Hayat o kadar enteresan ki, insan anlamakta ya da zihnine bazı şeyleri oturtmakta zorluk çekiyor.
Başlıkta ifade ettiğim cümle, çok uzun zamandır zihnimde dolanıp duruyor. Kimi zaman karşımdaki kişiye ifade etmişimdir, kimi zaman da ifade etme gereği bile duymamışımdır. Neden ifade etme gereği duymadım diye soracak olursanız, karşımdaki o kadar çok bağıra-çağıra Ak parti sempatizanlığı yapar ki, şaşkınlığımdan, olayı özümsemeye gayret sarfetmişimdir.
Son yıllarda olaylar, gelişmeler çok garip hal aldı. Ortalık toz bulutu adeta. El yordamıyla yön bulmaya çalışıyor insanlar. Bu yüzden de, nerede kümelenme çoksa, oraya doğru yöneliyorlar.
Yerel seçimler yaklaştıkça, gariplikler daha da artar oldu. Konda´nın araştırması, toplumun nasıl toz bulutu içinde bir oraya, bir buraya savrulduğunu da gösterdi.
?.
Bu yazıyı isterseniz yazarının sesinden dinleyebilirsiniz de:
Sokak diliyle olacak ama hani bir tabir vardır ya: ?Doğan görünümlü Şahin´. Bakıyorsunuz Doğan görünüyor ama kağıtlarına bakınca, araç aslında Şahin, bazen Şahin bile değil, Murat 131.
Toplumda insanların durumu da böyle.
Dindar görünümlü inançsız,
İnançsız görünümlü iman sahibi,
Örtülü ama açık bile daha masum,
Örtülü ama içkili mekanlarda, bir de onun üzerine suç duyurusu kuyruğunda?.
Konda´nın araştırması ile ilgili bir yazımda dile getirdiğim bir soru vardı: ?Hakikaten Ak parti neden kurulmuştu?´
Bu soruyu bir derece ilerletelim: ?Ak partinin kurulma aşamasında, Abdullah Gül ikinci liste ile ?ben de varım´ dediğinde, çevresinde kimler vardı?´
O zamanlar, Abdullah Gül´ün bu çıkışında kimler bu kadro içindeydi?
Abdullah Gül´ün çıkışından da önce, Fazilet ve daha da önce Refah döneminde kimler vardı? Kimler o zamanlar ?çözüm adaletli ve inançlı kadrolarda´ diye sesleniyordu?
Bu üç soru yeterli olur sanırım.
Seçim maratonu hızlandıkça ve seçimin sonucu kestirilemeyince, birileri çıkıyor ve akıllara ziyan, akıllara zehir ve insanın zihnini dumura uğratan cümleler sarfediyorlar.
Durun bakalım.
Sizler, Ak Parti´nin çıktığı çizgiye laf ederken, yerden yere vururken ve hatta küçümseyerek alay ederken, biz buradaydık ve hala daha buradayız.
Sözüm kimlere.
Ankara seçimleri ile ilgili, pişkin pişkin, ?sayın Gökçek, özür dilemeli, kendini affettirmeli, Ak Parti adayının yanında yer aldığını basın önünde ifade etmeli´ diyen pseudo Ak Partililere?.
Siz önce, yapılan hadsizlikler için, Abdullah Gül´e nezaket ziyareti yaparak, kendisinden özür dileyin, helallik isteyin, ondan sonra başkası için özür dilesin demeye yüzünüz olsun.
Eskiden beri Ak Parti kadroları için ağızlarına geleni sayan, liberal görünümlerinden zerre kadar ödün vermeyip Ak parti kadrolarının dindarlıklarına herşeyi söyleyen akademisyen-yorumcular, İzmir-İstanbul ve Ankara gazetecileri ve her partide rant peşinde koşmuş ve bugün de Ak parti ile rant elde etmeye çalışanlar..
İnsanın gerçekten aklı duruyor.
İş ve makam sahibi olmak için yaranmacılık yapan yeni bitme tipler de işin cabası. Genç oldukları için sesleri çok çıkıyor, tecrübe de olmayınca, kelimenin anlamıyla değil de, bağırmayla haklı olduklarını sanıyorlar.
Rahmetli Erbakan´ın bir sözü vardı: ?Yaaa, biz sizin geçmişinizi biliriz´.
Bu adamlar ne zaman bu kadar Ak Parti sempatizanı, yok hatta militanı oldular? Ve öyle ki, taa eskiden beri Ak partili olanları da, eleştiriyor diye afaroz da ediyorlar. Bakın hele.
Bir diğer örnek ise Yeni Asır´da yazılar kaleme alan ve şimdi iktidara yakın bir gazeteye geçen bir başka gazeteci. 2010 yılında bir yazısında, ?bu kadar seçimin faturasını millet ödüyor´ diyerek, o zamanki Ak parti iktidarına yüklenen bu gazeteci, bugün TV programlarında Ak parti için, bir o konuşmacıya, bir bu konuşmacıya çıkışmakta. Fesübhenallah. Ya ne günlere geldik.
Son örnek de, hepinizin de yakından tanıdığı Hayreddin Karaman Hoca´dan. Hayreddin hoca, 13 Ocak Pazar günü, ?İktidarı eleştirmek´ diye bir yazı kaleme aldı ve şunu ifade etti: ?Eğer eleştirene göre iktidar liyâkatını kaybetmişse, yerini bir başka siyasi kadroya terk etmesi gerekiyorsa, doğrusunu ve daha iyisini yapabilecek böyle bir kadro da varsa iktidarı yıpratacak ve muhalefetin eline koz verecek ölçüde de olsa eleştiri yapılmalıdır. Eğer bu şartlar mevcut değilse, mevcut eksiklere ve kusurlara rağmen iktidarın devamı gerekiyorsa bu takdirde eleştiri, iktidarı zayıflatıp düşürecek, daha beterine fırsat verecek ölçüde olmamak gerekir´
Bu şartlar mevcut değilse ifadesiyle hoca, hala daha şartların yeterli olmadığını vurgulamış. 16 yıllık iktidarda olma, devletin bütün kurumlarında etkin olma ve bu kadar oya rağmen bu neyin yeterli olmaması?
Bir de benim anlamadığım konu da şu:
Erbakan Hoca Adil Düzen´i anlatıp, ?yeniden milli kalkınma´ dediği zamanlarda, Hayreddin Karaman hoca ve ekibi, ?İmam-Hatipleri siyasallaştırıyorsunuz´ demişlerdi. O zaman siyasallaşma tehlikesiyle karşı karşıya olan bu okullar, bugün böyle bir tehlikeyle karşı karşıya değil mi acaba?
O zamanlar, Erbakan Hoca için fazlasıyla ve abartılı temkinli davrananlar, bugün ne kadar da rahat olup, bu kadar hoşgörülü hale geldiler. Çok enteresan?.
Aslında olması gereken, değerli bir otorite olarak sizin gibi bir İslam Hukukçusunun, yanlışlıkları söylemesi ve uyarması ve ayrıca eleştirerek daha iyi olması için ikaz etmesidir.
Demem o ki, beyefendiler ve hanımefendiler?
Sizler bugün abartılı şekilde Ak Partili oldunuz, eleştirileri bile duymak istemiyorsunuz.
Eleştirenler neden bu eleştirileri yaparlar? Çünkü onlar eskiden beri bu çizgidedirler ve gidilen yolda kayma ve değişiklik olduğunu bilirler ve SAMİMİ oldukları için de eleştirilerini dile getirirler.
Samimiyet ilginç bir gerçekliktir. Samimiyeti bilmeyenler, samimi olmanın ne demek olduğunu da anlayamazlar.
Bir insan, kırılmasına-gücenmesine-darılmasına bakmadan ailesinin bir ferdini neden eleştirir? Onu sevdiği için. ?Kızsa da, gücense de doğruları söylemem lazım´ diye düşünür. Aileden olanlar, uzaktan sevmeyi başarabilenlerdir. Uzaktan sevenlerin eleştirilerini göklere çıkartıp maksat arayanlar da, aileden olmayanlardır?
Sevgi ve Bilgiyle kalın