Başbakan Yardımcısı ve Hükümet Sözcüsü Bekir Bozdağ, ABD´deki Hakan Atilla davasıyla ilgili, "Bu olay, FBI ile CIA ve Richard Berman denen yargıcın ortaklığıyla 17-25 Aralık´ta FETÖ´cü teröristlerin Türkiye´de yapamadığını ABD´de yaparken suçüstü yakalanmalarıdır." dedi.
Bozdağ, partisinin Yerköy ilçesindeki belediye düğün salonunda düzenlenen İlçe Kadın Kolları 5. Olağan Kongresi´nde yaptığı konuşmada, ABD´de görülen, "Reza Zarrab davası" olarak bilinen davanın hakiminin, 17-25 Aralık´tan sonra FETÖ´cülerin organizasyonuyla 2014 yılının Mayıs ayında Türkiye´ye konferansa getirildiğini söyledi.
"(ABD´deki davanın hakimi) Moderatörlük yaptırılıyor, röportaj yapıyor ve konuşmaları var." diyen Bozdağ, sözlerini şöyle sürdürdü:
"17-25 Aralık sürecinde FETÖ´nün ağzıyla propagandasını yapıyor, Türkiye ve Türkiye hükümetini suçluyor, hakim bu. Ayrıca aynı hakim, yargılamayı yaparken bilirkişiye, ´Bu delillerin hukuka aykırı elde edilmiş olması ve bu konudaki sizin şüpheniz, bu delilleri görmezlikten gelmenize yol açmasın...´
Çok net söylüyor. ´Deliller, hukuka aykırı ama ey jüri, siz bu hukuka aykırılığı görmeyin, bu hukuka aykırı olan delillere göre karar verin,´ diyor. Nerede tarafsızlık?"
Bozdağ, davanın savcısının da 17-25 Aralık sürecini meşru gören ve onu destekleyen açıklamalar yaptığına dikkati çekerek, "Soruşturmayı ilk başlatan savcı, FETÖ´nün cesaretlendirdiği ve destek verdiği bir savcı." dedi.
Yargılama sırasında sanık olan Zarrab´ın ceza tehdidi ve hürriyet vaadiyle birdenbire "iftiracı" pozisyonuna geldiğini belirten Bozdağ, şu değerlendirmelerde bulundu:
"Dava açıldığında da sanık, soruşturma sürecinde de şüpheli ama duruşma vakti geldiğinde birden sanık olmaktan çıktı, tanık oldu. O da diyor ki: ´Benim buradan, cezaevinden kurtulmam için yalan söylemekten, bunlar ne diyorsa altına imza atmaktan başka çarem yoktur.´ Yalan söylediğini o da kabul ediyor. Hakan Atilla, 6 defa ABD´ye gitmiş. ABD, bu girişlerde hiç sorgu sual, gözaltı ve tutuklama yapmamış, 7´ncisinde yapıyor. 6 defasında neden yapmadın? Aklına mı gelmedi? Dosya zaten oradaydı. Niye yapmadın? Hesap başka.
Demek ki senaryoda onun tutuklanması ve gözaltı işlemi yapılması vakti, başka vakitmiş. Bu dosyanın içinde ileri sürülen sahte delilleri önce açıklamadılar. FETÖ´cü firari komiser yardımcısı Hüseyin Korkmaz orada açıkladı. Delilleri nasıl çaldığını, çalıntı olduğunu, çaldığı delilleri nasıl ABD´ye, FBI ve CIA´in yardımıyla getirdiğini, havalimanına indikten sonra teslim ettiğini açıkladı."
Bu kişileri "dolarlarla vatanını satan, milletine, devletine ihanet eden alçaklar" olarak nitelendiren Bozdağ, "Bu olay, FBI ile CIA ve Richard Berman denen yargıcın ortaklığıyla 17-25 Aralık´ta FETÖ´cü teröristlerin Türkiye´de yapamadığını ABD´de yaparken suçüstü yakalanmalarıdır." ifadelerini kullandı.
"Hakim FETÖ´cülerin ağırladığı biri, savcı FETÖ´cülerin cesaretlendirdiği ve 17-25 Aralık´ı destekleyen biri." diyen Bozdağ, şunları kaydetti:
"En önemli tanık´ dedikleri kişi, FETÖ´cü firari bir komiser yardımcısı, 17 Aralık soruşturmasının da polisten amiri. ´Raportör´ dediği kişi yine Türkiye´den firari FETÖ´cü, bankacı olan biri. Bilirkişi özel seçilmiş, dedikleri gibi karar vermeyecekleri için değiştirdiler. Bütün bunlar neyi gösteriyor? Şunu gösteriyor, ortada bir tiyatro var. Senaristinin FETÖ, CIA, FBI olduğu bir tiyatro var.
Bu tiyatronun içinde rol alan aktörler, birisi mahkemenin hakimi, o da FETÖ´cülerle iş birliği içinde, öbür figüranlar ise FETÖ´nün firari teröristleri. El birliği ile bu tiyatroyu orada oynuyorlar ve oynatıyorlar. Buradan biz bir adalet beklemeyiz. Bizim açımızdan bu yargılamanın hukuki bir kıymeti yoktur.
Bu yargılamada hukuk, mahkeme ve muhakeme, önceden belli olan sonucu ilan etmek için zorunlu olarak yerine getirilen bir usul işleminden başka bir şey değildir. Kullanılan bir kılıç haline getirilmiştir. Bizim açımızdan bunun bir kıymeti olmadığını buradan bir kez daha ifade etmek isteriz."
Başbakan Yardımcısı Bekir Bozdağ, Türkiye´nin ekonomisine zarar vermek, ticari ilişkilerine darbe vurmak ve Türkiye´ye başka yönlerden bedel ödetmek için hesap yapanlar bulunduğuna dikkati çekerek, "Şunu çok iyi bilsinler. Bu millete çok bedel ödetmek istediniz ama Rabbim hep bu milleti ve devleti himaye etti. Bu millet de devletinin ve o devletin liderinin arkasında dağlar gibi durdu. Allah´ın izni ile bundan sonra da bu millete diz çöktüremeyeceksiniz. Bu devleti istediğiniz istikamete sevk ve idare edemeyeceksiniz. Milletimiz de devletimiz de bağımsızlığına, egemenliğine, kendi milletinin ve devletinin yararına, çıkarına sonuna kadar sahip çıkamaya devam edecektir." diye konuştu.
Türkiye´de Diyanet İşleri Başkanlığında ilk defa bir kadın profesörün, Prof. Dr. Huriye Martı´nın başkan yardımcısı olarak atandığını söyleyen Bozdağ, "Türkiye´nin bütün illerinde en az bir tane kadın il müftü yardımcısı atanması kararı alındı. Şu anda bazı büyükşehirlerde var. Biz bunu bütün illere en az bir olmak kaydıyla yapacağız. Bazı yerler birden daha fazla olacak. Kadınların Diyanet İşleri Başkanlığında ve diğer alanlarda istihdam edilmesinin önünü açan adımları da attık." diye konuştu.
Diyanet İşleri Başkanlığının son haftalarda çok büyük iftiralarla karşı karşıya bırakıldığını vurgulayan Bozdağ, kurumun yapmadığı bir açıklamanın yapmış gibi tırnak içinde verildiğini kaydederek, şöyle devam etti:
"(Diyanet, küçük yaşta evliliklere izin verdi) şeklinde maalesef günlerce propagandası yapıldı. Hatta CHP örgütlerinden gençlik kolları, kadın kolları gelip, Diyanet İşleri Başkanlığı önünde eylem yaptı. Diyanet İşleri Başkanlığının böyle bir açıklaması yok. Başkan, ´Biz böyle bir açıklama yapmadık´ diye basın açıklaması yaptı ama buna rağmen ´Siz yaptınız´ diye gelip orada eylem yaptılar. Kendileri uyduruyorlar sonra uydurduklarına milleti inandırmak için büyük çaba içerisine giriyorlar. Diyanet İşleri Başkanlığı, toplumu din konusunda aydınlatmak, ibadet yerlerini yönetmek için Anayasa tarafından görevlendirilir. Kanunla kendisine verilen görevleri yapan bir teşkilattır. Din konusunda toplumu nasıl aydınlatacak, dine göre aydınlatacak, vatandaşlarımız dini bir problemi hakkında Diyanet İşleri Başkanlığına fetva sorduğunda, sorulan fetvaya cevabı neye göre verecek, dinin sahih kaynaklarına göre verir. Kur´an-ı Kerim´e, sünnete, kıyasa, icma ve diğer sahih kaynaklara göre bu soruyu cevaplandıracak. Şimdi cevap verdi, siz onu beğenirsiniz, beğenmezsiniz sizin sorduğunuz sorunun İslam´da cevabı nedir, İslam´da bu sorunun cevabı budur. Hemen ayağa kalkıyorlar, ´Böyle cevap olur mu´ diye. Niye sordun o zaman, elbette yasal olan şeyler olabilir. Örneğin Milli Piyango yasal ama Diyanet diyor ki ´Milli Piyango İslam´ın helal görmediği bir şey.´ Şimdi çakıştığı zaman bu sefer diyor ki ´Neden siz kanunların izin verdiği bir şeye yasak diyorsunuz´. Diyanet, kanunun izin verdiği şeye, ´Kanun izin veremez´ diyemiyor. İslam´da bu nedir diye sorulduğunda, İslam´da o işin karşılığı nedir, onu söylüyor. ´Ben şimdi buna dair Diyanetin fetva verirken uyacağı sadece Allah´ın kanunudur´ dediğinde kıyameti koparırlar."
Bozdağ, Diyanet İşleri Başkanlığını itibarsızlaştırmak, milletin gözünden düşürmek için büyük çabalar içerisine girildiğini yakından gördüklerini belirtti.
Diyanet İşleri Başkanlığının milletin birliği ve beraberliğinin en önemli sigorta kuruluşlarından olduğunu ifade eden Bozdağ, "Atatürk´ün bize emanetidir. Onun kurduğu bir teşkilattır. Bu teşkilatı yıpratmak ve itibarsızlaştırmak bu millete ve hiç kimseye fayda sağlamaz. İşin önünü, sonunu görmeden, yapılan açıklamayı okumadan birilerinin yalanlarına, iftiralarına kanarsak o zaman çok doğru, çok dürüst, çok haklı olanları incitmiş oluruz." şeklinde konuştu.
Bozdağ, AK Parti iktidarlarının, kadın istihdamını yüzde 34,5´e çıkardığını vurgulayarak, şunları kaydetti:
"Bu büyük bir rakamdır. Bizden önceki rakamlarla mukayese edildiğinde bu değişimin ne kadar önemli olduğunu herkes görecektir. Önümüzdeki dönemde kadın istihdamını daha da artırmak, her işe her alana kadınların dokunmasını sağlamak bizim en önemli vazifelerimizdendir. Bunun üzerinde dirayetle durmaya devam edeceğiz. Hiç endişeniz olmasın, AK Parti iktidarları, kadınları toplumun en güçlü aktörleri haline getirme konusundaki kararlılığından asla vazgeçmeyecektir. Cesur bir şekilde adımlarımızı atmaya devam edeceğiz. Kadının, toplumun her alanında söz ve güç sahibi olmasını temin etmek için ne lazımsa onu yapmakta tereddüt etmedik, tereddüt de etmeyeceğiz. Bazı dernekler, bazı kişiler hem bizim kültürel değerlerimiz hem dini değerlerimiz üzerinden kadınlara saldırıyorlar. Onlara karşı da biz kendi değerlerimizi elbette müdafaadan çekinmeyeceğiz. İslam dini, kadına büyük değer vermiştir ama bakıyorsunuz, dine dair bazı şeyleri kullanarak onu da İslam´a, dini kullanmak suretiyle bazı olumsuz şeyleri dine mal etmeye çalışan çevreler var. Her şeyden alıyorlar, bunu getirip İslam´la yan yana koyuyorlar. Kadını ikinci noktaya iten, kadını hafife alan hiçbir şey İslam´la bağdaştırılamaz ama maalesef yapıyorlar ve Diyanet üzerinden bazı tartışmalarla bunu körüklüyorlar."