklerin ise matematik alanında daha ileride olduğunu aktaran Selçuk, yine de aradaki farkın çok yüksek olmadığını dile getirdi.

Selçuk, “Türkiye’deki dirençli öğrenci sayısı, dünyadaki ilk 5 sırada. Yani alt gelir grubunda olduğu halde yüksek performans gösteren öğrenci sayımız çok fazla, yüzde 15’e yakın. Olumsuz koşullara rağmen eğitimden beklenti yüksek. Türkiye’de alt gelir gruplarındaki yüksek öğretim talebi, yüzde 80’lerin üstünde. Ancak Almanya’ya bakıyoruz çok daha düşük. Bunun temel sebebi şu, ortaöğretim çağında mesleki yönelim ve ekonomiye katkı sağlama konusunda bizim meslek liseleri anlamında yeni çalışmalara ihtiyacımız olduğunu da gösteriyor.” değerlendirmesinde bulundu.

“Okullar arası farkı saptayan yazılım geliştirdik”

Okullar arasında görülen farklılıkların ortadan kaldırılması için neler yapıldığı sorusu üzerine Selçuk, okul arasındaki farkı azaltmanın çok farklı parametreleri olduğunu anlattı. Selçuk, sözlerini şöyle sürdürdü:

“Okullar arasındaki farkın saptanmasını sağlayan bir okul profil yazılımı geliştirdik. Yani bir okul hangi alanda iyi, hangi alanda gelişmeye müsait, hangi alanda zayıf bütün bunları neye göre bilecek, bunun veriye dayalı bir alt yapısı yoktu. Bunun pilotunu bitirdik ve bütün Türkiye’de uygulamaya hazırız. Her okul bir yıllık ve iki yıllık okul gelişim planı hazırlayacak. Bir otomasyon var, onun üzerinden yapılıyor.

Her bir okulun ihtiyacı olan desteği sağlamakla ilgili de bir alt yapı kurduk. Bunun en son noktası da öğretmen destek noktaları. Her ilçe düzeyinde 900’ün üzerinde öğretmen destek noktası kuruyoruz. Yani bir okul diyecek ki benim bu profil sonucunda şöyle eksikliklerim var, bunun cevabını verebilmek için de öğretmen destek noktaları her türlü uzmanlık konusunda okullara katkı sağlayacak.”

Öğrencilerin yeteneklerini önemsediklerini söyleyen Selçuk, tasarım beceri atölyeleri yaptıklarını hatırlattı. Şu anda 5 bin okulda bu atölyelerin aktif olduğunu anlatan Selçuk, “Çocukların A,B,C’yi işaretlemenin ötesinde el becerilerini gösterebilecekleri, kendilerini sınayabilecekleri, binlerce deneyimi yaşayabilecekleri, mühendislik, robotik, sanat, spor, tarım bütün bu alanlarda atölye deneyimleri yaşayabilecekleri ve bunu binlerce kez deneyerek, kendilerinin neye yatkın olduğunu görebileceklerini, neyde iyi hissettiklerini bütün bu beceriler kağıt üstünde öğrenilmiyor. Bir deneyim kütüphanesine ihtiyacı var çocukların.” dedi.

Bakan Selçuk, UNESCO’nun mesleklerle ilgili bir sınıflandırması olduğuna ve o sınıflandırmanın izdüşümünü ilkokullardaki atölyelere yerleştirdiklerine dikkati çekerek, “Üniversitedeki mühendisliğin ilkokulda izdüşümü var. Atölyeleri özellikle çevredeki okullara açıyoruz. İmkanı zayıf olan okullara öncelik veriyoruz. Çünkü oranın sosyoekonomik seviyesiyle ilgili dezavantajları var. Okul bütçesinde yeni bir yaklaşım başlayacak. Bizde TEFBİS diye bir yazılım var. Okul aile birliğinden, kaynaklarla ilgili, velilerin bağışı vs. Bütün bunları topladığınızda 56 bin civarındaki okulun hangisinde nasıl bir kaynak var bunu anlık olarak izleyebiliyoruz. Devlet bütçesinden okullara kaynak aktarırken kaynağı eşit dağıtmayacağız. Okulların imkanlarına göre öğrenci başına birim endeks oluşturduk. Bu şu anda çalışıyor. X okuluna öğrenci başına 25, başka bir okula öğrenci başına 100 lira gibi.” diye konuştu.

Devamı >>>



Uyarı! Yapmış olduğunuz yorumlar incelendikten sonra onaylanacaktır onaylandıktan sonra gözükecektir


YAZARLAR

Resimlere Tıklayarak Kitap Satın Alabilirsiniz

HABERLER