Tarih: 23.09.2019 15:03

BM, İKLİM VE İRAN ISINMASI

Facebook Twitter Linked-in

Bu hafta bütün dikkatlerin New York’taki BM Genel Merkezi’ne yönelmiş olması çok doğal. Çünkü sonbaharın başlangıcına denk gelen bu tarih, yıl boyunca düzenlenen en büyük buluşma.

Ülkeler, her yıl bu vesile ile liderlerini ya da temsilcilerini, korkularını, endişelerini ve beklentilerini BM Genel Kurulu’na (BMGK) gönderirler.

 

BMGK görüşmelerinde iklim değişikliğinin öncelikli odak noktası olacağı aşikar. Ne de olsa bu, gezegenimizi tehdit eden en büyük tehlikelerden biri.

Küresel ısınma; kuraklıklar, seller, buzulların erimesi, sıcaklığın yükselmesi, deniz seviyesinin yükselmesi, hastalık ve salgınlara karşı bir uyarıdır. Çünkü bütün bunlar, sahil kentleri ile adaların ve birçok canlı türünün yok olacağı, kasırgaların artacağı anlamına geliyor.

Birkaç yıl öncesine kadar bu tür sözlerde az da olsa abartı olduğu söylenebilirdi. Ancak bugün, Başkan Donald Trump’ın tutumuna rağmen sorunun büyüklüğü ve ciddiyetine yönelik kapsamlı bir itiraf var. Uluslararası raporlar, yakın gelecekte iklim değişikliğinin dev ve milyonluk iç ve dış göçleri tetikleyebileceğinden bahsediyor.

Bu göçler, ülkelerin kalkınma programlarını, iş fırsatlarını ve istikrarı olumsuz etkileyecek. Sorun artık tehlike çanlarını çalma aşamasını boyutunu aşarak yaklaşan tehlikenin büyüklüğünü azaltmak için bulunlabilecek pratik katkıları araştırma boyutuna ulaştı. Nitekim BM Genel Sekreteri Antonio Guterres’in de iklim değişikliği konusuna öncelik verdiği çok açık. Bu konudaki en büyük destekçileri ise karar alıcıları gezegeni küresel ısınmanın yıkıcı etkilerinden kurtarmak için pratik adımlar atmaya zorlama görevini üstlenen sivil toplum örgütleri.

Elbette iklim değişikliği, BMGK çalışmalarının ve BM koridorlarında gerçekleşecek istişarelerin tek ve baskın konusu olmayacak.

Ortadoğu’dan gelen ve kendisini dayatan bir çok gündem maddesi var. O da Suudi Arabistan’daki petrol tesislerine düzenlenen saldırının ortaya çıkardığı kriz. Bu saldırı doğası ve tehlikeleri ile benzersiz çünkü enerji güvenliğini ve küresel petrol arzını hedef alarak aslında bütün dünyaya yönelik olduğunu göstermiş oldu.

Tüm dünya için hayati öneme sahip petrol tesislerini hedef almak gibi ciddi bir konuda her şeyden önce soruşturmanın sonuçlarını beklemek gerekiyor.

Bu, saldırıda kullanılan füzelerin ve SİHA’ların nereden geldiğini belirlemek, saldırıyı gerçek bağlamında ele almak ve tekrarlanmamasını garanti altına alacak araçları araştırmak için çok önemli. Ancak saldırıda kullanılan İran silahlarına ait görüntüler, son dönemde Yemen’deki vekili Husilerin Suudi Arabistan’a yönelik gerçekleştirdikleri bütün saldırılarda açıkça görüldüğü gibi bu saldırıda da “İran’ın parmak izleri” olduğundan bahsedilmesine yol açtı. İran rejiminin, hem bölgedeki çoğu ülke ile ilişkilerinde hem de dünyanın birçok ülkesi ile ilişkileride bir sorun olduğu kesin. Çünkü saldırı, küresel ekonomik sistemi de hedef aldı.

Bu saldırıdan önce İran Cumhurbaşkanı Hasan Ruhani’nin, Washington ile artan anlaşmazlık ile ilgili Tahran’ın kendi yorumunu sunmak için BM kürsüsünden faydalanma imkanı vardı. Yapacağı konuşmada şüphesiz ekonomik yaptırımların bir silah gibi kullanılmasından ve bunun vatandaşların geçim kaynaklarına verdiği zarardan bahsedecekti. Katılımcılar arasında bilhassa ABD’nin çekilmesine rağmen nükleer anlaşmayı hala canlı tutmaya çalışan Avrupalı ülkelerinin de var olduğu göz önüne alınırsa en azından katılımcılarının bir bölümünü etkilemeyi başaracağı da kesindi.

Ancak şimdi durum değişti. Birçoklarının gözünde artık İran; enerji arzını rehin almaya çalışan bir ülkeye dönüştü. Rehinesini serbest bırakmak için de İran, bütün dünyanın yalnızca haklarını değil Ortadoğu’da son yıllardaki uygulamalarını ve gerçekleştirdiği ihlalleri de kabul etmesini şart koşuyor.

Dolayısıyla dünya, Ruhani’nin bölgedeki istikrar projeleri ve bölge halkları arasında uzlaşı ile ilgili sözlerine inanmakta zorlanacaktır. Aynı durum Ruhani’nin, bölgede bulunan yabancı askeri güçlerin varlığının sorunun temeli olduğu iddiası için de geçerli. Çünkü yabancı güçlerin bölgeden çekilmesini isteyen İran’ın, aslında davranışları ile bu güçlerin varlığını sürdürmesi hatta çoğalması için bütün gerekçeleri sağladığı açık.

Asıl ilginç olan ise yabancı güçlerin varlığını kınayan İran’ın, bölge ülkelerine güven vermek yerine endişelerini arttırmaya çalışmasıdır. Nitekim petrol tesislerine gerçekleştirilen saldırıdan birkaç gün sonra AFP, Meşhed şehrinin Cuma hatibi Ayetullah Ahmed Alemu'l Huda’nın oldukça açık ve net olan şu sözlerine yer verdi: “İran’ın yüzölçümü bugün coğrafi sınırlarından daha büyüktür. İran bugün sadece İran’dan ve coğrafi sınırlarından ibaret değil. Irak’ta Haşdi Şabi, Lübnan’da Hizbullah, Yemen’de Ensarullah (darbeci Husiler), Suriye’de (Esed'in) Ulusal Savunma Güçleri ve Filistin’de İslami Cihad ve Hamas, bunların tamamı  İran’dır.”

Bu sözler, coşkulu ve abartılı sözlerden ibaretmiş gibi görülebilirdi. Ancak Devrim Muhafızları generallerinin 4 Arap başkentinin İran’ın uydusu olduğuna yönelik tekrarlanan açıklamaları ile tam anlamıyla uyuştuğu için kendisini böyle görmek çok zor.  

İran rejiminin, bölgeye yeni gerçeklikler dayatmaya, bölgenin kimi zaman da ülkelerin dengelerini değiştirmeye çalıştığı çok açık. Aynı zamanda uluslararası hukuk ve BM tüzüğüne tamamen aykırı olan bir iletişim dilinin temelini atmaya çalıştığı da aşikar.

İran rejimi, devrim ateşini körüklemekte ısrar etmesi ve bir devlete dönüşmeyi reddediyor. Bu yüzden de devrimi ihraç etme politikası, birden fazla yöne istikrarı sarsıcı emisyonlar salan bir reaktöre dönüştü. Bu emisyonlar da bir yandan ülkelerin bölünmesine diğer yandan sınrıların füzeler, İHA’lar ve milisler ile ihlal edilmesine yol açtı. Ortadoğu’nun iklimini değiştiren İran ısınması artık hem bölgesel hem de küresel bir soruna dönüştü. Dolayısıyla bu hafta New York’un gerek küresel ısınma gerekse İran ısınmasından kaynaklanan tehlikeli emisyonlara ilişkin yoğun istişarelere tanık olması şaşırtıcı değil. Bu yılki BM Genel Kurulu toplantıları, BM ile uluslararası sahnede yer alan büyük oyuncuların sorumluluk ruhu için bir sınavdır.




Orjinal Habere Git
— HABER SONU —