Öncelikle bütün emekçilerimizin 1 Mayıs İşçi ve Emekçi Bayramı´nı kutlarım.
Geçtiğimiz günlerde sosyal medyada bir video gündem oldu. Sanırım sizler de izlemişsinizdir.
İngilizce olarak yapılan konuşma Türkçe alt yazı ile verilmişti ve konuşmayı yapan kişi geçmişte Türkiye Cumhuriyeti´nde yapılan uygulamaları sıralıyor ve bunları da İslam´la bütünleştiriyordu.
Hemen konuya gireyim o halde.
- Kimdir bu kişi?
Sonradan Müslüman olmuş Yunan asıllı İngiliz vatandaşı bir insan. İsmine de ekleme yaparak ?Hamza´ adını almış.
- Bu konuşma nerede yapılmış?
Boğaziçi Üniversitesi´nde. Üniversite bünyesinde faaliyet gösteren ?İslam Araştırmaları Kulubü´nün düzenlediği bir program ve dinleyiciler de üniversitenin öğrencileri.
- Videoda konuşma yapan kişinin profesyonel eğitim aldığı belli. Kişilerin isimlerini söylemeden iletmek istediği mesajı dinleyicilerin desteğiyle vermiş oldu. Hatta öyle ki, Cumhuriyet´in kurucusu Gazi Mustafa Kemal Atatürk için dinleyicilere ?Şeytanın dostu´ bile dedirtti. Sonrasında da pişkince ?Bunu ben söylemedim, sizler söylediniz´ diyerek dinleyicileri amiyane tabirle ?salak´ yerine de koymuş oldu.
Konuşma beş yıl önce gerçekleşmiş. Yani günümüzden beş yıl öncesinin konuşması ve tepkiler de beş yıl öncesinin tepkileri. Öğrencilerin canhıraş alkışlarından ve katılımlarından bahsediyorum.
Bu kişinin bir kitabı Türkçe´ye çevrilmiş ve Timaş Yayınları´ndan da basılacakmışmış. Basılacakmışmış diyorum, çünkü gelen tepkiler üzerine Timaş Yayınları basımı durdurma kararı almış. Kendilerini de tebrik ediyorum.
Yavaş yavaş vahim olan manzaraya geleyim.
- Din alanındaki popülizm ve bu popülizmin üniversitelere de sirayet etmesi.
Din alanındaki populizm eskiden bu kadar fazla değildi diye düşünüyorum. Eskiden de popülist hocalar vardı belki, ama çekinirlerdi. Suyun görüldüğünde teyemmümün bozulduğu gibi bu hocalar, bilen biri çıkınca susarlardı. Artık durum çok değişti. Din alanında popülizm yapan ve kendini alim sanan bu kişiler fütursuzca şeytanlaştırma yapabiliyorlar.
Peki bunun sebebi ne?
Popülizmin en tepeden en aşağıya kadar toplumun her alanına yayılması. Din alanında popülist oldukça daha fazla cemaat buluyorlar ve daha fazla buldukça internetin de yardımıyla kendilerini daha güçlü sanıyorlar.
En vahim olan yönü de, din alanında popülizmin artık üniversitelere girmesi ve yaygınlaşması. Bu konuşmanın beş yıl önce yapıldığı hesaba katılırsa bugünkü durumun daha vahim olduğunu tahmin edebilirsiniz.
Üniversite şudur: Akıl ve düşüncenin ve bunun yanında araştırmanın temel alındığı, bir olayın birden çok fazla sebebinin ve sonucunun olabileceğinin öğretildiği, geçmişin çok iyi analizinin yapılarak geleceğe çözümler sunulmasının temel kriter olarak alındığı, genç insanlara üniversal bakış açısının kazandırıldığı kurum.
Bunları da bilince, Boğaziçi gibi köklü bir üniversitede bu kişinin konuşması ve öğrencilerin de iştahla desteklemeleri bize iki noktayı işaret ediyor:
- Üniversitelerdeki eğitim ve öğretimin içler acısı durumu,
- Üniversitelerdeki öğrencilerin Din /İslam anlayışlarının İHL Orta kısmı kadar sığ ve yüzeysel olduğu.
Günümüz İslam anlayışının İHL´leştirilmesi ve İHL seviyesi konusunu uzun uzun anlatmak isterim aslında ama neyse.
Ha bu arada, bu dediklerimden İHL´lileri tahkir ettiğim düşünülmesin, çünkü ben bizzat İHL mezunuyum. Benim İHL seviyesi dediğim konu şudur: İHL eğitimindeki bilgilerin ne kadar yüzeysel olduğunu İlahiyat eğitimi alınca daha iyi anlıyorsunuz. Sonrasında yapılan okumalarla bu daha da gün gibi ortaya çıkıyor.
İHL okumak demek İslam´ı bütün bütün bilmek demek değildir, ama bugün gösterilen ve insanlara inandırılmak istenen başka tabii.
- İslam Araştırmaları Kulubü.
Boğaziçi gibi köklü bir üniversitede faaliyet gösteren bu öğrenci kulubü kendine isim olarak bunu seçmiş: İslam Araştırmaları.
İslam Araştırmaları´nın aslına bir bakalım:
İslam Araştırmaları, İslam´ın geldiği dönemin incelenmesi,
İslam´ın o dönemde ne söylediği ve neleri değiştirip dönüştürdüğünün araştırılması,
Tarih içerisinde nasıl uygulamalar olduğunun tahlil edilmesi,
Bugünün anlaşılması, (Sanayi ötesi teknoloji çağı olarak yaşadığımız dönem)
İslam´ın bugüne neler sunabileceğinin İLMİ olarak ele alınıp, sunulması,
Müslümanlara güncel -ayakları yere basan- İslam´ın kaynak olduğu çözümler sunulması.
Bu kulubün getirdiği kişinin yaptığı konuşmanın konusu: İslam ve Laiklik. Bu konuyla alakalı yüzlerce konferans ve seminer dinlememiş olsam hadi neyse diyeceğim.
Gençler ve özellikle Boğaziçi´li gençler,
İslam ve Laiklik konusu irdelendiğinde Türkiye Cumhuriyeti´nin geçmiş yıllarındaki uygulamalarını şeytanlaştırmak ve o zamandaki kişileri şeytanın dostları olarak sunmak cahillikten başka bir şey değildir.
?İslam ve Laiklik´ konusu uzun soluklu bir seminer konusudur. Sizler öğrenci olduğunuz için böyle uzun soluklu bir seminer dizisi hazırlamalıydınız.
Laiklik nedir, Laikliğin ortaya çıkışı ve uygulanması, diğer ülkelerde Laiklik´in neden yaygınlaştığı ve benimsendiğinin belirlenmesi, Laiklik-Kilise çatışması, Laiklik-Hristiyanlık ilişkisi?
İslam´ın hukuki yapısı nasıldır, Din-devlet, Din-Yönetim anlayışları İslam´da nasıldır, İslam´da din deyince ne anlaşılır, devlet deyince ne anlaşılır, İslam´da hukuk nedir ve nasıl uygulanmıştır, İslam din devleti mi sunar, hukuk devleti mi?
Konu bu şekilde ele alınmalıyken, birisinin bu konu başlığı altında İslam´da yanlış görülen bir usul ile (Ölenlerin ardından hayırla konuşun- Kim bir müslümanın ayıbını örterse Allah da onun ayıbını örter) konuşma yapması ve üniversiteli gençlerin de alkış tutması en acı ve vahim olan manzara.
Bir de bu konuşmanın beş yıl önce yapılmış olduğunu tekrar düşünürsek, İslam´ı anlama ve araştırmada kalitenin ne kadar aşağılara indiğini görmüş oluruz.
Ne diyelim.
Bunlar yaşanacak ki, yaşanıyor. Her yaşanan olay Yaratıcı´nın takdiri ile olduğuna göre bize de sabırla eşlik etmek kalıyor?
Sevgi ve Bilgiyle kalın