Tarih: 17.01.2019 11:38

Bu yapılan uzlaşma değil, tek adam rejimine teslim olmaktır

Facebook Twitter Linked-in

Muhalefetin İstanbul adayı Ekrem İmamoğlu´nun Erdoğan´ı ziyaret etmesi ve Binali Yıldırım´ın istifa etmemesi üzerine ?Sayın Meclis başkanının takdiridir, beni ilgilendirmez? mealindeki açıklaması, iktidarın açıkça Anayasa´yı hiçe sayan bu tavrını muhalefetin sorun etmemesi hatta muhalefetin ülkede her şey normalmiş, demokratik şartlarda bir seçim yapılıyormuş gibi tavır takınması tartışmalara neden oldu.

Muhalefetin bu yaklaşımına itiraz edenlere kimileri şöyle diyor: ?Ne diyorsunuz, kavga mı etsinler?? ?Kutuplaşma tuzağına düşmemek, toplumun her kesimi ile sıcak diyalog kurmak, uzlaşmacı davranmak, AK Parti seçmenini ürkütecek, kızdıracak davranışlarda bulunmamak muhalefet açısından doğru bir politika. Bu politikaya itiraz edenler kavga istiyorlar.?

Gerçekten öyle mi?

Muhalefetin adayının, ülkede olup bitenin sorumlusu partili bir cumhurbaşkanı ile görüşmesini eleştirmek, Anayasa´nın açık hükmüne rağmen Binali Yıldırım´ın Meclis başkanlığını sürdürmesini muhalefetin sorun etmemesini yadırgamak uzlaşma ortamını bozmaya çalışmak anlamına mı geliyor?

Muhalefetin bu yaklaşımına karşı çıkarken tam olarak neye itiraz ediyor, tam olarak ne öneriyoruz?

Tane tane anlatayım.

Ülkede tek adam rejimi tesis edildi.

Devlet parti devletine dönüştürüldü.

Bağımsız yargı bütünü ile yok edildi.

Medya bütünü ile iktidarın kontrolüne geçti.

Her seçimde devletin bütün imkanları bir parti için seferber ediliyor. 

Açık hükümlerine rağmen Anayasa alenen hiçe sayılıyor.

Seçim güvenliği iktidar partisinin iki dudağı arasında.

Ülkede yapılan seçimlerin demokratik meşruiyetini sağlayacak asgari şartlar bile yok. 

Ülkede her alanda ağır bir tahribat var.

Hal buyken bütün bunlar olmamış, her şey normalmiş, Anayasa hiçe sayılmamış, medya bütünü ile iktidarın kontrolüne geçmemiş, yargı bağımsızlığını yitirmemiş, devletin bütün imkanları bir partinin kontrolüne verilmemiş, seçim güvenliği tehlikede değilmiş, normal bir seçim yapıyormuşuz gibi hareket etmek? 

Bütün bunlar ne anlama geliyor? 

Muhalefet tüm bu sorunları görmezden gelerek, tartışma konusu etmeyerek ülkede gerçekte ne olup bittiğini topluma anlatmadan mı seçim kazanacak?

Ülkenin aldığı tahribatı sorun etmemek mi uzlaşmacılık oluyor?

Kaldı ki uzlaşma kiminle, hangi konuda?

Erdoğan´ın yanlış politikalarının bu ülkeye verdiği zararı görmezden gelerek onunla yapılan uzlaşma uzlaşma değil Erdoğan´a ve onun yanlışlarına teslim olmaktır. 

Ülkenin yıkımına ortak olmaktır.

Hukuksuzluğun, kuralsızlığın bir parçası olmaktır. Tek adam rejimini meşrulaştırmaktır. 

Kutuplaşmayı azaltmak, kavgacı bir seçim politikası izlememek ile ülkedeki bu kural, kanun, hukuk tanımaz anlayışı meşrulaştırmak arasında devasa bir alan yok mu? 

Yani mevcut durumu meşrulaştırmadan toplumun bütün kesimlerine ulaşacak bir politika belirlemek mümkün değil mi?

Uzlaşma denilince aklınıza Erdoğan ile görüşmek mi geliyor?

?Erdoğan´la niçin görüştün?? ?Buna ne gerek vardı?? diyenler sabah akşam Erdoğan ile kavga edin mi diyorlar?

Kimse size sabah akşam Erdoğan´la kavga edin demiyor ki.

Denilen şu: Erdoğan tarafsız bir cumhurbaşkanı değil, aynı zamanda bir partinin de başkanı.

Diğer taraftan ülkedeki tek adam rejiminin de mimarı.

Ülkemizi yıkıma sürükleyen bu politikaların mimarı o değilmiş gibi hareket edemezsiniz. 

Kaldı ki uzlaşma toplumla olur. Toplumun bütün kesimlerine ulaşmak için dikkatli, özenli bir üslup benimsemekle olur.

Ayrımcılık yapmadan, hakaret etmeden, kavgacı bir üslup benimsemeden toplumun bütün kesimlerine ulaşacak politika belirlemekle olur.

Bunca olup bitene rağmen ülkede her şey normalmiş gibi davranarak değil.

Bütün bu hukuksuzluğu, kuralsızlığı, rejim değişikliğini sorun etmeyerek değil.  

Diğer taraftan ülkedeki rejim değişikliği, hukukun yok edilmesi, Anayasa´nın hiçe sayılması, medyanın bütünü ile susturulması tüm bunların neden olduğu yıkım, tahribat seçim dönemlerinde halka anlatılmayacaksa, bu gidişatın neden olacağı tahribata toplumun dikkati çekilmeyecekse biz neyin seçimini yapıyoruz ki o zaman?

Her seçim ülke için bir fırsat.

Özellikle böyle otoriter yönetimlerden bir çıkış yolu yaratmak için seçimler daha da büyük önem kazanıyor. 

Sırf bize kavgacı demesinler, aman aramızda bir sorun varmış gibi algılanmasın diye bu fırsatı tepmek, yanlış stratejiyle 4-5 yılda bir gelen bu imkanı heba etmek olacak şey mi? 

Normal bir dönemde mi yaşıyoruz ki ?Bu seçim yerel seçimdir, biz sadece hizmet konuşuruz? deyip kenara çekiliyorsunuz?

Bütün bu sorunlardan bahsetmeyecekseniz, ülkeyi yıkıma sürükleyen bu gidişata toplumun dikkatini çekmeyecekseniz ne seçiminden bahsediyorsunuz?

Her şeyin, herkesin kaderinin bir kişinin iki dudağı arasında olduğu ülkelerde yerel yönetim seçimi mi olurmuş? 

Diğer taraftan ülkenin şu günlerdeki en temel sorunu ne?

Neyin endişesini yaşıyoruz?

Yargının olmadığı, medyanın yok edildiği, Anayasa´nın askıya alındığı, seçim güvenliğinin olmadığı bir ülkede; topluma yol, köprü, daha iyi ulaşım vadinde mi bulunacaksınız?

Öncelikli derdimiz trafik sıkışıklığı mı yoksa Anayasa´nın olmaması mı?

En temel sorunumuz daha iyi köprülerimizin olmaması mı yoksa bağımsız yargının bütünü ile yok edilmiş olması mı?

Medya yok edildiği için ülkede olup biteni topluma anlatacak bir mekanizmanın kalmamış olması mı en öncelikli sorun yoksa çöpleri nasıl toplayacağınız mı?

?Tek adam rejimine teslim olan ülkeler çöker? diyoruz.

Ülke büyük bir tehditle karşı karşıyayken kaldırımları mı konuşacağız? 

Siz gerçekten ne yaptığınızın farkında mısınız? 

Anayasa´nın hiçe sayılmasını, medyanın olmamasını, tek adam rejiminin kurulmasını, bağımsız yargının yok edilmesini dert edinen bizler kavgacı, tüm bunları görmezden gelerek, ülkede her şey normalmiş gibi davranarak seçim kazanacağını sananlar uzlaşmacı oluyor öyle mi?

Yanlışta, kötülükte, hukuksuzlukta, kuralsızlıkta uzlaşma olmaz.

Bunun adın olsa olsa tek adam rejimine teslim olmak olur.




Orjinal Habere Git
— HABER SONU —