Mine Alpay Gün yazdı;
Bekleniyordu. Fakat bu denli çabuk ahlarının tutacağını mültecilerin.
Kimse hesap edememişti.
Yoksul insana, şehrine sığınmışa, mazluma, yurdunu yuvasını yavrusunu yitirmişe,
Bir darbe de belediye başkanı vurduğunda.
Suyu pahalı vereceğim madem göçmensin, deyip ırkçılığın dikenli tellerini mazlumların yüreğine dayadığında.
Bir kez daha gördük ki ne Bolu beyleri tükenmekteymiş.
Ne de modern zamanın Köroğluları.
Başkanın ırkçılığı tam unutulmuşken bu kez yine korkunç, kokuşmuş bir konuda gündem olmayı başardı.
Belediyeye derdine çare aramaya gelmiş bir mazlumu,
Bu kez kendi şehrinin sakinini,
Başkanı baba bilmiş,
Şehrinin emini bilmiş mazlum kadını uçurumlardan iteledi.
Başının örtüsünü eğlence masasında dile doladı.
O kadının yerinde herkes olabilirdi.
Evlat hasreti çeken bir kadın naçar kalmış, muhtemelen yoksulluğundan, yok mu çare diye şehrinin belediye başkanına gidiyor.
Sonuçta özel alan değil.
Halkın dertlerine çözüm merkezi, garip gurebanın umud ekmeğidir aynı zamanda belediye.
Rüyaları gerçekleşebilir.
Tüp bebek tedavisi için yardım edebilir belki.
Nereden bilebilir başkan kendisini, evlat hayalini komedi programında cinsellik fantezilerine meze yapacak.
Ne kadar kolay böyle kadınla, erkekle, insanla alay etmek, onuru ile oynamak, koşup televizyonlarda anlatıp sinsice gülmek.
Ne ki o cinsiyetçi çirkin bakış açınla o mazlum kadını ve ülkendeki kadınları karalayamazsın.
Sadece kendini karaladın.
Bir kez daha anladık ki ahlak en önemli hazine.
En büyük makamları düşük bırakan yüce değer, ahlak.
Giysilerini beğenmediğiniz bir kabile adamında, muhtemelen herkesten daha fazla ahlak vardır.
Sanki annesi, bacısı, eşi, evladı yokmuş gibi.
Dağ başında tek başına doğup tek başına yaşamış gibi.
Bütün inceliklerden, zarafetten, merhametten, şefkatten, saygıdan, bir hanımefendiye hürmetten bu kadar da uzak olamaz ki insan.
Muhtemelen en fazla kendi ailenin kadınlarını utandırdın.
Şehrin, partin ar etti senden.
Türk siyasi tarihinde belki de ilk oldun.
Literatürü, indeksi değiştirdin.
En sevdiğim şehirlerden biri Bolu.
Dörtdivan, Gerede, Göynük, Mengen, Mudurnu, Yeniçağa…
Abant, Yedigöller, ne kadar seyredeyim ki usanayım.
Akşemsettin, Köroğlu diyarı.
Köroğlu’nun babası Yusuf’un gözlerine mil çektiren zalim Bolu beyini anımsadık bir kez daha.
O kadının da gözlerine mil çekilmiş kadar canı yandı.
Çeşme gibi aktığında gözyaşları, kendisine söz verdi.
Eğer bir gün evlat hasreti bitip de kucağına aldığında yavrusunu.
O çocuk bütün bu olanları yazılı tarihte okuyacak.
Mutlaka başkanın zıddı bir karaktere bürünüp intikamını alacaktır.
Edepli, terbiyeli, kadınlara, annelere merhametli biri olacaktır.
Annesi inadına onu ahlaklı, adaletli, insanlara saygılı yetiştirecektir.
“Ahlakın olduğu yerde hukuka gerek yoktur”.
Anne onu sevgiyle büyütecek ve sevginin olduğu yerde yüreklere mil çekilmez yavrum diyecektir.