Pek çoğumuz Tayyip Erdoğan’ı bağnaz ve dogmatik biri sanıyor, kararlarını verirken dar bir bakış açısından baktığını düşünüyor ve kendisiyle ilgili hüküm bu önyargıyla veriliyor.
Oysa Tayyip Erdoğan hiç de öyle biri değil. Bir liderde bulunabilecek en önemli vasıflardan sayılması gereken bir özelliğe sahip: Zamanı geldiğinde sorunlara siyasi açıdan en uygun çözümü bulmak için kendinden fedakarlık edebiliyor…
Şu son birkaç gündür hakkında çıkan yazılara ve muhalif siyasilerin açıklamalarına yansıyan ön kabullere bakarsanız, onunla ilgili değerlendirmelerin yanlışlığı hakkındaki bu tespitimin çarpıcı örneklerini görürsünüz.
O tür değerlendirmelere sebep olan son kararı, Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın yanlış yapsa bile, kendisine çıkış yolu gösterildiğinde doğruya yönelebileceğini açık bir biçimde gösteriyor.
Israrla faiz indiriminden söz etmesi ve bunu ekonomi üzerinde baskı aracı olarak kullanma amacıyla görüşünü ‘nass’ gerekçesi ile açıklaması eleştiri konusuydu. Eleştirilere haklılık veren bir durum da söz konusuydu: ‘‘Faiz indirilsin’’ ısrarı başladığında 1 doların o zamanki değeri ile, arada üç genel müdürünün değişmesiyle ancak gerçekleşen Merkez Bankası’nın o ısrar üzerine aldığı kararların sonucunda doların kazandığı değer TL’nin müthiş aleyhineydi.
Bir ara 18 TL üzerine çıkan dolar şu sıralarda 12 TL’nin altına indi.
Nasıl oldu bu?
Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın tanıtımını yaptığı ‘kura bağlı mevduat hesabı’ açıklaması sayesinde…
Reklam
Hepimiz o açıklamanın yapıldığı gün TL’nin dolar karşısında an be an kazandığı değeri faltaşı gibi açılmış gözlerle izledik.
Faiz en son indiği yüzde 14 oranında kaldı. Faizin üzerine baskı uygulanıyor ve bu yüzden enflasyon tasarruflarını eritiyor diye TL’den kaçıp yabancı paralara sığınan mevduat sahiplerine, kurda meydana gelebilecek yükselme kadar bir oranın Hazine tarafından karşılanacağı garantisi verilince insanların tavırları değişti.
Değişmiş olması lazım.
Ülkede piyasaların kapalı olduğu ve doların değerinin düşmesine yol açan TL’ye dönüşün ancak Londra başta olmak üzere Avrupa borsalarında ve New York’takiler başta olmak üzere ABD bankalarında gerçekleşen alım-satımlarla sağlanabildiği bir dar zaman aralığında oldu bu.
Mucize gibi bir şey.
‘Dış mihraklar’ TL lehinde devrede olmalıydı o gece.
Olana ‘mucize’ özelliği kazandıran görüntü o geceden sonra da devam etti, ediyor.
Cumhurbaşkanı Erdoğan tarafından açıklanan yeni sistemin nasıl işleyeceği belli belirsiz ve hangi bankaların bu sistem içerisinde yer alacağı, TL’ye dönmek isteyecek mudilerin yeni hesapları nasıl açabilecekleri henüz bilinmez iken, doların değeri sonraki iki günde de azalmaya devam etti.
Reklam
Nasıl oldu bu?
‘Mucize’ denilen olgunun rasyonel gerekçelerle açıklandığı nerede görülmüş?
Yine de açıklamaya çalışayım.
Bence olanda Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın ‘bağnaz’ ve ‘dogmatik’ denilmeyi hak etmeyecek kadar çözümden yana biri oluşunun etkisi büyük.
Kendilerine ‘‘Bize ‘Faizi artırın’ dışında bir formül üretin, dinlemeye hazırız’’ açık yürekliliğiyle yaklaşan devlet yetkilisine, görüşleri alınmak üzere çağrılan ülkemizin öndegelen bankalarının yöneticilerinin, ‘‘Kur garantisine bağlayın, millet parasını dolardan TL’ye çevirir’’ aklını verdikleri söyleniyor ki, bu söylenti doğru olabilir.
Edward de Bono adlı, ‘lateral düşünce tarzı’ adıyla geliştirip yıllar boyu çeşitli kitaplar ve düzenlediği kurslarla o tarzı yaygınlaştırma mücadelesi veren Malta’da yerleşik bir psikologu hatırlattı bana bu yaklaşım.
‘Lateral düşünce’ örneği çünkü…
De Bono’nun pek çok eseri dilimize de çevrilmiştir.
Psikologun ‘sorunların çözümünde farklı düşünce tarzı’ diye çevirebileceğimiz yaklaşımını anlatmak için kullandığı örnek Süleyman Peygamber’e atfedilen iki annenin sahip çıktığı bebekle ilgili sorundur.
İki kadın da bebeğin annesi olduğu iddiasındadır ve bebeğin kendisine verilmesini ister.
Süleyman Peygamber kadınları dinledikten sonra bebeğin ortasından iki parçaya bölünüp her kadına birer parçasının verilmesine hükmeder.
Gerçek anne ‘‘Aman, sakın ha’’ diye bu hükme karşı çıkar ve iddiasından vazgeçerken, sahte annenin sesini çıkarmadığı görülür.
Çocuğun gerçek annesinin kim olduğu bu yolla ortaya çıkar.
Geçen hafta sonu ‘kura bağlı mevduat garantisi’ sistemini yeni bakan Nureddin Nebati’ye kendileriyle görüştüğü banka genel müdürleri tavsiye ettiyse önce onları tebrik etmek gerekir.
Sorunu Süleyman Peygamber yöntemiyle çözüme kavuşturdukları için…
Tabii, onlardan gelen bu çözüm önerisini ‘‘Bu yolla faiz artmamış oluyor’’ diye takdim etme başarısının sahibi olan yeni atanmış Hazine ve Maliye Bakanı Nebati’yi de övgüde ihmal etmemek şart.
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın tarihi açıklamayı yaptığı andan başlayarak şimdiye kadar çerçevesi ve nasıl işleyeceği tam bilinmediği halde TL’nin değerinin sürekli artması mucizesinin mimarı da yeni bakan olmalı.
Merkez Bankası verilerine bakarak o arada 7 milyar dolar kadar bir meblağın rezervlerde azaldığını keşfedenler bunu eleştiri konusu yapıyorlar; ancak o kadar az bir meblağla bu kadar büyük bir sonuç alınması bence övgüyü hak ediyor.
Sonuca bakalım; pazartesi akşamı 1 dolar 18 TL idi, bugün 1 dolar 13 TL’nin altında.
Evet, yılın başında 1 dolar 8 TL bile değildi, fakat onu şimdi hatırlatmanın zamanı değil.
Biz şimdiye bakalım.
‘‘Kur garantisi yüzünden mevduat sahiplerine ödenmesi gerekecek ek getiri oranı Hazine’den nasıl karşılanacak?’’ gibi sorularla yarını da fazla sorgulamayalım.
Şimdi bu başarıyı sağlayan, zamanı geldiğinde, kuru Hazine’ye herhangi bir yük getirmeyecek oranda tutma becerisini de gösterecektir.
Onun da bir yolu nasıl olsa bulunur.
Esas bağnaz ve dogmatik olanlar kimmiş, hepimiz bu süreçte gördük.