Bir Siyer daha niçin okuyayım?

Yusuf Ziya Cömert, Wadah Khanfar’ın ‘İlk Bahar’ ve Prof. Dr.İrfan Aycan’ın “Tarihte Müslümanlar’ adlı 8 ciltlik eserinden hareketle, dünyanın en çok konuştuğu İslam konusu üzerinden bazı tespitlerde bulunuyor.

Bir Siyer daha niçin okuyayım?

Neden okumalıyım bir ‘Siyer’ ya da ‘İslam Tarihi’ kitabını? Daha önce bir çoğunu okudum. Yeni okuyacağım bana ne öğretecek?

Tekrar faydadan hali değildir. Unuttuklarını hatırlarsın. İhmal ettiğin yerleri bugünün dikkatiyle yeniden değerlendirebilirsin. Bu da tazelenmedir.

Kabul. Ama bu şekil bir tazelenme şu anda bana cazip gelmiyor. Başka hangi sebeple okumalıyım?

Bu soruyu Wadah Khanfar’ın ‘İlk Bahar’ına başlarken de sormuştum.

Sorunun cevabını kitabı okumadan bulmak hemen hemen imkansız.

‘Siyer’in içindeki ‘strateji’yi keşf etmeye çalışıyordu Khanfar. Peygamberimiz’den önce ve Peygamberimiz’in asrında etkili olan -etkisi sonraki çağlara da sirayet eden- Arap kabile yapısını yakından incelemişti. Bu bilgiler de yeni bir bakış açısı sağlıyordu. Okumam boşa gitmedi.

Şimdi yeni bir tarih çalışmasının girizgahındayım ve aynı soruları soruyorum.

“Günümüz dünyasında adı ön planda olan ve üzerinde en çok konuşulan din İslam’dır.”

Bu cümle Prof. Dr. İrfan Aycan’ın “Tarihte Müslümanlar’ adlı 8 ciltlik esere yazdığı giriş metninin başlarında yer alıyor. (Otto.)

Bir açıdan kışkırtıcı. İslam ‘en çok konuşulan din.’ Ama iyi mi konuşuluyor? Doğru mu konuşuluyor? Müslüman olmayanları bir kenara koyalım, Müslümanlar tarafından verimli mi konuşuluyor? Özgür mü konuşuluyor?

“İki milyarı aşkın müntesibi ile İslam, dünya nüfusunun yaklaşık dörtte birinin yaşamını şekillendirmektedir.”

Nasıl şekillendirmektedir? İyi mi kötü mü?

Veya gerçekten İslam mı şekillendirmektedir, yoksa kimini tarihten tevarüs ettiğimiz, kimini oradan buradan devşirdiğimiz, hepsini ‘din’ mefhumunun içine yerleştirdiğimiz başka amiller mi?

Bu sualleri, İrfan Aycan Hoca’nın ifadelerini nakzetmek için sormuyorum. ‘Kışkırtıcı’ dediğim buydu, Hoca’nın cümleleri bu sualleri kışkırtıyor.

Alimlerimizin, düşünürlerimizin, hamasete mola vererek bu sualleri sormaları ve cevaplarını aramaları gerekiyor.

Yoksa konuşulmaya ve konuşmaya devam ederiz. Kellim kellim la yenfa!

Buraya kadar yazdıklarımı ‘Tarihte Müslümanlar’a bir tenkit saymayalım. Hepimizi kapsayan bir özeleştiri...

“Müslümanlar karşılaştıkları medeniyetlerin mirasını sahiplenmiş ve bu medeniyetlere ait pek çok eseri tercüme, tetkik ve tenkit ederek yeni terkip ve telifler ortaya koymuşlardır.”

“Siyasi üstünlüklerini ilim, fen ve kültür alanlarına taşıyarak çok kültürlü, çok milliyetli ve çok dilli bir toplumsal yapıyı bir arada yaşatmayı başarmış ve büyük bir medeniyet inşa etmişlerdir.”

Doğrusu, tarihteki Müslümanların başka unsurlarla bir arada yaşama konusundaki başarıları Batı’nın hiçbir tarafıyla kıyaslanamaz.

(Bunu benim okuduklarım içinde en iyi not eden yazar bir tarihçi değil. Müslüman da değil. Lübnanlı Hristiyan bir edebiyatçı. Daha çok romanlarıyla tanıdığımız ama dünyanın güncel meselelerine değindiği ‘Ölümcül Kimlikler’ gibi kitaplarıyla düşünce dünyamıza katkıda bulunan Amin Maalouf.)

Aycan miladi asırlara egemen olan siyasi güçlerin listesini yapmış. 21 asırdan 10’unda Müslümanların egemen güç olduğunu belirtiyor.

(Kişisel olarak, ‘egemen güç’ olmanın her durumda iyi bir şey olduğundan emin değilim.)

16. Yüzyıldan itibaren Avrupa’da gerçekleşen coğrafi keşiflerin, aydınlanma ve sanayi devriminin etkisiyle İslam dünyası etkinliğini kaybediyor. Bu süreçte Müslümanların payına “İçe kapanma, yıkım, kan, gözyaşı ve kardeş kavgası” düşüyor.

Prof. Dr. Aycan ‘Tarihte Müslümanlar’ın yazılış gayesini bu safhada belirliyor.

“Müslümanların küllerinden doğarak bir kez daha dünya medeniyetine katkı sağlaması ancak iyi bir tarih şuuru ve tasavvuru ile mümkündür. Bu amaca yönelik olarak gelecek nesillere bir vizyon kazandırma hedefiyle kendilerini sorumluluk altında hisseden bir grup bilim insanı tarafından sahip olunan büyük medeniyet birikiminin farkına varılması için böyle bir proje başlatılmıştır.”

Benim önceliklerimle aynı değil.

Aynı olmasın. İçinde ufuk açıcı şeyler bulmama mani bir durum da yok.

Müteakip yazıda kaldığımız yerden devam edelim.

İlk Bahar, Wadah Khanfar

Prof. Dr.İrfaan Aycan, Tarihte Müslümanlar, 8 ciltlik