***
Oturarak namaz kılanlara ayrılan tabure ve sandalyeleri kaldırmıştı Diyanet.
Caiz olmadığı için değil. Cami adap ve dokusuna uymadığı, kimileri rahatsız olduğu için.
‘Kilise paranoyası’na bağlamıştım...
Diyanet İşleri Başkanı Ali Erbaş, dün genelgesindeki üstü kapalı gerekçeye açıklık getirdi. Evet ‘kiliseye benzememe paranoyası’ndanmış, beni doğruladı.
Diyanet ‘caiz değil’ demiyordu zaten. Onca yıl caizdi, Kabe’de bile binlerce tabure dağıtılıyor, şimdi bizim camilerde mi caiz değil diye sormazlar mıydı?
Erbaş Hoca, bu tür yanlış anlaşılmaların önünü bizzat kesti. Dinin, zaruret halinde yatarak göz işaretiyle bile namaz kılmaya izin verdiğini süzme cahillere de bildirdi.
Cep ilmihallerinde dahi yazar. Bilmek için, din alimi olmaya gerek yok. Diyanet reisi de şüpheye yer bırakmayacak şekilde teyit ediyor.
Madem Diyanet’e göre de caizdi, din izin veriyordu, yaşlı ve fiziki engeli olanlara tanınan bu kolaylık neden yasaklandı?
Tartışılması gereken bu. Diyanet’in üstünde bir gizli fetva makamı mı var? Diyanet’i rahat bırakmayan, ensesinde boza pişiren cübbeli ve ihlaslı vesayet odakları mı var?
Çünkü Erbaş Hoca da tabure yasağından pek hoşnut görünmüyor.
“İslam dini kolaylık dinidir. Ama bunu saflardan ayrı bir yerde, sabitlenmiş sandalyeler, tabureler üzerinde yaptığınız zaman camiye uymayan, başka bir takım dinlerin ibadet alanlarını hatırlatan, ona benzeyen görüntüler ortaya çıkıyor. Bunlara engel olmamız gerekiyor. Genelge ile engel olduğumuzu düşünüyorum” diyor.
Yaşlı ve engelli cemaati camiden soğutmamak için, yasağı anlatma gereği duyuyor.
“Bundan sonra ayakta ya da yerde oturup kılamıyorsa katlanabilir taburesini alacak vatandaşımız, herhangi bir safın arasına girerek namazını kılmış olacak” ifadesi de onun.
Demek istiyor ki gelmeyi bırakmayın, camileri boşaltmayın, yasakladığımız şey tabure ya da oturarak kılmak değil. Buna yer ayrılmayacak, tabureler hazır tutulmayacak, o kadar...
Doktordan rapor getirmeyene tabure verilmeyecek mi? Bu zorlaştırma, kimi memnun etmek için peki?
Üç beş tabure dizilirse caminin kiliseye benzeyeceğini zanneden, bunun yaygarasını koparan, cübbeli ve ihlaslı geçinen dar kafalı sivri allameleri tabii ki...
Bir tarikat veya cemaat, Diyanet’e diş geçirip kendi marjinal yorumlarını dayatabilir mi?
Devlete nüfuz eden bir grubun din anlayışı, dini hayat üzerinde tekel kurmaya başlarsa bunun nerede duracağını kim kestirebilir?
Ya sıra, Ortodoks mimarisinden esinlenen cami kubbelerine de el atmaya gelirse?
Kiliseden dönüştürülen camiler ne olacak, Ayasofya açılmaya kalmadan onlar da mı ibadete kapatılacak?
Namazı kabul makamı kendileriymiş gibi Müslümanların sicil amirliğine, ibadet müfettişliğine soyunanlar, cami avlusunda abdest denetlemeye, gözlerinin önünde abdest tazelemeyeni camiye sokmamaya da kalkmaz mı yarın? Ağız ve dolgu kontolüne kadar gitmez mi iş?
Gizli bir fetva makamı, ‘kutlu doğum haram’ dedi, kaldırıldı. ‘Tabure caiz değil’ dedi, o da kalktı. Taktıkları arasında, hoparlörle ezan ve diş dolgusu kaldı. Sıra onlarda mı?
O cübbeli ve ihlaslı geçinen çığırtkanların kim olduğunu anladınız siz. Sesleri çok çıkıyor diye, Diyanet teslim mi olacak bu hurafeci ve menkıbeci safsatacılara?
Laiklik en çok da, bir dini grubun Diyanet’i ve devleti alet ederek diğerlerine tahakküm edememesi, terör estirerek baskı altına alamaması için lazımdı.
Diyanet, din adına ahkam kesen, kendinde neye inanıp nasıl ibadet etmeniz gerektiğini buyurma hakkı gören bu gibi softaların devlet eliyle dini hayata müdahalelerine açtığı kapıyı, geç olmadan kapatmalı. Camileri, bu bağnazlara tanzim ettirmek büyük hata.
Akif Beki'in konu ile ilgili olarak dün(18.12.2019) yayımlanan yazısının linki https://www.karar.com/yazarlar/akif-beki/camilere-tabure-ve-sandalye-yasagi-12249