23. 09. 2018 Pazar
Ülkemiz artık Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi ile idare ediliyor. Daha önce çeşitli defalar endişelerimi ifade etmiş ve bu sistemin sıkıntılı olduğunu düşündüğüm noktalarını yazmıştım. Hatta bu sistemi destekleyenlerin Sn. Cumhurbaşkanı´nın şahsıyla sınırlı bir düşünce altyapısıyla hareket ettiklerini belirtmiştim. Ya Sn. Erdoğan´ın görevi sona erdiğinde ne olacak sorusunu bugün bu sistemi destekleyenlerin bile düşünmek istemediklerini ortaya koymaya çalışmıştım. Şu kısa süreli zamanda endişelerimizin artarak devam ettiğini üzülerek müşahede ediyorum. Bir bakanın yakını olan dostuma Sn. Erdoğan sonrası bu yetkilerin, başka birisinin eline geçmesini ister misin dediğimde ?kesinlikle hayır!´ cevabını almıştım.
Peki, ne olacak o zaman diye sorduğumda ise ?o Türkiye´nin sorunu´ diye beni yanıtlamıştı.
?Ekonomik sorunlar rasyonel değil psikolojik´ diyerek sokaktaki vatandaşın sırtına binen yükü hafifletemeyiz. Tutarlı olmak zorundayız. İtibardan tasarruf edilmez bakışını ihtiyaçtan tasarruf edilmez anlayışıyla değiştirmeliyiz. İtibar sadelikte ve vasat olandadır. Kişi kılık kıyafetiyle karşılanır doğru ama sözleriyle, fikirleriyle uğurlanır. Sözümüzü güçlü kılacak adımlar atmalıyız. Şeffaflığı olağan hale getirmeliyiz. Denetlenmekten çekinmemeliyiz. Her şeyin emanet olduğu gibi makamlarımızın da milletin birer emaneti olduğunu unutmamalıyız.
Meclis eski gücünde olmadığı için vatandaşla yürütme arasında bir tampon kalmaması, detaylardaki sorunların üzerini örtüyor. Bu da topluma huzursuzluk olarak yansıyor. Meclisi mutlaka daha etkin hale getirmeliyiz.
Bu sistemi kuvvetler ayrılığını kâmil manada tesis ederek ancak kalıcı kılabiliriz. Aksi takdirde seçimlerde bazı partiler aday göstermeyerek Sn. Cumhurbaşkanı üzerinden bu sistemi korumak gibi bir gayrete girerler ki, bu hem demokratik geleneklerin zarar görmesine sebep olur hem de ilânihaye sürdürülebilir olmaz.
Her eleştiriyi daha kendisini tam olarak ortaya koyamadan boğmak, her farklı düşüneni peşinen ötekileştirmek, her yanlışı bir an önce kapatmaya çalışmak, her daim algıları öncelemek, her işte biz yaptık oldu demek, her seçimi savaş gibi görmek, her karşıda duranı ayrıştırmak bir yönetimin körleşmesi için yeter de artar bile. Ve o yönetim bu yaptıklarıyla aslında kendi kendisinin düşmanı haline gelir.