Geçtiğimiz günlerde Hatay’dan gelen eğitimci bir aile dostu ile Üsküdar’da oturup sohbet etmiştik. Konu tahmin edilebileceği gibi gençlerin deizme yönelişine geldi. Meseleyi irdelerken misafirim ne yazık ki bu akımın İmam Hatip Liselerinde de yaygınlaşmaya başladığını üzülerek ifade etti.
Bir süredir zaten üzerinde düşünüyordum.
Benim gözlemim de maalesef kendisini dindar gören ailelerin de bu ateşten pay aldığı yönündeydi.
Çoğu ebeveyn çocukların bu yöndeki sorularına ancak eski cevapları verebiliyordu. Eğitimciler için kısmen aynı problem söz konusuydu yine.
Gençler için ise bu cevaplar yeterli olmuyordu.
O halde ıskaladığımız şeyler olmalıydı.
Üzerinde tefekkür edildiğinde problem biz yetişkinlerin bile yeterince Kur’an-ı Kerim’e şu veya bu sebeple vâkıf olamayışımıza gelip düğümleniyordu. Rabbimizin indirdiği ile bizim ondan anladığımızın arasında oluşan boşluk izahsızlığımıza sebep oluyor bu ise evlatlarımızı yutmaya başlıyordu.
Şu da var ki, bu inanç temelsiz olsa da bir moda olma yolunda. Dolayısıyla üzerine eğilmemiz kaçınılmaz.
Bunları düşünürken geçtiğimiz aylarda bir kültür etkinliğinde selamlaştığımız eğitimci yazar Mustafa Gül’ün zarif takdimiyle hediye aldığım kitap aklıma düştü.
Bu konuyu fark edip mesele edinen değerli yazar Mustafa Gül konu hakkında bir roman yazmıştı. Şu halde bize düşen hocayla bunu konuşmaktı. Öyle de yaptık. Buyurun.
_____
Kur’an-ı Kerim üzerinde çalışmalarınız var. Kitaplar öğretmenlikten emekli olduktan sonra mı başladı?
-İlk kitabım ‘Kur’an’la Yolculuk’, emekli olduktan epeyce sonra, 2015 yılında, yetmiş yaşındayken çıktı ve dördüncü baskıya ulaştı. ‘Rasulullah’ın Kur’an’la Yolculuğu’ 2018; ‘Sizin Yedi Güzel Adamınız Kim?’ 2019; ‘İnşa Eden Sorular’ 2021; son kitap ‘Bir Deistin Hidayeti’ de, 2022 yılının son aylarında yayınlandı. Bu sorunuz beni eskilere götürdü, ilk kitapla ilgili yapılan söyleşide bir okuyucu sormuştu: “Kitabınızı ne kadar zamanda yazdınız?” Ben de “Yetmiş yıl, artı altı ay.” demiştim.
Kur’an-ı Kerim için en çok okunan ama en az anlaşılan kitap diyebilir miyiz?
-Evet, Kur’an en çok okunan, en çok satılan, en çok hediye edilen bir kitaptır. Fakat “En az anlaşılan kitap” görüşüne katılamıyorum. Yusuf Sûresi’nin 2.âyetinde “Anlayasınız diye biz onu Arapça bir Kur’an olarak indirdik” deniyor. Deniyor da, anlamak için okumuyoruz ki. Anlaşılmak için okunmayan kitaba da “Çok okunuyor fakat en az anlaşılıyor” denemez. Anlaşılmak için okunan kitabın satır altları, sayfaları çizilir. Notlar alınır. Alıntılar, karşılaştırmalar yapılır. İlgili ayetlere bakılır. Biz böyle mi yapıyoruz?
Kur’an’ı anlama sorunlarımızın temelinde neler var?
-İnsanın yaratılış gayesi, yeryüzünü imar etmek ve esas olan âhiret hayatına hazırlanmaktır. Kur’an, dosdoğru yolu göstermek için gönderilmiş öğüt, ibret ve hikmetlerle dolu bir kitaptır. Bizim ilk işimiz onu anlamaya çalışmak olmalı. Anlamalıyız ki, dünya ve âhiret hayatındaki kurtuluşun prensiplerini öğrenelim. Birazcık anlamaya çalışsak ve uygulasak insanlığın rengi nasıl da değişecek:
Güler yüzlü ol.(Bakara/263). Hoşgörülü ol.(Nahl,16/125). Merhametli ol.(Enbiya,21/107). Şefkatli ol.(Tevbe,9/128). Güzel söz söyle.(İsra,17/53). Temiz ol.(Müddesir,74/4). Güzel giyin.(Araf,7/32). Tevazu ile yürü.(Furkan,25/10). Sade yaşa.(Kehf,18/28). İyiliği emret.(Al-i İmran,3/110). Kötülüğü yasakla.(Al-i İmran,3/110). Sana sığınanı koru.(Enfal,8/72) gibi daha binlerce emirler, öğütler, ibret dolu sözler.
Yüce kitabımız ile olan ilişkimizde sorumluluk nereye oturuyor?
-Kur’an’ı anlamak, biraz da sorumluluk yüklüyor insana. O kadar kolay değil sade yaşamak, kötülüğü yasaklamak, tevazu ile yürümek… Onun için anlamaya çalışmıyor, sadece sevap kazanmak için okuyoruz. Ramazan aylarında da hatim yarışına giriyoruz.
Peki, anlama engellerimiz neler ya da anlaşılmaması için engeller konulmuş mudur?
-Evet, ne yazık ki. Asırlar içinde de onu anlamamak için engeller konmuş. İslam’ın temel kaynağı Kur’an olduğu halde, farklı rivayetler öncelendiği için doğruluğu-yanlışlığı üzerinde uzmanlarının tartıştığı siyer kitaplarını, rivayetleri, kıssaları, büyük zatların hayatlarını öğrenmeye öncelik verilmiş. Kur’an’ı anlamak için okumaya da sıra gelmeden ömür bitmiş oluyor. ‘Bir Deistin Hidayeti’nde bu konu ile ilgili bir başlık var “İlahiyatlarda her şey var, Kur’an yok”. Müşterisi ve bağlısı kalabalık bazı zatlar da “Siz anlamazsınız, benim sohbetlerimi dinleyin, yeter” demeye devam ediyor. Sadece anlamak değil, okumak için de engel konulmuş, Vakıa Sûresinin 79.âyetine asırlar boyu yanlış anlam verip “Abdestsiz olan, Kur’an’a el süremez” denmiş. Oysaki ilgili âyetin öncesi ve sonrasını okuduğumuzda “Kur’an âyetlerini, tertemiz olan meleklerin indirdiğini, cinlerin/Şeytanın ona müdahale edemeyeceğini” göreceğiz.
Kur’an’ı anlama çabamızın yeterince olmayışı ve yanlış anlatımlarımız deizm ve agnostizm gibi anlayışlara kapı araladığı söylenebilir mi?
- Evet, kesinlikle. Kur’an herkese, her zekâya hitap eden, anlayarak okuyanların her sorusuna cevap veren mucizevi bir kitaptır. 23 yıl gibi kısa bir zamanda, cehalet asrını saadet asrına çevirmiştir. Gerçeği yansıtan bir söz var: “Kur’an, Mekke’de indi, Mısır’da okundu, İstanbul’da yazıldı.” Mekke’de indi ve toplumu değiştirdi, ne kadar güzel. Mısır’da güzel sesli hafızlar okudu, kasetleri bütün dünyada milyonlar sattı fakat anlam üzerinde durulmadığı için zihinlerde bir devrim gerçekleşmedi. Osmanlı döneminde ve günümüzde Kur’an en güzel İstanbul’da yazıldı, basıldı, sergilendi. O kadar güzel olunca, bakmaya kıyılamadı, sarıp sarmalayıp en yüksek köşeye konuk edildi. Kısacası onun sesi ve süsü ruhlara nüfuz etmedi. Çünkü “Sözlerin en güzeline” (Zümer,39/23) kulak verilmedi. Bunun yerine yukarıda anlattığım gibi sahih din yerine, hurafelerin anlatılması sorgulayan gençliği tatmin etmedi. Din düşmanlarının eleştirileri hoş geldi. Dediğiniz gibi deizme, agnostisizme kapı aralandı.
‘Bir Deistin Hidayeti’ romanı, nasıl bir sancının sonucu ortaya çıktı?
-“Dert insanı söyletir.” diye bir atasözümüz var. Ben de dertlerimi yazarak dile getirmeye çalıştım. Bazıları kabul etmese de insanımızın ekonomik durumu eskiye göre daha iyi. Gençler eskinin sıkıntılarını, yoksulluklarını bilmediği için, gördüğü her olumsuzluktan etkileniyor, şikâyetçi oluyor. Babalar ve anneler, çocuklarına mahrumiyet yaşatmadığı için, sahip olduklarının kıymetini bilmiyorlar. Okullar fiziki ve teknik yönden mükemmel, renkli ve birinci hamur basılmış kitaplar önlerinde hazır. Fakat onların ruhunu besleyecek muhtevadan yoksun. Sosyal medya ve televizyon kanalları tuzaklarla dolu. İnsanımız ve gençliğimiz dünyaya nizam veren vahşi kapitalizmin etkisinde kalmış, âhiret unutulmuş, dünya sevgisi tavan yapmış. Bu durum, inanıyorum ki benim olduğu kadar sizin de derdiniz. Deizm de bu dertlerin en büyüklerinden. Kitap, bu dertlere bir çare olur umuduyla ortaya çıktı.
Romanın yazılması öncesinde nasıl bir araştırma ve gözlem yaptınız?
- ‘Bir Deistin Hidayeti’, 2022 yılının dünyasını anlatıyor. Aynaya yansıyanları, gerçekleri, yaşananları yazdım. Daha çok da kafa karıştıran sorulara, Kur’an’dan cevaplar vermeye çalıştım. Yeterli olmayabilir fakat gücüm yettiğince, mümin bir kul olarak “Emr-i bil maruf ve nehy-i anil münker” (Al-i İmran 104, Tevbe 112, Hud 116) görevimi yapmaya çalıştım.
Gençlere karşı küçümser bir bakışın deizmin yaygınlaşmasında etkili olduğuna katılır mısınız?
- Bu bakışın yanlışlığını, kitabın arka kapağında “Z kuşağı diye küçümsenirken, gelecek vadedenlerin romanıdır” diye yazarak dile getirdim. Evet, katılıyorum tespitinize.
Bu küçümser bakış onları anlayıp sağlıklı cevaplar üretmek yerine büyükleri nasihate mi yönlendiriyor?
-Eğitimde, nasihatten çok, örnek olmanın önemli olduğu bugün artık biliniyor. Kitap okumayan anne-babanın “Oğlum, kızım kitap oku” sözü ne kadar geçerli olabilir. Sigara içen bir öğretmenin “Sigara zararlıdır, sakın ola içmeyin” öğüdü ne kadar inandırıcı olabilir.
Nasihat kolay, yerine getirmek zor. Maalesef biz büyükler yapmadıklarını öğütlüyor.
Deizmin yaygınlık oranı hakkında sağlıklı bir veriye sahip miyiz?
- Ülke çapında yapılmış bir araştırma yok maalesef. Bu konuda bir oran verilemez, inşallah sayı çok azdır. Konuştuğumuz bazı öğretmenler, öğrencilerinden deistlerinkine benzer sorularla karşılaştığını söylüyor. Bir ilahiyat hocası, kendi okulunda kız ve erkek öğrencilerden oluşan bir grubun, “Deist” oldukları itirafıyla karşılaştığını yazmıştı. Ünlü bir tarikat lideri de, kendi cemaatine yaptığı sohbette, üniversite hocalarının kendisini ziyaret ettiğini, İmam-Hatiplerde 400 bin öğrencinin deist olduğunu söylediklerini anlatıyor. Buna hiç inanmadım. Çok abartılı bir rakam. “İmam – Hatibe gitmeyin, bize gelin” mesajı verdiği açıkça belli oluyor.
Deist olduğunu söyleyenler gerçekten neye inandıklarını tam olarak biliyorlar mı?
- Hayır, bilmiyorlar. Bazıları için “Beşiktaşlıyım, Galatasaraylıyım” der gibi bir şey. Bazıları bir tarikat liderine, bir siyasetçiye, dindar geçinen fakat bir sürü kusurları olan bir tanıdığına kızıp “Ben de deistim” deyip kendisini rahatlatıyor. Bazıları da sorumluluktan kaçıp deist olmayı yeğliyor. Az da olsa, vahyi kabul etmeyen ve bu sahada kendince mücadele eden deistler de var.
Gençler her ne kadar dini bir akımın ve dindar bir ailenin mensubu da olsa kendilerine doğru din
anlatılmadığı için moda akımlara kapılıyorlar diyebilir miyiz o halde?
-Evet, sebeplerden biri de bu. Kitapta “Deizme Yöneliş Nedenleri” başlığında kısaca şunları yazmıştım:
Birincisi, İslam olarak din olarak verilen bilgiler akla, vahye, Muhammed (as)’ın tebliğ ettiği dine aykırı. Hurafe, mitoloji ve kıssalardan oluşuyor. Dini kitapların çoğunda gerçek İslam anlatılmıyor. Televizyon kanallarındaki konuşmacılar ya bilmiyorlar ya da bildikleri halde halkın hoşuna gidecek yalanları anlatıyorlar. İkincisi, biz Müslümanların güzel örnek olamaması. Söylediklerimizle yaptıklarımızın birbirini tutmaması.
Dindar ailelerde çocukları hakkında bir kaygı gözlüyor musunuz?
- Kaygı, her kesim aile için var.
Romanın kahramanları neden daha çok üniversite gençliği?
- Bu konular daha çok onlar arasında yaşanıyor. Biraz da benim gençlerle ilgili hassasiyetimden kaynaklandı.
Bu konuyu romanlaştırmanın zorluklarını yaşadınız mı?
- Daha önce yazdığım üç kitap deneme, biri hatırat türünde. Deizm konusunda, az da olsa deneme ve fikir kitapları var. Kitap daha çok kesimlere ulaşır, daha rahat okunur diye roman türünü seçtim. Konuşma ağırlıklı, diyalektik roman da diyebiliriz. Kolay olmadı.
Yanlış aile tutumları romanda kendisine nasıl yer buldu?
- Romanda anlatılan ailelerin davranışlarını, görüyoruz, gözlemliyoruz, gerçeğin kendisi.
Cemaatlerin faaliyetleri, tarikatların sohbetleri, zikir halkalarına katılmalarının deizmi önleyemediği
işleniyor romanınızda. Bu neden böyle?
-İslam akla hitap ediyor. Tarikatlarda akla aykırı, dinin gerçeğine uymayan bir sürü uygulamalarla karşılaşıyoruz. Gençlik artık sorguluyor. Hakikat peşinde koşan, yoksullara ulaşmak ve yardımcı olmak amacındaki cemaatlere, derneklere ve vakıflara bir diyeceğimiz yok.
Romanda dile getirilen iller özel bir araştırmanın sonucu mu?
-Romandaki olaylar daha çok İstanbul Üniversitesi ve çevresinde geçiyor. Daha önce kitapla ilgili güzel bir değerlendirme yapan Sait Alioğlu kardeşimiz “Bir Fatih romanı” diye tanımlamıştı. Bir okuyucu da “Sanki benim üniversite hayatımı anlatmışsınız, kendimi romanın içinde buldum” demişti. Romanın asıl kahramanı İbrahim, Elazığlı. Bunu bilinçli seçtim, ben de Elazığlıyım. Elazığ vatansever, misafirperver, çıkarcı olmayan, karşısındakini daha çok düşünen, harbi ve hasbi bir halktan oluşuyor. Halkın çoğu dindardır fakat bu dindarlığa tarikat ve tasavvuf kültürü hâkimdir. Kahramanlardan bir diğeri, hukuk öğrencisi Malatyalı Yunus. Malatya’da, sorgulayıcı ve sahih İslam anlayışı, diğer şehirlerimize göre daha yüksek. Romanda da tarikatçı bir ailede yetişmiş olan İbrahim, Yunus vasıtasıyla gerçek İslam’la tanışıyor.
Bir dönem meal okuma karşıtlığının deizme kapı aralamada etkin olduğu vurgusu var çalışmanızda. Bunun hâlen böyle olduğunu düşünüyor musunuz?
- Deizme kapı araladığını yazmadım. Fakat maalesef bugün de, Kur’an’ın Türkçe açıklamasına karşı olanlar var, hem de akademisyenler arasında.
- Son olarak kitap nasıl karşılandı, ne gibi etkileri oldu, geri dönüşler nasıl?
- Kitap, din karşıtlarının asırlardır tekrarladığı temelsiz sorulara, Kur’an’ın verdiği mükemmel, muhteşem cevaplarla dolu. Okuyucu bir olayı ve kahramanların maceralarını izlerken birçok da yeni bilgi ediniyor. Bir öğretmen okuyucu “Fulbright anlaşmasını” ilk defa duyduğunu söylemesi; bir hanım okuyucu “Kadınların erkeklerin kaburga kemiğinden yaratılmadığına çok sevindim” demesi; elli yaşlarındaki bir okuyucu “Kölelik ve cariyelik hiç aklıma yatmıyordu, Beled Sûresi ve Muhammed Sûresindeki âyetler beni çok rahatlattı.” diyerek duygularını paylaşması, beni çok sevindirdi. Kendi kendime “Maksat hasıl oldu” dedim.
Birkaç okuyucu da “İbrahim’le Zeynep’in evliliği ne zaman?” diye sordu. Bir okuldaki söyleşi sonu yanıma gelen bir öğrenci “Efendim öğrencilere % 60 indirim yapan kitapçı nerede?” diye sordu. Kitabı bu kadar gerçekçi bulmasından çok memnun oldum. Telefonunu aldım “O kitapçıyı sana bildireceğim” dedim. Sizin vasıtanızla duyurmuş olayım. %60 indirimli veya ücretsiz kitap bağışlayacak yayınevi veya kitapçı arıyorum.
İki gün önce Çıra Yayınevinden bir arkadaş “Hocam, ‘Bir Deistin Hidayeti’nin birinci baskısı bitmek üzere” diyerek güzel bir haber verdi. Size çok teşekkür ederim Uğur Bey. Kitap, bu röportaj vesilesiyle daha geniş çevrelerce duyulacak inşallah.
MUSTAFA GÜL KİMDİR?
1945 yılı, Elâzığ-Ağın İlçesine bağlı Aşağı Yabanlı Köyü’nde doğdu. İlkokulu köyünde, Ortaokulu Ağın’da, Öğretmen Okulu ve Eğitim Enstitüsünü de Diyarbakır’da okudu. Sırasıyla Tunceli Lisesi, Malatya Kubilay Ortaokulu, Malatya Öğretmen Lisesi, Siirt Öğretmen Lisesi, Kütahya Cumhuriyet Lisesi, İstanbul Mahmutpaşa Ortaokulu ve İstanbul Pertevniyal Akşam Lisesi’nde Türkçe ve Edebiyat öğretmenliği yaptı.
Kendisinin deyimiyle öğretmenlikten emekli olsa da “Bütün kitaplar tek bir kitabın daha iyi anlaşılması içindir” anlayışıyla, okuma-araştırma-yazma çalışmalarına ve Kur’an öğrenciliğine devam ediyor.
Evli olan yazarın üç çocuğu, yedi torunu var.
Eserleri:
- Kur’an’la Yolculuk
- Resulullah’ın Kur’an’la Yolculuğu
- İnşa Eden Sorular
- Sizin Yedi Güzel Adamınız Kim?
- Bir Deistin Hidayeti
Kaynak: istiklal.com.tr