Her gün her yeni gelişmeyle şaşırıyoruz, bir gün de her zamankinden farklı bir şeyler olsa da onlara şaşırsak.
Emekli 104 amiralin gece yarısı bir internet sitesinden yayımladıkları güncel konularla ilgili açıklama, içeriği bakımından, şaşırtıcı mıydı?
Sanmıyorum. Fakat yine de şaşırıldığı tepkilerden belli oluyor.
O açıklamaya imza koyanların orada sözü edilen konularda tıpkı o metindeki gibi düşündüğünü tahmin etmek zor değil.
İçlerinde iktidar cephesinin itibar ettiği gazetelerin manşetlerinden, televizyon kanallarından görüşlerini bolca ifade imkanı bulmuş olanlar var ve onlar ellerine geçen her fırsatta hangi konularda ne hassasiyetlere sahip olduklarını hep belli edip duruyorlar.
Ayrıca, askeri okullarda aldıkları eğitim ve meslek hayatları boyunca yaşadıkları ortamlar da onlara dünya ve ülke olaylarına bakışta belli kalıplara sahip olma özelliği getiriyor.
Gece yarısı duyurdukları açıklamaları sonrası rütbelerinin sökülmesi ve emeklilik haklarının ellerinden alınması tepkisini verenlere aslında fazla ters bir bakış açıları olmayan bir grup emekli asker işte.
Libya, Kıbrıs ve Mavi Akdeniz konularında iktidarın politikalarını destekledikleri de biliniyor. İçlerinde o politikalara henüz resmen devlet politikası haline dönüşmeden katkı sunduklarını duyurmuş olanlar da var.
Günümüz ortamında benzer görüşlere sahip insanların ortak hareket etmeleri için bir araya gelmeleri gerekmiyor; sosyal medya üzerinden gruplaşarak anlaşmak ve imzaya açılmış metinlere destek çıkmak mümkün.
Emekli amirallerin çıkışlarında, hiç değilse benim açımdan, şaşırtıcı bir nokta görmüyorum.
Çıkışlarının nasıl yorumlanacağını ve şimdi aldıkları tepkilerin geleceğini de herhalde hesap etmişlerdir.
Amiral rütbesine erişmiş askerler olduklarına göre çok yönlü düşünme özelliği kazandıracak kurmay eğitimi görmüş olmaları gerekir.
İktidar cephesinin tepkisine gelince…
Siyasilerin verdikleri tepkide de şaşırtıcı bir yön yok.
İktidarda bulunanların kendilerini oturdukları koltuklarda rahat hissetmedikleri bir ülke burası. Halktan alınan oyu hiçe saymakta beis görmeyen, bir gece ansızın sisteme müdahaleyi görev bilen bir anlayış yüzünden kaç darbe yaşandı, kim bilir kaç darbe de niyet düzeyinde kaldı.
En son örneği 15 Temmuz (2016) hain darbe girişiminde görüldüğü gibi, elinde silah bulunan üniformalı birileri, o gece yayımlattıkları bildiride olduğu türden bahaneler ileri sürerek, sisteme müdahaleyi kendi hakları görebiliyorlar.
15 Temmuz’a muhatap edilmiş iktidarın emekli de olsalar askerlerin toplu çıkışlarından rahatsızlık duymaması beklenmezdi.
İşte bu yüzden, emekli amirallerin, açıklamalarını kaleme alıp imzaya açarken, kendilerine verilecek tepkileri de hesaba katmış olacaklarını düşünebiliriz.
Neyin hesabı bu?
Umarım, iktidar cephesi de, tepki verirken bu soruyu kendi kendilerine sorup onların hesabını da değerlendirmelerine katmıştır.
İki açıklamaya farklı tepkiler
Acaba doğru olan davranış tarzı, tepkiyi asgaride tutmak olabilir miydi?
Yaklaşık iki ay önce, 126 emekli büyükelçi, hemen hemen aynı konularda hassasiyet belirten bir ortak açıklamayla kamuoyu karşısına çıkmışlardı. Konu yine Montrö’ydü. [O metin hazırlanırken TBMM başkanı Mustafa Şentop’un tartışmaları alevleyen konuya ilişkin açıklaması da henüz yapılmamıştı.]
Emekli büyükelçilerin açıklamasına Dışişleri Bakanı mülayim bir üslupla cevap verdi, iktidar cephesi konuyu daha ileriye taşımaktan kaçındı.
Kamuoyu büyük çoğunluğuyla öyle bir açıklama yapıldığından haberdar bile olmadı.
Haberdar olanlar da, o açıklamaya yansıyan görüşleri emekli diplomatların doğal hassasiyetleri olarak gördüler ve açıklamayla ifade edilenlerin üzerinde fazla durmadılar.
Benzer bir metnin altına imza koyanlar emekli de olsalar bir zamanlar sırtlarında üniforma taşıyan birileri olduğu için mi onların açıklamasına farklı tepki veriliyor?
Sanırım öyle.
Yine bir-iki adım ileriyle ilgili muhtemel gelişmeleri aklımda tutarak iktidarın bu tavrı belirlemesini sorunlu buluyorum.
Keşke bu açıklamaya da bir öncekine gösterilen türden sınırlı bir tepki verilseydi diye düşünmeden edemiyorum.
Beni böyle düşünmeye sevk eden ‘muhtemel gelişmelerin’ neler olacağını lütfen bu aşamada bana sormayın.
Değişik senaryolar üzerinde düşünerek sizler de zihninizi zorlamayın.
Umarım, yanlışta olan benimdir.