Şişli-Osmanbey tarafından Sultanahmet´e doğru baktığınızda caminin arkasında üç koca sütun görürsünüz. 16-9 adıyla maruf, İstanbul´u 16*9 vizöründen görmeyi vaat eden devasa kuleler camiye adeta yukarıdan eklenmiş birer beton korkuluk gibi görünür.
Caminin zerafet ve nezaketini teslim edecek bir tarafsız göz tereddütsüz caminin değil binaların önce yapıldığını düşünür.
Bir şehre simge olabilecek kadar değerli bir şaheserin; hele ki bir dini yapının yani mabedin görüş alanına böyle bir tecavüz akla hayale bile gelmez.
Nitekim Sn. Cumhurbaşkanının da infial ile karşılamakla beraber devri iktidarında olması nedeniyle ister istemez mesul olduğu bu sakillik sadece şehrimize değil belki bütün alemi İslama karşı bize boyun büktürmüştür, büktürmektedir.
Şu aralar bolca dönmekte olan Payitaht dizisi yeni sezon fragmanındaki ifade ile ?Mes´uliyet sizindir/ bizimdir?.
Keşke hayat dizilerde olduğu gibi gerçekleri eğip bükmeye izin verse?
Oysa bir sakillik objesi gibi Zeytinburnu sahiline çakılan o dev kuleler fazlasıyla reel. Ve mesuliyet sizin. Kesinlikle bizim değil.
Mesuliyet bu selatin camiyi bugün emanet olarak almış Diyanet İşleri Başkanlığında değilse kimde olabilir?
İslamiyetin bu şehirdeki belki de en mühim simgesi olan ve müze olduğu halde Ayasofya ile düet ezan okutulan Sultanahmet silueti Diyanete değilse kime emanettir?
Memleketteki tüm Ayasofyaları sanki cami kıtlığı varmış gibi bünyesine katan İstanbul Ayasofyası için de sıkça niyetlenen Diyanet bu emaneti bahşettiği İstanbul Müftülüğünden hesap sormuyor ise kim bu hesabı soracak?
Sultanahmet siluetine sahip çıkmayan sesi çık(a)mayan Diyanet oysaki bu günlerde Nazi zulmünden ve faşizminden kaçıp Türkiye´ye sığınmış Profesör Heilbronn´un emaneti konusunda fazlasıyla hassas.
Bir zamanlar Şeyhülislamlık olan yere kurulduğu gerekçesiyle botanik bahçesini kendi indine geri isteyen İstanbul Müftülüğü bu talebini emanetçi rolüne ithaf ediyor?
Peki Sultanahmet silueti kime emanetti? O silueti kapitalizmin bitmez rant hırsı uğruna; demir, kum, çakıl, cam karışımına kurban eder iken İstanbul Müftülüğü nerede idi? Velev ki haberi olmadı, o koca vinçleri görmedi, ama işin kabası çıkınca da mı uyanmadı?
Botanik nebat bilimidir. Bilimlerin özü şahıdır. Botanik ağaç toprak çiçek demektir. İslamın özü ağaca nebata sahip çıkmaktır. Şeyhülislam yaşasa idi eminim bu mirasın bir yeşillik ummanına emanet edilmesine en ufak bir itiraz etmezdi. ?İlim Çin´de bile olsa arayınız? diyen bir dinin muhafızı hiç bir vakit bu bilim bahçesine kıymazdı.
?İstanbul Müftülüğü gücünü yetiremediği ya da yetirmek istemediği sakilliğin hesabını dahi vermeden mirasa binaen yöneldiği bahçeyi iltihaktan geri adım atmalıdır. Bu hakkani değildir. Emanet ise Sultanahmet çok daha kadim bir emanettir.?
İstanbul´u Şeyhülislamın varolduğu dönemlerdeki saflığına döndürmek amaçsa 16*9 kulelerini de Diyanet ilgi alanına almalıdır. Botanik bahçesini de o vakit hak edecektir. Lakin şehrin altı üstüne gelmiş miraslar bu denli kapitalizme kurban edilmiş iken, ortaya konulan bu tavır ancak gücü yeten yetene kabalığına delalet eder.
?İstanbul Üniversitesi Albert Heillbronn bahçesine kıymayın. Emin olun Şeyhülislam da Padişah da bu çifte standart muameleye sıcak bakmayacak kadar engin ve kalbi Müslüman idi.?