Boykottan Önce

Sait Alioğlu yazdı;

Boykottan Önce

Hatırlayanınız olacaktır, doksanlı yıllarda, İstanbul ve Ankara gibi metropol şehirlerde yüksek eğitim veren üniversitelerde, kız öğrenciler tarafından kullanılması yasaklanan başörtüsünün özgür bırakılmasına yönelik kitlesel eylemler yapılırdı.

Yapılan bu eylemlerde, polis eylemcilere, özellikle de öğrencilere karşı şiddet uygulayıp, oluşan kalabalığı dağıtmak istediğinde, haliyle birçok kişi direnir, karşı çıkmaya çalışırlardı.

Bu esnada,  adeta “yiğitliğin onda dokuzu kaçmaktır” kabilinden birçok eylemci polisten kaçmaya çalışırdı.

Dağılan topluluktan bazı kişiler ve özellikle de öğrencilerin bir kısmı, koyup kaçmaya gerekçe bulmak için çay, kahve vb. içme pahasına, eylem bölgesine yakın kafeleri, çay ocaklarını, özellikle de McDonalds’ları tercih edip, oralara/oraya sığınırlardı.

Şimdi ise, iş tam tersi olmuş, Gazze için yapılan yürüyüşlerde, yol üzerinde bulunan McDonalds’lar eylemlerden zarar görmesinler diye ya kapatılıyor, ya da bir polis zinciriyle sıkı koruma altına alınıyor.

https://www.hertaraf.com/resimler/haberfoto/boykottan-once-sait-alioglu-9057.jfif

Bu, kısmen de olsa, geldiğimiz iyi bir noktayı işaret etmektedir.

Bu gelinen durumun yorumu ise, geçmiş nokta ile geldiğimiz noktayı gören ve bilenlerin anlayışına kalmıştır.

Bu eylemcilerin bir kısmı, bir mecburiyetten dolayı gidip oraya oturmuşlardır. Bir kısmı ise, ne gariptir ki, eylem sonlarında da “alışkanlık eseri” kabilinden oralara takılmaya devam ettiler.

Dünden bugüne baktığımızda, birilerinin alışkanlık eseri olarak hayatına sokup içselleştirdiği birçok şey “belki de” bizden kabul edilmeyecek kof bir kültüre dönüşecek ve dönüp bizi vuracaktır. Onun için, başta mutevazı bir hayat yaşamak ve salt pagan kapitalistler ile Siyonistlere karşı, onların üretip bizlere “sundukları” malları ve dahası o kof kültürlerine karşı, bir kez değil, ömür boyu boykot içerisinde olmamız gerekir.

 

Boykot başlı başına bir olgu, o da hafife alınmayacak cinsten…

Bundan önce, Müslümanın kendi hayatına bir göz atması, onu gözden geçirmesi, varsa eksikliklerini gidermesi yapılacak ilk işlerden olmalı…

Bunun için, her şeyden önce, boykottan ziyade, om da helal yollardan kazandıklarıyla mütevazı ve tasarrufa önem veren bir hayat çizgisi tutturması ve ona göre hayatına yön vermesi gerekir.

Kişi, eğer harama, helale dikkat ediyorsa, kazandığı kendisin de olsa, onu israf etmemeli, yerine ve durumuna göre harcamalıdır.

Yani “kültür içerisinde kültür” bizimkisi…

Çalışma kültürü, kazanma kültürü, harcama kültürü ve o uğurda yaşama kültürü…

Böyle bir kültürü tüm yönleriyle bizden daha fazla kapitalist bir yaşama kültürüne vakıf insan grupları yapabiliyorsa, biz Müslümanlar neden yapmayalım?

Gerçi burada,  şöyle bir fark var, o da büyük oranda kapitalist ontolojiyi onların bizden daha çok bilmeleri ve ona dair sıkıntıları bizden daha çok yaşamış olmaları söz konusu…

İşte, bundan dolayı da, ondan mümkün mertebe kaçmaya ve ona karşı alternatif yaşam alanlarını düşünmeye ve oluşturmaya çalışıyorlar.

Bu durum, dışarıdan(bizim yanımızdan pek öyle görünmüyor olsa da, Batı’da böyle arayışların kendini ontolojik/varlık sebebine binaen) var olduğu söylenebilir.

Bizde ise, Müslüman bir toplum olmamızla birlikte, kendi hayat felsefemizi doğru temellendirmek ve onun üzerine bina ermemiz gereken iman-amel bütünlüğü içerisinde hareket etmemiz gerekirken, çoğunlukla tam tersini yapmaktayız…

İşin doğrusu ise, çağdaş dünyanın imkânlarına “evet”,ama onun bizlere dayatmalarına karşı ilgisizlik gibi sebepler kahir ekseriyetinin o konuda onlar gibi tavır almamızı engellediği görülmekte ve bilinmektedir.

Buna en bariz örnek, öyle çok uzaklara ve okumalara gerek kalmadan İsrail’in hemen her zaman yaptığı üzere bu kez de Gazze Şeridi’ne, orayı yerle yeksan edecek oranda saldırganlığı karşısında, daha henüz vicdanı körelmemiş bir avuç Batılı yüreğin yaptığı gibi, boykot konusunda bu ülkenin tüm insanlarının yapamaması ne kadar can sıkıcı ve o kadar da üzücü…

Tamam, toplumun büyük bölümüne göre, İslami kaygısı her zaman üstte olan “ az sayıda” Müslümanın yaptığı fedakârlık ve boykota yönelik ilgisi takdire şayan, ama bunun devamı gelmeli  ve bu bir kültür olarak içimize sinmeli, kendi varlık sebebimiz haline gelmeli…

Bunu başardığımız an hem biz kurtulmuş oluruz, hem dünya ve hem de Gazze ve Filistin kurtulmuş olur.

Sakın, yanlış anlaşılmasın, “biz olmadan kurtuluş olmaz” düşüncesi ile değil elbette.

Bizim kurtuluşumuzda onlarla birlikte hareket etmemize bağlı, Yani, el eli yıkar, om da tutup yüzü yıkar.”

 

Kaynak: her taraf