Pinpon topu oynayanları seyreder gibinin ötesinde kaset savaşlarını seyretmek.
Pinpon oyununda bir sağa, bir sola gözlerinle beraber başın gidip geliyor.
Kaset savaşında ise sağdan, soldan, önden, arkadan, alttan, üstten altı yönden geliyor savaş haberleri.
Kimler, kimlerle berabermiş de haberimiz yokmuş.
En eski partinin başkanı, ahlaksız bir ilişki yapıyor diye kaset yayınlanıp görevinden çekilince kasetler savaşını duymayan kalmadı.
Koronayla mücadelede zarar gören oteller bile bu savaştan zarar göreceğe benziyor.
Otellerde kimlerle görüştüğünüzü, ne yediğinizi, ne yaptığınızı yayınlayıverenler var.
İnsanlar acaba benim de kasetim var mı endişesi yaşayanlar, korkmayınız.
Öyle bir sistemi dayatmışlar ki o sistemin içinde dostluğa yer yoktur.
Politikada satamayacağın şey yok dedirtiyorlar.
Ticarette yapamayacağın şey yoktur kuralını öğretiyorlar.
Milyar dolar ödemişsin, uçak siparişi vermişsin, aradan yıllar geçmiş uçak vermediği gibi, parayı da geri vermiyor ve bu sistem, dünyaya da nizam vermekle kendini görevlendirmiş.
Onun ahlaksızlığını anladık da onun gibi olmaya veya onunla fotoğraf çektirmeyi kendini aydınlanmış sayan aydınlarımıza ne denir?
Radyonun olmadığı, gazetenin gelmediği, Karaman’a 45 kilometre uzaklıktaki Göcer köyümde daha yedi yaşına gelmeden imanın altı şartını öğrenmiştim evde.
Meleklere iman bölümünde 24 saatin her saniyesinde yaptıklarımızın, yapmadıklarımızın, söylediklerimizin, söylenmesi gerekirken söylemediklerimizin de yazıldığını öğrenmiştik demek eksik olur, bunları bilmek ve iman etmek gerektiğini öğrenmiştik.
Bilmek yeterli değil, iman haline getirmek ve o imanın gereğini yapmak gerekir.
Sevgili Peygamberimiz:
“Her şeyin bir kalbi vardır. Kur’an’ın kalbi de Ya-Sin süresidir” buyurduğu için halkımız tarafından çok okunur. (Tirmizi, Sünen, K. Fezailü’l-Ku’an, bab 7).
Ya-Sin süresinin 65’inci ayetinde Rabbimiz, mahşer günü, ellerimiz ve ayaklarımızın da şahitlik yapacağını haber verir:
“O gün onların ağızlarını mühürleriz de, bize elleri konuşur ve yaptıklarına ayakları şahitlik yapar” (Ya-Sin süresi ayet 36/65).
Kasetlerimizi, kendimiz taşıyoruz.
Ajanımız, bizimle beraber geziyor, oturuyor, yatıyor, namaz kılıyor…
“Şüphesiz sizin üzerinizde bekçiler vardır.
Değerli yazıcılar (melekler) vardır” (İnfitar süresi ayet 82/11).
Bizim iyilik ve kötülüklerimizi yazan o değerli melekler, kötülük yaptığımızda belki tevbe eder/pişman olur diye bir müddet kaydetmezler. İyilik yaptığımızda ise sevinerek hemen kaydederler.
“Söylediği her sözde muhakkak yanında hazır bir gözcü vardır” (Kaf süresi ayet 50/18).
Bizim kasetlerimiz, bu dünyada bizi rüsva etmez.
Kaos meydana getirmez.
Düşmanlarımızın işine gelmez.
Ama ahirette bizi cehenneme atacak davranışlarımız, bu dünyada düşmanın işine gelir.
Rabbimiz yine Ya-Sin süresinde:
“Ey Adem oğulları, ben size: ‘Şeytana tapmayın, çünkü o size apaçık bir düşmandır. İşte bana ibadet edin’ diye ahd vermedim mi? İşte doğru yol budur” (Ya-Sin süresi ayet 36/60-61).
Saçımızın telinin ucundan ayak tırnağımızın ucuna kadar her hücremizi yaratıp yaşatan Rabbimizin kurallarına değil de şeytanlaşmış insanların kurallarına uyarsak her şeyimiz kaydedilip hesabı sorulmadan önce bu dünyada da ezik yaşamaya mahkûm oluyoruz.
Bize nefes alıp verdiren, dünyamızı süsleyiveren, Rabbimizin kitabını, Sevgili Peygamberimiz gibi uygulamaya çalışalım, ondan sonra kimseden korkmadan İslam yolunda Allah’tan başka kimseden korkmadan yarışımıza devam edelim.