Tarih: 26.09.2021 14:49

BOP-“Büyük Osmanlı Projesi!”

Facebook Twitter Linked-in

Muatafa Kaya yazdı;

Birleşmiş Milletler’in (BM) 76. Genel Kurulu geçtiğimiz günlerde yapıldı. Toplantı öncesi Türkiye’de en çok tartışılan başlık Türkiye-Amerika Birleşik Devletleri ( ABD) ilişkilerinin seyriydi. Haziran ayında yapılan NATO Zirvesi ile Afganistan üzerinden buzların kısmi olarak erime temayülü içine girdiği görülmüştü. Taliban’ın tahmin edilen süre dolmadan başkent Kabil’de kontrolü ele geçirmesi ile birlikte, yeniden iki ülke arasında tansiyon artışlarına şahit olmuştuk. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın Genel Kurul için bulunduğu ABD’de Türk Amerikan İş Konseyi (TAİK) tarafından düzenlenen 11. Türkiye Yatırım Konferansı gala yemeğinde, “Türkiye ve ABD iki güçlü stratejik ortak” mesajının yanında, “Biden’la ekonomik ilişkilerin geliştirilmesi konusunda tam bir mutabakat içindeyiz” açıklamaları, yurda dönüşünün ardından Cuma namazı sonrası yaptığı değerlendirmelerle taban tabana zıt anlamlar içeriyordu. Cumhurbaşkanı Erdoğan NATO üyesi iki ülke arasında gelinen durumu, “Gidiş pek hayra alamet değil” diyerek yorumladı. “Ben oğul Bush ile iyi çalıştım, Sayın Obama ile iyi çalıştım, Sayın Trump ile iyi çalıştım ama Sayın Biden ile iyi başladık diyemem” ifadesini kullandı. "Daha önce hiçbir liderle bu durumu yaşamadım" cümlesi ile ilişkilerde gelinen noktanın çıkmazlarını net bir şekilde ortaya koymuş oldu. Bu açıklamaların hemen ardından Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin hakkında kullandığı olumlu ifadeler, Suriye meselesi ve Türkiye-Rusya arasındaki ticaret hacminin 100 milyar dolara ulaşması hedefi üzerinden yapılan değerlendirmeler dikkatlerden kaçmadı. Hatırlanacağı gibi daha önce bu miktardaki ticaret hedefi eski ABD Başkanı Donald Trump döneminde Amerika için dile getirilmişti.

Bu değerlendirmelerle bir kere daha gördük ki, Türkiye hâlâ Soğuk Savaş döneminin kodlarıyla düşünmeye devam ediyor. Aynı konuşma içinde sorun yaşadığımız Biden’a karşılık, Putin’e sıcak mesajlar vermek bunun net bir işaretidir. Oysa köprünün altından çok sular aktı. Dünya farklı bir noktaya doğru gidiyor. Öylesine girift ilişkiler var ki, bunları çok sıkı takip edemediğiniz takdirde direkt sahanın dışına itilmekle karşı karşıya kalabilirsiniz. Sınır komşumuz İran bu zamana kadar gözlemci olduğu Şangay İşbirliği Örgütü’nün (ŞİÖ) tam üyesi oldu. Hindistan ve Pakistan’ın aynı anda üye olduğu ŞİÖ etkinliğini gittikçe artırırken, İngiltere, ABD’yi yanına alıp, Avustralya (AUKUS) ile güvenlik işbirliği anlaşması yaparak, Fransa-Avustralya anlaşmasını bozup Fransa’yı “arkadan vurabiliyor”. Yani İngiltere Brexit ile ayak bağlarının çözüldüğünü bütün dünyaya ilan etmenin zamanının geldiğini düşünüyor. Ortalık toz duman içinde. Her an yeni bir uluslararası açılım ve adımlara muhatap olmak çok sıradan bir habere dönüştü.

Diğer taraftan her ne kadar Cumhurbaşkanı Erdoğan Cuma namazı sonrası açıklamasında, Putin ile ilgili konuşurken, “ABD’nin şu anda Suriye ile ilintili olmadığını” söylese de Suriye kilidinin anahtarı kimin elinde hâlâ belli değil. Son günlerde İdlib özelinde artış gösteren hareketliliğin, fırtına öncesi sessizliği andırdığını daha önce ifade etmiştik. Suriye konusunda Rusya ve Suriye için kırmızıçizgi İdlib olmaya devam ederken, nasıl olacak da 3 milyondan fazla insanın yaşadığı İdlib’te sorunlar, herhangi bir göçe sebep olmadan çözülecek sorusu da cevabı en fazla merak edilen soruların başında geliyor.

Peki, iyi de başlıkla bütün bunların ne ilgisi var dediğinizi duyar gibiyim. Evet, var! Hem de dolaylı falan değil doğrudan ilgisi var. Nasıl mı, şöyle ifade edelim; geçtiğimiz günlerde 2004 yılının gazeteleri elime geçti. Aman Allah’ım, farklı siyasi partilerden önde gelen kişiler, neler söylemiş Büyük Ortadoğu Projesi (BOP) ile ilgili anlatamam. İslam dünyasını, Ortadoğu coğrafyasını kanlı birer laboratuara çeviren, milyonlarca insanın katledilmesine, yine milyonlarcasının yerinden yurdundan edilmesine sebep olan BOP için “Büyük Osmanlı Projesi” yorumları bile yapılmış. ABD’nin Osmanlı’yı ihya etmek için bu projeyi açıkladığı bile öne sürülmüş. Ortadoğu rejimlerinin tamamının değişeceği yorumlarından tutunuz, Suriye dâhil her konuda ABD ile BOP çerçevesinde birlikte çalışılacağına kadar akla hayale gelmedik ifadeler kullanılmış.

Bunların birçoğunu zaten biliyorduk da kanıtlarıyla bu şekilde bir kere daha yüzleşmek, bunca yaşanan can yakıcı, kahredici gelişmelerin ardından bendenize gerçekten büyük acılar verdi.

Şimdi gelinen durum itibariyle kurulan tuzaklardan en az zayiatla çıkmanın derdine düştük. Ne ABD’nin, ne Rusya’nın ne de bir başkasının yalnız başına Türkiye’nin menfaatlerini korumayacağı gerçeğini hala anlamamış olmanın çaresizliği içinde çıkış arayışlarımız devam ediyor. Her birisi ile kurumsal bazda, devlet aklını önceleyen bir yaklaşım ile sağlıklı zeminde ilişki kuramadığımız müddetçe, kişisel ilişkilerin gelgitlerinden kurtulma imkânı bulamayacağız. Sonuç olarak şu gerçeği bir kere daha ifade edelim ki, kendi gücünün sınırsız olmadığını bilen her ülke dünya siyasetindeki bir şekilde az veya çok kalıcı olur. Türkiye dünyada pek az ülkeye nasip olan,“yumuşak gücünü” temsil eden coğrafyaları sıcak çatışmaların içine iterek en büyük zararı başta kendisine vermiştir. Her şeye rağmen her türlü sıkıntıdan çıkış mümkündür. Sadece duygu ve akıl uyumunu sağlamak yeterlidir.




Orjinal Habere Git
— HABER SONU —