Boşanma ve Ömürlük Nafaka

Ergün YILDIRIM

Boşanma ve Ömürlük Nafaka

Boşanma modern toplumların kaderi! Ailenin yeni imtihanı. Yapılan araştırmalar bunu gösteriyor. 2001 yıl itibariyle ülkemizde boşanma sayısı 91.994 iken, 2015 yılında bu rakam 131.830´e yükselmiş.

Yüzde 18 civarında bir artış var. Boşanmaların birçok nedeni var. Nitekim 2016 yılında TÜİK´in yaptığı araştırmaya göre nedenler şöyle: Aldatma %32,2, kumar % 12,9, içki %26, ekonomik geçimsizlik % 60.4, dayak/kötü muamele %38.9.

İstatistik verilerinden anlaşıldığına göre boşanma konusunda daha çok istekli olanlar kadınlar. Çünkü mağduriyeti en fazla yaşayanlar onlar. Bu sınırlı verilerle yorum yapmamız da sınırlı! Çünkü kadınların ilgi, ekonomi, zaman paylaşımı talepleri erkeklere göre daha yüksek. Öte yandan dayak gibi kötü muamele (kadınlar %36.4 ile dayak nedeniyle boşanırken, erkekler %2.5) ve terk edilme konusunda da en fazla mağduriyeti kadınlar yaşıyor. Kumar, içki, aldatma, yoksulluk, aile içi şiddet ve geçimsizlik en önemli boşanma sebepleri. Elbette toptancı bakmaktan da uzak durmalıyız. Çünkü kimi boşanma nedenlerinde erkeğin de mağduriyeti ortaya çıkıyor.

Hızlı modernleşme ile gelen kaotik şartlar, aile bağlarını sarsıyor. Bu sarsıntılar ailelerde depremlere yol açıyor. Fiziki depremler nasıl ki evlerin çatılarını, duvarlarını ve tavanlarını dağıtıyorsa sosyal depremler de ailenin sosyal yapısını dağıtıyor. Babalık, annelik, ablalık, ağabeylik, evlatlık bağları dağılıyor. Dayanışma ruhu çözülüyor. Boşanmalar da bu yapıdan ortaya çıkıyor

Kadın ve erkeklerin dünyadan beklentilerinin yükselmesiyle aile dayanışması zayıflıyor. Narsizm ve bireyselcilik dayanışmaya izin vermiyor. Sosyolog Tönnies´in organik dayanışma (doğal cemaat) dediği aile, bir şirket ağına dönüyor. Gevşek ilişkiler gelişiyor. Küçük sarsıntılar karşısında bu gevşek ağlar hemen çözülüyor. Ufak sıkıntılar, küçük çatışmalar, dünyadaki intihanlar karşısında aile dayanamıyor. Boşanmalar artıyor.

Boşanma artık bir realite. Bunun karşında iki şekilde durabiliriz. Birincisi, yapısal düzeyde boşanma ile nasıl başa çıkabileceğimiz üzerine düşünmeliyiz. Çünkü düşünmek kolay değil. Herkesin toplantılarda ?teoriyi geçin, çözümünüz nedir? demesinin kökeninde de aslında düşünmenin zorluğudur. Düşünmek ailenin boşanma varlığını bütünsel olarak anlamayı göze alabilmeyi gerektirir. Bu da sabırla çalışmayı, araştırmayı ve meseleyi kavramayı gerektirir. Yüzbinlerce kamuoyu araştırması da yapılsa, yüzbinlerce konferans ve seminerle de aile değerlerinin önemi anlatılsa bütün bunları yapmanın anlamı belli bir perspektife dayanmadıkça boş bir çabadan öte geçmez. Zaten araştırmalar anketçiliği de geçmiyor. Anketler üzerinde düşünme olmadıkça boşanma meselesi kendisini derinliğiyle size gösteremez. Bundan dolayı aile ve boşanma konusunda ciddi düşünmeler yapılmalı. Teorilerle derin anlamalara yönelmeliyiz. Baş başa kaldığımız sorun çok derin çünkü. Ne istatistikle ne de din anlatımlarıyla çözülebilir.

Boşanma ile ilgili kuracağımız ikinci ilişki ise mevcut sorunlu haliyle doğru ve pratik çözümler üretmektir. Çünkü insanlar boşanırken sıkıntılardan kurtulmayı arzuluyor. Oysa boşanma ile yeni sıkıntılar doğuyor. Süresiz nafaka olayı bunlardan birisi. Bu sorundan doğan binlerce hikaye var.

İnsanlar, tercihleriyle evlenmesi gibi tercihleriyle de boşanabilmesi gerekir. Kimse evliliğe zorlanamayacağı gibi boşanmadan da zorla alıkonamaz. Bundan dolayı eşit haklarla evlenen çiftler, eşit haklarla da boşanabilmeli. Evlilik gönüllülüğe dayandığı gibi, boşanma da gönüllüğe dayanır. Medeni hukukta kadın ve erkek eşit varlıklarsa, eşit varlıklar olarak da boşanabilirler. İslam inancında erkeğin dört ay eşine bakma sorumluluğu var. (Elbette evlilikle beraber kadın ev içi ilişkilerde, erkek de ev dışı ilişkilerde çalışmış ve koca belli bir birikim oluşturmuşsa bunun da hatunuyla paylaşması gerekir). Bundan dolayı kadına ömür boyu nafaka vermenin hukukta bir hak ve mantığı yoktur. Çocukların olması durumunda ise taraflar çocuklarına bakmakla yükümlüler, eşlerine değil. Yirmi yıldır, çocuğu olmadığı halde kadına nafaka ödeyen erkekler var. Nafaka ile tehdit ederek ?seni süründüreceğim? diyen kadınlara rastlıyoruz. Hakim kadınların bu konuda ?cinsiyetçi? davrandıkları yönünde erkeklerde güçlü bir algı da oluşmuş durumda.

Demokratik hukuk devletinin temelinde eşit yurttaşlık vardır. Her gün cinsiyet ayırımcılığından bahsedenler, süresiz nafaka ile erkeklere karşı bir cinsiyet ayırımcılığı yapıldığını görüyorlar mı acaba? Ezberlerimizle yaşıyoruz. Hukuk insan temelinde bakar, hak peşinde koşar. Artık ömürlük nafakaya da öyle bakmalı. Boşanmaları durdurmak için de yeni yollar bulmalıyız.