Reklam Görüntülerine Tıklayarak Kitap Siparişi Verebilirsiniz

Bu bizim tanıdığımız enflasyona benzemiyor

Yeni Şafak yazarı Yaşar Süngü, yaşanılan enflasyonu eleştirerek "Bu, bizim tanıdığımız enflasyona benzemiyor. 1970’lerde para vardı yağ yoktu, bugün yağ var ama para yok" dedi.

Bu bizim tanıdığımız enflasyona benzemiyor

Salgınla birlikte üretimin her alanında yaşanan azalma, enerji maliyetlerinin artışı, akaryakıt fiyatlarındaki yükseliş ile gelen üreticilerin maliyetlerindeki artış, toplumun en alt kesimine kadar yansıdı.

12 farklı ülkenin vatandaşları arasında yapılan araştırmada enflasyon altı aydır üst üste en büyük küresel endişe olarak görülmüş.

ABD ekonomisi ve Avrupa ekonomileri son yılların en yüksek enflasyon rakamlarını kaydederken, biz de uzun süre unuttuğumuz enflasyon canavarını tekrar hatırladık.

Deloitte tarafından yürütülen bir araştırmada artan fiyatların 10 kişiden 7’sini her gün endişelendirdiği görülürken Ipsos tarafından yürütülen ve dünyanın en çok endişe duyduğu konuları araştıran bir çalışma, 5 tüketiciden ikisi için doğrudan yaşama maliyetlerindeki artışa işaret eden enflasyonun en büyük endişe kaynağı olduğunu belgelemiş oldu.

**

Dünyada enflasyon ile ilgili ilk ciddi deneyimler I. Dünya Savaşı akabinde yaşanmaya başlanmış.

Bu dönemde özellikle ağır savaş tazminatları ödemeye mahkûm edilen Almanya ve Avusturya’da enflasyon çok yüksek düzeylere çıkmış.

1918’de tüketici fiyat endeksi Almanya’da 304 iken 1922’ye gelindiğinde tam 14.602’ye yükselmiş ki bu muazzam düzeyde bir enflasyon anlamına geliyor.

Avusturya’da çok daha kötü: 1918’de tüketici fiyat endeksi 1.163 iken, 1922’ye gelindiğinde endeks inanılmaz bir sıçramayla 263.938’e yükselmiş.

**

Türkiye 1900’lü yılların tamamını yüksek enflasyonla yaşadı.

Yağ kuyrukları 1970’li yılların enflasyon fotoğrafıdır.

O dönemle bugünkü yüksek enflasyon dönemi arasında fark var mı?

Var tabi ki.

1970’lerde para vardı yağ yoktu, bugün yağ var ama para yok.

1970’lerde sıkıştığında komşunun bilezikleri, akrabanın, eş dostun yastık altındaki biriktirdikleri vardı, bugün öyle destek verecek komşular ve akrabalar yok, bankalar var.

1970’lerde köyden şehre göç edenlere un, sebze, meyve desteği vardı, bugün köy yok.

1970’lerde enflasyon canavarına karşı ailelerde kanaat ve iktisat silahı vardı, bugün kanaat ve iktisat silahı yok ama israf ve lüks yaşam arzusu çok.

1970’lerde temel ihtiyaç olarak görülen şeylerin sayısı bir elin parmaklarını geçmezdi, bugün her şey temel ihtiyaç.

**

Bugünkü enflasyon 1970’lerdeki enflasyona benzemiyor ama yine de bizim kuşak (yarım yüzyılı devirenler) enflasyon canavarı ile nasıl mücadele edileceğini biliyor.

1970 ve 1980 kuşağı yüksek enflasyonun ve temel ihtiyaç maddelerindeki yoklukların yaşandığı dönemlerdir.

Ama 1900’lü yılların son on yılı ve 2 bin doğumlu genç kuşak enflasyonla yeni tanıştığı için henüz tehlikenin büyüklüğünün farkında değil.

Onlar, kredi kartlarının uyuşturucu etkisiyle geçen yılki hayat standartlarını sürdürmeye devam ediyorlar.

Yapacak bir şey yok.

Duvara tosladıklarında öğrenecekler.

**

Geçenlerde eski bir dost anlattı; Kocaeli’nde kurulan İPRAŞ’a müteahhit yanında taşeron olarak girdim, çalışıyorum yeni evliyim.

İşten çıkışta çarşıya uğradım.

Çarşının ünlü mağazalarından birinin vitrininde güzel bir deri ceket gördüm. Girdim içeri üstümde denedim, çok beğenmiştim.

Almak istediğimi söyledim.

Tek maaşla alınacak gibi değildi, üstelik o kadar para da ne üstümde vardı ne kenarda.

Şimdiki gibi kredi kartı da olmadığı için nasıl alabilirim diye düşünürken mağaza sahibi, o zamanlar müşteriyle tezgahtar değil mağaza sahipleri ilgilenirdi.

“Esnaf bir kefil getirebilirsen ceketi verebilirim” dedi.

Mahalleye geldim doğruca bizim Muhtar Tahir abiye gittim ve durumu anlattım, “bekle” dedi.

İşini bitirdi ve kapıya “birazdan geleceğim” yazısını astıktan sonra muhtarlığı kapattı ve çarşıya beraber gittik.

Mağazada ceket için kefil oldu ve ben 1 saat içinde hiç para vermeden deri ceketi satın almış oldum. Parasını da 3 ayda ödedim.

Muhtarı tanıyor muydum?

Hayır.

Muhtar beni yeterince tanıyor muydu?

Hayır.

Mağaza sahibi ne beni tanıyordu ne muhtarı.

Ama güven denen o sihirli hava vardı.

Bugün ne öyle mağaza sahibi var ne öyle muhtar ne müşteri ne de o güven havası.

Bize paradan daha çok kirlettiğimiz bu hava lazım.

Havamız eksik bizim

Kaybettiğimiz para değil, havamız.



Uyarı! Yapmış olduğunuz yorumlar incelendikten sonra onaylanacaktır onaylandıktan sonra gözükecektir


YAZARLAR

Resimlere Tıklayarak Kitap Satın Alabilirsiniz

HABERLER