Tarih: 13.01.2021 22:40

Bir İnsanı İyi Bilmek!

Facebook Twitter Linked-in

 

Hayat, onu birlikte yaşadığınız kişilerle anlamlı olan ya da anlamını yitiren bir şeydir. Kız kardeşim doğduğunda ben henüz 2 yaşımdaydım. Doğumunu hatırlamıyorum bile, ama erkek kardeşlerimden büyüğü doğduğunda 7 yaşımda, küçüğü doğduğunda ise 19 yaşımdaydım. Yaşım ilerledikçe onların varlığı hem sorumluluk hem de güç katıyordu bana. Ama bir yanım hep eksik gidiyordu. Kardeşlerimin bana sığındığı gibi kendime zaman zaman sığınacağım güvenli bir liman arayışı adeta içten içe beni kemiriyordu. Aslında içimdeki bu arayış boşuna değilmiş, çünkü bir abim varmış.

 Mehmet SAĞLAM

Benden 16 yıl önce dünyaya gelen bir abim varmış ama bundan ne benim ne de onun haberi olmuş. Aynı şehirde doğmuş olmamıza rağmen ben onun yürüdüğü yolları adımlarken o çoktan başka denizlere açılmıştı. Ama ikimizin de farkında olmadığı bir şey vardı. Bir birimizden haberimiz olmasa bile aynı yollarda yürüyor, kaderde bizi buluşturmak için kendi üstüne düşeni yapıyordu. Sonunda aynı şehirde(Malatya) birbirimizden habersiz başlayan hikayelerimiz bir başka şehirde (Ankara) birleşti.

Abimle tanıştığımızda ben 27 yaşımdaydım. Ancak tanıştığımızda bile ne ben, ne de o bu durumu bilmiyorduk. Sonra her geçen gün kardeş olduğumuzu anlamaya başladık. O, adeta bende gençliğinde belki de eksik kalan hikâyesini tamamlıyor, ben de ondan; yaşayarak öğreneceğim birçok şeyi yaşamadan öğreniyordum. Yeni evlenmiş biri olarak eşine nasıl davranılacağını adeta kelime kelime öğretiyordu. Daha çocuklarım yokken bana erkek çocuğuna nasıl babalık yapılır, kız çocuğuna nasıl babalık yapılır ayrı ayrı işliyordu. İnsanlar karşılıksız nasıl sevilir, incinsen bile incitmeden nasıl dost olunur onu gösteriyordu.

Yüreğine o kadar çok şey yüklemişti ki, yaşı genç olmasına rağmen kalbi, onun yüklediklerini belki de taşıyamıyordu ve sık sık onu zorluyordu. Ama abim, hastalıktan bile güç alıyor, eşi ile birlikte adeta hastalığa karşı savaşıyordu. Diğer taraftan geç tanışmış olmanın verdiği bir duygu ile ikimizde eksik geçen yılların acısını çıkarıyorduk. Günler, aylar ve yıllar adeta birbirini kovalarken, sürekli yeni dostlar biriktiriyordum. Nereden bilebilirdim ki bu dostları, o kadar hızlı biriktirmemizin aslında onun yokluğuna hazırlık olduğunu! Bu arada hastane süreçleri artıyordu ve en son girdiğinde ise aslında, bizi bir vedaya hazırlıyordu.

Sonunda hepimiz için kaçınılmaz olan o son geldi. Her ölüm gibi onun ölümü de erken ve zordu. Onu tanıyan herkeste hüzün vardı ama hüzünden daha çok herkes bir parçasını kaybetmiş gibiydi. Çünkü benim sadece kendime özel hissettiğim o duyguları Nurullah abi herkese vermiş. O sadece bana abi olmamıştı. Birçok insana abi, birçoğuna kardeş, birçoğuna ise gerçek bir dost olmuştu. Onu toprağa teslim ettikten sonra fark ettim ki, aslında birbirini tanımayan insanlardan kocaman bir aile oluşturmuştu. Onun sayesinde tanıştığımız insanlarla onun ayrılığına teselli bulmaya çalışırken her birimizde bıraktığı güzel izleri anlatıyorduk.

Ölümünde dahi hepimize bir ders vermişti. Bütün ömrünü, İslam’a ve İnsana adayan bu adam, musalla taşında uzanırken, onu tanıyanlara sorulan “nasıl bilirdiniz” sorusu kocaman ve gönülden bir “İYİ BİLİRDİK”  cevabı ile karşılık buluyordu. Bir insan için, onu tanıyan herkesin canı-gönülden iyi bilirdik cevabı kadar değerli bir şey yoktur herhalde.

Neydi onu iyi yapan? Bir kadına nasıl davranılır sorusuna cevap vermesi mi? Yoksa çocuklara nasıl baba olunur onu öğretmesi mi? Ya biriktirdiği dostlar, insanları Allah için sevmesi, ne kadar incinse de asla incitmemesi mi? Onu en çok yoran hastalığı ile dahi barışık yaşıyordu. Çünkü o iyi bir insandı. Ben de, tanıyan herkeste; onu “İYİ BİLİRDİ”.

Doç. Dr. Mehmet SAĞLAM

HerTarafHaberSitesi




Orjinal Habere Git
— HABER SONU —