İnsanların hala konuşabildiği dönemlerde rahmetli Mahir Kaynak “bir operasyonun kimin tarafından yapıldığı veya kime yapıldığını değil kime yaradığını sorgulayacaksınız” derdi.
Gare operasyonu aslında çok uzun zaman konuşulacak, tartışılacak bir operasyondur. Şüphesiz bu operasyonun ortaya çıkaracağı sonuçlarda vardır. Ve zaten biz bu sonuçları sıcağı sıcağına görmeye başladık.
Öncelikle birazcık bölgeyi bilen, birazcık Türk televizyonlarının askeri uzmanlarını izleyen herkes bilir ki, Gare gibi bir yere gidip esirleri almak mümkün değildir. Bombalasanız da, esirleri oradan almaya çalışsanız da sonuçta her ikisinin de ölümle sonuçlanacağı apaçık ortadadır.
Kimlerin hangi akılla Erdoğan’ı bu müjdeli habere ikna ettiği çok önemlidir. Zira en ufak askeri bilgisi olanın bunun mümkün olmadığını bilmemesi mümkün değildir.
Tam da soruyu buradan sormak gerekir.
Sonucu bilindiği halde kim bu operasyona karar verdi?
Ve
Sonucu belli olduğu halde (esirlerin ölümünün kesin olduğu bilindiği halde) kim Erdoğan’a müjdeli basın toplantısını düzenlettirmeye çalıştı?
Zaten özel savaş uzmanlarının durumu kurtarmak için neredeyse seferber edildiği, birbirlerine kaş ve göz işaretleri yaptıkları programlarda özellikle ”rehine” terimi kullanılırken,
Kim Erdoğan’a “Esir” sözcüğünü kullandırdı.
Gelelim Mahir Kaynak’ın “kime yaradı” sorusuna.
Erdoğan’a yaramadı, hatta ciddi bir yara aldı.
PKK’ye yaramadı, elindeki esirleri kaybetti.
Peki kime yaradı?
Bilindiği gibi baya bir zamandır Kürt seçmen nezdinde AKP ciddi kan kaybediyor. Erdoğan’da bu kan kaybının önüne geçmek için basına yansıyan Gülşen Orhan’ın temasları ve Onun gibi Kürt meselesinde sözü olan pek çok kişinin saraya gidip Kürt sorunu noktasında bazı sözler sarf ettiğini biliyoruz.
Son dönemlerde Bahçeli’nin sözlerini sürekli üzerine alan muhalefete rağmen sözün asıl adresinin Erdoğan olduğunu düşünüyorum. Bütün sözlerinde “ha sakın yanlış yapma” edası vardı. Kimin yanında duracağına dikkat tarzında nizamatlar vardı.
Ayrıca Saray bürokrasisi ve İç işleri Bakanlığı da Bahçeli ile eşgüdüm çalışıyor görüntüsündeydiler. Biri bir şey söylediğinde diğeri tamamlıyordu.
Uyarıların hepsi Kürt meselesi diye bir mesele olmadığı, terörle mücadelenin bütün şiddetiyle devam etmesi noktasındaydı.
Ve Gare operasyonuyla ortaya büyük bir ES kondu. Murat Karayılan bin parçaya bölünmezse yüzüne tükürülecekti. Bu bir devlet tavrından çıkmış, bu misyonu üstlenmiş ve bitmeden bırakmayacak birinin devamına işaret ediyordu.
AKP içindeki varlık mücadelesi veren bazı Kürtlere ES konurken, Erdoğan’a da savaş dışında başka seçeneğin yok denildi.
Erdoğan’a girdiğin yoldan dönme, bazılarına ufakta olsa meyletme dendi.
Bu Trump döneminden Biden dönemine geçerken bazı hesaplaşmaların da nasıl olabileceğini, mümkünler ve mümkün olmayanlar hakkında da bazı ip uçları barındırdığını söyleyebiliriz.
Bence başarısız bir operasyon değildi, tam da amaçlarını yerine getiren, gelecekte ancak aydınlatılabilecek bir büyük oyundu.
Bel ki de “her dönemin kurbanları vardır” sözünün yeni bir tecellisi ortaya konuyordu.
Gare’deki büyük acıyı ben böyle gördüm…
Haber Azad