Sait Alioğlu'nun ,El-Fihrisit'in yapılan yeni baskısından dolayı, daha önce yayınlanmış bulunan "el-Fihrist" adlı eserle ilgili yazısı...
Gerek doğuda ve gerekse de Batıda, kültür dünyasını oluşturan, çoğu birbirinden önemli eserlerin kaleme alındıklarını ve büyük bölümünün günümüz dünyasında da ‘hakettiği değeri’ bulduğu ve önemini koruduğunu söyleyebilirdik…
Bunlara örnek olarak, hayvanlar üzerinden aktarılan ‘fabl’ türü hikâyelerle, insanın olgunlaşmasına yönelik bir eser hükmünden bulunan, Beydaba’ya ait ve Hint kültür dünyasının, kendi alanında başyapıtı sayılan ‘Kelile ve Dimne’ eseri gibi birçok eser bir çırpıda sayılabilirdi.
Keza Platon’un, kendi bakış açısıyla anlattığı ve devlet aygıtıyla ilgili eseri olan “DEVLET” adlı eseri; Aristonun, belağat/konuşma türü eseri olan “RETORİKA”sı; İslam kültür tarihinde Hz. Ali’nin(kv.) değerli söz ve nasihatlarından oluşan “NEHCU’L-BELAĞA” adlı başyapıtı; keza önemli bir değerimiz olan Mehmed Âkif’in, konusunu nesrî bir şekilde, ama şiir kalıbı içerisinde ve nazım kuralları çerçevesinde anlattığı “SAFAHAT”ı gibi birçok değerli eser de konuyu anlama açısından sayılabilirdi…
Onlara daha nice değerli eseri ilave edebilirdik…
Günümüze kadar gelmiş olmalarına rağmen, bu eserlerin, dünya durduğu sürece, insanların değişen, giderek çatallaşan ilişki biçimlerine koşut bir şekilde, gelecek asırlara kalıp kalmayacağı gerçeğini ve insanların onlara yönelik ilgilerinin olup olmayacağını kuvvetli bir ihtimal açıdan düşündüğümüzde, bir kısmının adı bilinmesine, ama mevcudunun olmadığı bilinen eserler gibi, aynı akıbete uğrayıp uğramayacağı ‘şimdilik’ bizce meçhul durmaktadır.
Allah'ın yarattığı ve insanın kullanımına hasrettiği kendi dünyamız dahi, bir takım yapısal deformasyona uğruyorsa ve kendini koruyamıyorsa, insan eseri olan, çoğu da kültürel şaheser hükmünde bulunan birçok eserin, ya tamamen yok olup unutulması, ya da sadece isminin insanın hafızasında kalması kabilinden, birçok keserin aynı akıbete uğradığı bir hakikat olarak durmaktadır.
Dediğimiz üzere, birçok eserin bırakın müellifini/yazarını, adını ve var olup olmadığını bizler bilmemekteyiz, bilememekteyiz…
Bir kısmı da, adeta, ‘çıkmayan candan ümit kesilmez’ misali, eser bağlamında, ya farklı kültür coğrafyasında bir başka insana mal edilmiştir, ya da konumuz açısından bakıldığında, ‘En-Nedm’in te’lifi olan “EL-FİHRİST” gibi, kendi zamanında buyana birçok mezhep, meşrep, çevre, ilim ehli ve kültür tarihi uzmanlarının ilgisini çekmemiştir.
İlgi çektiği dönemlerin kahir ekseriyetinde ise, hak etiği değeri haiz olmamıştır. Bunun mutlaka birçok, dinî, mezhebi, meşrebi, sosyal, siyasal sebepleri varit olmuştur. El-Fihrist’te ona ilgi duyan ilim adamı, araştırmacı ve ‘meraklı’ ilgilisince aynı akıbeti üzerinde bulunduran nice eserden biri sayılmaktadır.
El-fihrist’in bugüne dek Türkçeye tercüme edilmemesinin eksikliği ve ayıbı…
Muhammed b. İshâk en-Nedîm’in (v.380/990) el-Fihrist adını taşıyan bu eseri, İslam kültür tarihinin ilk dört asrına ışık tutan eşsiz bir kitaptır. Bunun en açık delili Flügel’in el-Fihrist üzerinde 20 yıl çalışmış olması (1850-1870), V. Polosin’in onu doktora konusu yapması ve D. Bayard’ın onu İngilizceye (New York & London 1970) çevirmiş olmasıdır. Öte yandan el-Fihrist’in Almancası (Leibzig 1872) yayınlandıktan 3-4 sene sonra (1876)modern kütüphaneciliğin babası sayılan Melvil Dewey (1851-1931) dünyaca ünlü “Onlu Kütüphane Sistemi”ni yayınlamıştır. Buradan hareketle, “Dewey, bu sistemini el-Fihrist’in Onlu Sistemine borçludur” denebileceği ve bu eserin onun temel düşünceleri üzerinde ilham verici biçimde tesir ettiği düşünülmektedir.
İslam dünyasında rical ve müellefat hakkında bilgi veren veya eser yazar her müellif (Yâkût el-Hamevî, İbnu’n-Neccâr, el-Merzubânî, İbn Hacer, H. Zehebî, C. el-Kıftî, İbn Kutlûboğâ, İbn Hallikân, Safedî, Katip Çelebi, İsmail Paşa, Ziriklî, R. Kehhâle, Brockelmann, M. Berthelot, S. Hunke, F. Sezgin vd.), meşrebi ve mezhebi ne olursa olsun, mutlaka el-Fihrist’e dayanmıştır. Tarih, Edebiyat, Sarf-Nahiv, Fıkıh, Siyer, Kelam, Tıp ve Felsefe gibi her ilmi disiplin, en-Nedîm’in verdiği bilgilerden istifade etmiştir. Bu açıdan el-Fihrist, bir merciden daha çok bir masdar, bir kaynaktan çok “kaynakların kaynağı” olarak değerlendirilebilir. Böyle bir eserin Türkçesinin Almancasından 145 yıl sonra çıkmış olması kültür tarihimiz açısından büyük bir ayıp sayılmaz mı?
Muhammed b. İshâk en-Nedîm ‘kısaca’ kimdir?
Tam adı, Ebü`l-Ferec Muhammed b. Ebi Ya’kub İshak b. Muhammed b. İshak en-Nedim (ö. 385/995) olan Arap bibliyografya âlimi, el-Fihrist adlı eserin müellifidir. Hayatına dair yeterli bilgi yoktur. Bağdat'ta yaşadığı ve orada öldüğü biliniyorsa da doğum tarihi kesin olarak belli değildir. el-Fihrist`te (s. 330), Harici fukahasından olan dostu Berdai`den söz ederken onu hicri 340`ta (951) gördüğünü ve kitaplarının listesini aldığını belirtir. Anılan tarihte bu âlimle tanışıp dostluk kuracak kadar olgun bir yaşta olduğuna göre 320 (932) yılı civarında doğduğu söylenebilir.
Ailesi, mesleği ve dönemindeki bazı tanıdıkları…
Ailesi hakkında bilgi bulunmadığı gibi İbnü`n-Nedim künyesini alış sebebi de tartışmalıdır. Kendisinin, babasının veya dedelerinden birinin nedim olmasından dolayı bu künyeyi aldığı konusunda farklı görüşler ileri sürülmüştür. Babası gibi İbnü`n-Nedim de “varrak” idi. “Viraka” (kitap istinsah edip ciltlemek, kitap ticareti yapmak) mesleğini babasından öğrenmiş, bu sayede devrin ilim, kültür ve sanat çevreleriyle ilişki kurma, değişik konularda pek çok kitap tanıma imkânına kavuşmuştur. el-Fihrist`te çeşitli dinler, mezhepler, ilimler ve sanatlar hakkında bilgi verirken, bu alanlarda yazılmış eserleri ve bunların muhtevalarını tanıtırken adeta her alanın uzmanı gibi sağlam bilgiler aktarmasından çok yönlü ve esaslı bir tahsil gördüğü belli olmaktadır. Yazı, dil, edebiyat, hadis, fıkıh, felsefe, mantık ve Helenistik dönem ilim ve kültürleriyle ilgili geniş bilgisini hocaları arasında yer alan Ebu Said es-Sayrafi Ebü`l-Ferec el-İsfahani, İsa b. Ali, Ebu Abdullah el-Merzübani, İbnü`l-Hammar, İbn Kirnib ve Ebu Süleyman es-Sicistani gibi âlimlere borçludur.
El-fihrist’e yönelik ‘meraklı’ bir ilgi…
Müellifler tarafından kaleme alınan ve birçok açıdan İslam’la, onun oluşturduğu kültürle ilişkisi olduğu bilinen ve çeşitli vesilelerle elimizin altında bulunan, okumaya çalıştığımız birçok eseri gözden geçirirken; eserin içerdiği konuyu ve mahiyetine müdrik olduğumuzda, ister istemez bu eserin, kaynakçalarını da bilmek isteriz…
Buna binaen, eseri sahasında özgün kılanın, yazarı, konusu ve konusunun işleniş biçimi ile başvurduğu kaynağında önemli olduğunu görebiliriz.
İşte bu tür eserlerde, kaynakça bölümünde, başta Kur’an ve hadis külliyatı ile birlikte, siyer, tabakat kitapları vb. önem kazanmaktadır. İlla ki, çoğumuz bu tür eserleri ele aldığımızda, en-nedim’in ‘el-fihrist’ eseri kaynak olarak karşımıza çıkmıştır. Ama birçok insan gibi, bizde bu kaynağın mahiyetini –onun bir tercümesini bize bugüne dek lutfeden olmadığından olsa gerek-ne yazık ki bilmiyorduk…
Buna rağmen, işin acemi talebesi kabilinden olsak da, -ondan daha geç dönemlerde yayımlanan- Menar Tefsiri ve Ragıb El-İsfahani’ye ait “El-Müfredat”da olduğu üzere, el-fihrist’inde, bizler açısından süpriz bir şekilde karşımıza çıkmış oluyordu.
El-fihrist’e olan ilgiyi arttırmak…
İslam kaynaklı ve büyük oranda ondan beslenen Türk kültür tarihi açısından Türkçeye bir türlü tercüme edilip aktarılmyan El-fihrist adına dünden beri varolan boşluğa yönelik ‘ilmî ve akademik’ ayıbın ortadan kalmasına vesile olacak oranda, ehliyetlerine güven duyduğumuz bir akademik heyet tarafından tercüme edilmesi önemli bir boğluğu da dodurmuş oluordu.
Meraklısının eline geçinde, elinden bırakmayacağı bir eser olan el-fihrist’I il elime aldığında, onu, bir grup ‘ilgili’ insanı ilgilendiren, salt akademik bakış açısıyla ortaya konmuş bir eser olarak değerlendirmiş ve göz atmıştım.
Daha sonra, bil alıcı gözüyle bakınca, bu eserin, hem kaleme alış tarzı, işlediği konular, değerlendirmeye aldığı şahıslar ve olgularla birlikte, İslam kültür tarihi açısından ‘gelişme’ dönemi ile birlikte bir yandan da, bu gelişmelere karşı kayıtsız kalmayı ve hatta bu kayıtsızlığı kültüre karşı bir silah olarak kullanmaya eğilimli ideolojilerin–ör. Haricilik- yıkıcılığı karşısında yeri önem kazanmaktadır.
Zira en-nedim, ta eski Yunan’dan Arsito’dan, Platon’a ve kendi dönemine dek birçok önemli eserle birlikte _-ör. Beydaba’ının ‘Kelile ve Dimne’si-Kur’an pnarıdan içip beslenen tefsir, fıkıh, kelâm, tarih, edebiyat vb. türü eserleri özetleyerek de,içeriğinden bizleri haberdar kıldığından olsa gerek önemli bir eseri kaleme aldığından dolayı önemli bir boşluğu doldurmakta ve bir iş görmektedir.
Bu kadar önemli ve yeri doldurulmayacak mahiyete sahip, ama döneminde Şiasından, Sünnisine, Mutezilesine kadar birçok mezhep ve meşrep ve onların müntesipleri tarafından ilgi görmediği gibi, ona yönelik olası ilgilerin önünün kesilmesi gibi, çeşitli saldırlara uğramıştır.
Bizde, bu eseri okuduğumuzda, gerek içerik, gerek konuları ele alış biçiminde eksiklikler ve yanlışlar varsa dahi, bu eseri iyi bir analizle okuyup değerlendirelim derim, kültürümüze kültür, bilgimize bilgi katmak ve imanlı bir şekilde İslam’ın önce dünya, sonra ise ahiret dini olarak ele alıp değerlendirmiş ve yaşamış olalım…
El-fihrist –İlk Dönem İslâm Kültür Atlası, Muhammed b. İshak en-Nedim, Çıra Yayınları, 1.Baskı, Şubat -2017; 2. Baskı Şubat 2021