1979 Yılında İstanbul İHL´de ücretli derse girerken, ilk defa Rehber öğretmen olarak, kara yolu ile, Umre´ye gidip dönüşüm ile ilgili yazdığım hatıraları geçen gün haremeyn.com sitesinde yayınladım. Umre´den dönerken gönlüm Mekke´de kalmıştı. Mekke Üniversitesi´ne bir dilekçe yazıp ihtisas yapmak istediğimi bildirerek dönmüştüm. Dönüşümden kısa bir süre sonra Bilecik Gölpazarı´na Müftü olarak tayinim çıktı. Birkaç aylık fiili görevim esnasında, henüz evimi Gölpazarı´na taşımadan, Mekke Üniversitesi´nden yazılan davet yazısı elime ulaştı. Genç yaşımda, makam arabası ve şöförü olan bir makama tayin edilmiş bir kaç aylık müftü iken yeniden talebe olup olmamakta tereddüt ettiysem de, son kararım Mekke´ye gidip Ümmül Kura Üniversitesi´nde İhtisas yapmayı tercih etmek olmuştu.
Tereddüdümü yenmiş, istifa dilekçemi hazırlayıp Postaya vermek üzere iken, rahmetli Bekir Topaloğlu Hocamız´la karşılaştım. Hal hatır derken Mekke´ye gideceğimi söyledim. Müftülük´ten İstifa edeceğimi söyleyince, ben Tayyar Bey ile konuşayım; seni maaşlı mezun olarak yollayabilirlerse daha iyi olur dedi. Hemşehrim olan Hocamız, derslerindeki başarım sebebi ile beni severdi; maddi imkanlarımın zayıf olduğunu bilirdi...
Tayyar Beyi hem aradı hem de elime yazılı bir not verdi. Vakit çok dar olduğu için, bir cebimde istifa dilekçem, diğer cebimde Bekir Topaloğlu Hocamızın notu olduğu halde hemen atlayıp Ankara´ya gittim. DİB na uğrayıp durumu arzettim; Hocam da aramıştı. 05 Eylül 1980 tarihinde uçak biletim alınmış; her şeyim hazırdı; bekleyecek vaktim yoktu. DİB yetkilileri bana vakit çok dar; Diyanet´ten sorumlu Devlet Bakanı istifa ettiğini, bu görevi direk Başbakan Süleyman Demirel uhdesine aldığını, bir günde böyle bir yazı ve onayın gerçekleşmesinin çok zor olduğunu, yazıyı alıp elden takip etmem halinde, zayıf da olsa şansımı deneyebileceğimi, olmazsa istifa dilekçemi bırakıp gidebileceğimi söylediler. Yazıyı yazdırıp onay için Başbakanlığa gittim. Sordum soruşturdum. O gün Bakanlar Kurulu toplantısı olduğunu, Başbakan´a ulaşma imkanı olmadığını, yardım ederse müsteşar Hasan Celal Güzel edebileceğini, başka bir şey yapamayacaklarını söylediler. Genç ve tecrübesiz bir Müftü olarak Hasan Celal Güzel adını ilk defa duymuştum; sorup odasını bularak kapısını çaldım ve içeri girdim. Selam versem mi, vermesem mi, müftülük sıfatım var; bana yakışanı yapayım diyerek selam verdim. Evrak imzalamakla meşgul olan enayi (!) müsteşarımız başını kaldırıp bana bakarak Selamıma karşılık verdi. Yoğunluğunu gördüğüm için bir solukta derdimi anlattım; sadece bir günlük vaktimin olduğunu, İstanbul´a dönmem gerektiğini söyledim. Elimden kağıdı alıp baktı ve: ? Demek sen Müftüsün ve Mekke´ye gideceksin öyle mi..?? diye sordu. Evet efendim; dedim. Öğlende yanıma gelip 2-3 saat içinde Başbakan´ın onayını almak öyle kolay mı, üstelik bugün Bakanlar Kurulu toplantısı var; bunun faturasını ödemeye hazır mısın; dedi. Ne demek istediğini anlayamadığım için sustum; yüzüm kızarmıştı. Bu işi yaparım amma, sen de benim istediğimi yapmaya söz verir misin? deyince şaşkınlığım daha da artmıştı. Ne isteyeceğini bilemezdim ama ?yapmaya gücüm yeten bir şey ise söz veriyorum; yaparım.? dedim.
Mekke´ye gideceksin değil mi, diye tekrar sordu. Evet efendim dedim. İlk gittiğinde Umre de yapacaksın değil mi dedi; evet dedim. ?İşte O ilk yapacağın Umre´de bana dua edeceğine kesin olarak söz veriyor musun..?? dedi. Farklı, başka türlü bir istek düşünürken, böyle bir isteğe şaşırmıştım; hiç düşünmeden ve büyük bir iç huzuru ile: ? İşimi bugün yetiştirip yapamamış olsanız bile, asla bu isteğinizi unutmayacağım; yerine getireceğim efendim.? dedim.
Tamam anlaştık; başka işin varsa git; gör ve iki saat sonra yanıma gel; onay yazını al; dedi. Benim başka bir işim yoktu; orada bekledim. İki saat bile olmadan, kendisi bizzat gidip hazırlayıp imzaladığı yazıyı Başbakan Süleyman Demirel´e imzalatıp onaylatarak bana verdi. Teşekkür edip ayrıldım. Gerçekten ilk Umre´mi yaparken, ondan sonra Mekke´de kaldığım 38 sene içerisinde Hac ve Umre yaparken, Onu hiç unutmadım; daima hatırlayıp dua ettim. Umre yaparken Hasan Celal Güzel ismini hatırlamadan Umre yaptığım olduğunu hatırlamıyorum. İstekler içten ve samimi olunca böyle iz bırakıyor...
İlk Mekke´ye gidişimin üzerinden 20-25 yıl geçmişti; Türkiye´de izinde iken, uçakla bir Ankara yolculuğu esnasında Hasan Celal Güzel Bey´e rastlamış, ayakta bu durumu kendisine anlatıp hatırlatarak Umre için benim misafirim olmaya davet etmiştim. Nasıl duygulanıp gözlerinin yaşardığını hiç unutamıyorum. Kartımı aldı; cüzdanının çıkartıp içine koydu ve ? Hocam ben cüzdanımda kart saklamam ama senin kartını özellikle buraya koyuyorum; davetini ve seni unutmamak için.? dedi.
Davetime, verem tedavisi gördüğünü, hekim kontrolleri sebebiyle icabet etme imkanı olmadığını, imkan ve nasip olursa beni arayacağını ifade ederek ayrıldık. Ondan sonra da karşılaşma fırsatımız olmadı. Yıllar sonra ? Enayiliğini İtiraf ! ? eden makalesini okuyunca, bugün tekrar gözden geçirince, Keşke bol miktarda böyle enayilerimiz olsa ?demekten kendimi alamadım.
Ruhun şad olsun güzel ve yiğit adam; ahirette enayiliğin (!) beratın olur inş.
İlk Umre yaparken seni dua´dan unutmama sözümü aklımdan hiç çıkartmadım; aksatmadım. Sağ olup Umre yaptıkça da unutmayacağıma olan sözümü yeniliyorum...
Rabbim sana rahmeti ile, mağfireti ile muamele eylesin... ( amin ) seni özleyeceğiz ama cennete buluşma ümidi ile de teselli bulacağız...
Ahmet Ziya İBRAHİMOĞLU