Reklam Görüntülerine Tıklayarak Kitap Siparişi Verebilirsiniz

Bu Eğitimle Nereye?..

Araştırmacı yazar Yusuf Tosun, Dünya’da ve özellikle de bizde, değişim olgusu açısından her daim kendini değiştirmesi, yenilenmesi beklenen eğitim metodları üzerinden önemli bir değerlendirmede bulunuyor.

Bu Eğitimle Nereye?..

Bugün ülkemizde yaklaşık 20 milyon öğrenci var. Bu devasa orduyu eğitmek için de bir milyondan fazla öğretmen var. Aileleri de bu döngünün içerisine aldığımızda neredeyse ülke nüfusunun yarısına yaklaşırız. Bir de işin içerisine eğitim binalarını ve ilgili sektörleri de dâhil edersek karşımızı bambaşka bir tablo çıkar.

Peki, bu büyük fotoğrafta nasıl görünüyoruz? Durum ne kadar iç açıcı?…

Neticede milyonlarca diplomalı genç ve bir o kadar da işsiz… Çevremiz okumuş cahillerle dolu!…

Evet, bu ülkede eğitim hep kanayan yaramız olmuştur. Bütün gayretlere rağmen kanama bir türlü durdurulamamıştır. Durdurmak bir yana hep kan kaybı yaşanmıştır. Ama işin garip tarafı da herkes bu yaraya neşter vurmaktan, kanamayı durdurmaktan dem vurmuştur. Ama bir türlü yara iyileşme emaresi gösterememiştir. Gösterir gibi olanlar da yanıltıcı olmuştur.

Yine bu çerçevede yığınlarca kitap yayınlanmıştır. Bin bir çeşit fikir havada uçuşmuştur. Ama teşhis doğru konulamadığından ya da teşhis konulmak istenmediğindendir ki yara da bir türlü kabuk bağlayamamış, iyileşme emareleri gösterememiştir.

Pasi Sahlberg’in Eğitimde Finlandiya Modeli kitabı bana bu yarayı deştirdi yeniden. Kitapta özetle dört modelden bahsediliyor, hatırlayacak olursak:

Birincisi; sağlam bir öğrenme deneyimi için düzenli teneffüs ve fiziksel aktivite kritik önemdedir.

İkincisi; eğitim alanında yapılacak kapsamlı değişiklikler için küçük veri, büyük veriye kıyasla genelde çok daha etkili bir araçtır.

Üçüncüsü; eğitim kazanımlarını daha nitelikli yapmanın yolu hakkaniyeti sağlamaktan geçer.

Dördüncüsü ise; Finlandiya eğitim sistemine dair uydurma bilgiler ve şehir efsaneleri, daha iyi bir eğitim sistemi kurma yolunda verilen çabaları akamette uğratabilir.

Eğitimde sistem elbette önemlidir ancak unutulmaması gereken; bu sistemin uygulandığı yer, kişi ve de zamandır. Lakin her eğitim sistemi kendi özel şartlarında önem kazanır. Çok başarılı olan bir eğitim sistemi her yer de aynı sonuçları vermeyebilir. Yani eğitimin bir yerel boyutu vardır. Bir de eğitimde en önemli faktör öğretmendir. Bu nedenle eğitimde öğretmene kıymet verilmeli ve mutlaka fırsat tanınmalıdır.

Şayet dünyamızı kocaman bir okul olarak kabul edersek, bu gezegende yaşayan her canlı ve cansız varlığı bu okulun ya öğreticisi ya ta öğrencisi olarak görmek mümkündür. Ya da hem öğrencisi hem de öğreticisi…

Amerika’da doğup büyüyen göçmen bir ailenin çocuğu olan Salman Khan böylesi bir gerçeklikten yola çıkarak Dünya Okulu’nu kurar. Eğitimde fırsat eşitliğinin herkese, her yerde dünya standartlarında ve de ücretsiz bir şekilde olması gerektiği düşüncesi onu böyle bir eyleme iter.

Peki, bu mümkün mü?

Söylenmesi kulağa hoş geliyor da yapılması pek öyle değil!… Ama günümüzün teknolojisi bir parça da olsa bunu mümkün kılar hale getiriyor. İşte Salman Khan yıllar önce bunu ilk uygulayanlardan. Türkiye’de ise 2012 yılında STFA sponsorluğunda yayınlanan Dünya Okulu kitabında bu projesini uygulamasıyla birlikte geniş geniş anlatıyor Salman Khan. Bugün için çok ilginç bir yöntem ve fikir gibi gözükmese de internet ve dijital platformların henüz yaygın olmadığı dönemde bir hayli dikkat çekmiş gözüküyor. İşin doğrusu bir farkındalık oluşturuyor.

Aslında hala farklı yönleriyle de olsa bu eğitim meselesi en önemli gündem ve de problem olarak insanlığın önünde bir ödev olarak duruyor. Çünkü dünya bugün eğitim üzerinden yönetiliyor ve insanlık eğitim yoluyla kontrol altında tutuluyor.

Günümüzün en büyük handikapı da bu zaten.

Sürekli değişim halinde olan dünyamızda ne hikmetse en az değişen şey eğitim sistemi… Oysa çağla, teknolojiyle birlikte eğitim sisteminde de değişime-dönüşüme ihtiyaç var. Hem de her zamankinden daha çok…

“Bir çocuğu kendi öğreniminizle sınırlamayın çünkü o başka bir devirde doğdu.” diyor yıllar önce R. Tagore. Haklı Tagore, hem de çok haklı…  Bir defa her bireyin yetenekleri, öğrenme kapasitesi ve öğrenme yöntemi farklı farklıdır. Çocuğu eğitimde tek bir kalıba hapsetmek ona yapılabilecek en büyük yanlışlardan biri olur.

Nitekim yine yıllar önce Platon; “Öğretimin unsurları zihne çocuklukta sunulmalı ama herhangi bir zorlama olmamalıdır” diyor ve devamında; “çünkü zorlama sonucu edinilen bilgi zihinde yer etmez.” diyor. O nedenle zorlamaya başvurmayın diyor Platon ve ekliyor; “İlk eğitimin bir tür eğlence olmasını sağlayın; bu sayede çocuğun doğal eğilimlerini öğrenmeniz daha kolay olur.”

Bizde böyle mi peki?

Ne mümkün!… Tam tersine çocuğun var olan yeteneklerini köreltmeye dönük tek tip zorunlu bir eğitim sistemiyle karşı karşıyayız. Bu nedenledir ki bunca zamandır bir arpa boyu yol alamıyoruz.

Bizde böyle de, dünya da farklı mı sanki?

Kısmi farklılıklarla birlikte dünya genelinde hemen hemen benzer eğitim modelleri kullanılıyor işin doğrusu. Çünkü dünyaya egemen küresel sermaye ve bey babaları kendi çarklarının devamı için böyle bir eğitim sistemi öngörmüşler zamanında ve öyle de devam ediyor. Eğitim: Bir Kitle İmha Silahı kitabının yazarı John Taylor Gatto bunu geniş geniş anlatıyor çalışmasında. (Merak edenler için; Eğitim Bir Kitle İmha Silahı, John Taylor Gatto, EDAM Yayınları)

Peki, bu bir kader mi?

Değil hiç şüphesiz. Lakin eğitim bir süreçtir ve o sürecin düzelmesi için adım atmak gerekir.

Nihayetinde hepimiz aynı Dünya Okulu’nda kimi zaman öğrenci, kimi zaman öğretici olarak yer alıyoruz.

Ola ki atılacak yeni adımlar eğitimde bir kıvılcıma dönüşür.

 

Kaynak: dibace.net



Anahtar Kelimeler: Eğitimle Nereye?..

Uyarı! Yapmış olduğunuz yorumlar incelendikten sonra onaylanacaktır onaylandıktan sonra gözükecektir


YAZARLAR

Resimlere Tıklayarak Kitap Satın Alabilirsiniz

HABERLER