Bir itiraf.
Önce Ramazan Arıtürk paylaştı, sonra İLKE Vakfı Genel Sekreteri Melih Tayyip Aksüt: Hukuk İzleme Raporu 2021. Türkiye’de Adalete Erişim.
Seyahatte olduğum için inceleme fırsatı bulamamıştım. Cemil Çiçek bey, Yıldıray Oğur’un bir yazısı vesilesiyle aradı, onun Cumartesi günkü yazısında bu rapor ele alınmıştı. Yazık ki o yazıyı da okuyamamıştım.
Oysa, çok önemli bir rapor söz konusuydu. 6 ana bölümde 29 analizin yer aldığı rapor, Adalet bakanlığı ve birçok kamu kuruluşunun istatistiklerinden yola çıkarak 2021 yılında Türkiye’de adalete erişimin hangi safhada olduğunu ortaya koyuyordu.
İLKE Vakfı muhafazakâr camiada hizmet veren bir kuruluş. Gençlere yönelik seminerleri var, zaman zaman da ülke sorunlarına ilişkin raporlar hazırlıyor.
Bugüne kadar eğitim, sivil toplum, iş ahlâkı, yönetim ve hukuk alanında raporlar hazırladılar. Ben sivil toplum alanında hazırladıkları raporun “islâmî stk’lar” bölümünü bir yazımda değerlendirmiştim.
Orada “islâmî stk’ların siyasileşmesi” tespiti yapılıyor ve bunun STK’lar açısından misyon kaybı anlamına geldiğinin altı çiziliyordu.
Bu tespit, gerçekten çok önemliydi. Bunun camia içinden görülmesi çok önemliydi. Bunun bir uyarı niteliğinde ifadelendirilmesi önemliydi. Dikkat edildi mi, önemsendi mi, söz konusu stk’lar ona göre bir konum değerlendirmesi yaptılar mı, siyaset bu konuda bir özeleştiri yaptı mı? Ben şahsen böyle bir gelişme gözlemlemedim. Ne siyaset, STK’ların bağımsız kalmasının değerini görebildi, ne de STK’lar siyasetten bağımsız olmanın kendi varoluş gerekçeleriyle birebir bağlantılı olduğunu dikkate aldı. Siyaset için önemli olan, doğrusunda – yanlışında kendisinin desteklenmesiydi, “siyasetin bekası herkesin bekasıydı”, STK’lar için de yaygın yöneliş suyun başına en yakın yerde konaklamak ve su akarken testiyi doldurmaktı.
O süreç öyle devam ediyor.
Gelelim Adalete….
Adalet mülkün temeli ya…
Normalde muhafazakâr çizgi, konuya “Allah adaleti emreder” diye bakar. Çünkü her Cuma günü hoca minberde Kur’an’ın bu ayetini hatırlatır.
Peki iktidarsınız, adalet ne durumda?
Bu konuya ilgi duymayı pek sevmiyoruz gibi geliyor bana. Çünkü bizim arkadaşlarımızın “Adalet özürlü” olduğunu düşünüyoruz. Ya da her çevre “Adalet istiyoruz” diye çığlık atıyor ve yaşanan adaletsizliklerden bizim iktidarımızın sorumlu olduğunu ifade ediyor.
Sanıyoruz ki, adalet çığlıkları gerçekte herhangi bir adaletsizliği dillendirmiyor da, bizim iktidarımıza muhalefetin ürünü olarak ortaya çıkıyor.
Biz yazıyoruz mesela, Karar’daki yazarlar olarak yazıyoruz, bizim çığlığımız da “muhalefet” katarına eklenip dışlanıyor. Saadet, Gelecek, Deva adına atılan çığlıklar da, değil mi ki, mevcut ve “muhafazakar” diye nitelenen kadroların yanlışlarını sergiliyor, onları da silip süpürüyoruz.
Geriye hangi adalet kalıyor?
İşte İLKE Vakfı, tam da camianın içinden, mevcut yargı mekanizmasının verilerinden yola çıkarak bir fotoğraf koyuyor ülkenin – dünyanın önüne.
Orada “Adalete erişim”in son derece sıkıntılı fotoğrafı var.
Anayasa Mahkemesi’ne ne kadar bireysel başvuru varsa, bu insanların normal yargılama sürecinde adalete erişemediği inancını ortaya koyuyor, demektir. Raporda bunun rakamı var:
2021 yılında 66 bin 121 başvuru yapılmış AYM’ye… İlk derece, isti’naf ve Yargıtay…. Bitmiyor adalet arayışı…
Bazen AYM de yetmiyor, AİHM’e başvuruyor insanlar… Genelde bizler, muhafazakâr camia olarak sevmiyoruz AİHM’i…
Ondan sonra gelsin cezaevleri, gelsin cezaevleri dolunca genel aflar… gelsin yargıda borsa oluşumları… Falancaya gidersen o seni falancaya gönderirse, o da bedeli keserse…
Adalete erişim!!!
Ne yapsın gariban insanlar?
Bu rapor başka rapor. İçimizden bir rapor. Yarın “Bizi kimse uyarmadı” denmesin diye bir rapor.