Farklılıkları ve Sabiteleri ile Cihan Aktaş
Cihan Aktaş'ı genelde ve özelde içinde bulunduğu camiadaki meslektaşlarından ayıran belirgin özellikleri var. Camiayı, entelektüeller, yazarlar, kadın yazarlar, İslamcı yazarlar ve İslamcı kadın yazarlar olarak genelden özele sınırlayabiliriz.
Cihan Aktaş'ı farklı kılan en önemli özelliği, bana kalırsa, doğru soruları soruyor oluşudur. Bu sorular öyle sorulardır ki, yaygın şekilde olduğu gibi, muhatabı sıkıştırmak amacı taşımaz. Sözün tesirini arttırmak amacıyla, yargıyı soru şeklinde ifade etme yönünden sualler değillerdir. Cevabı olmayan kısır mevzular da onun soru cümlelerine taşınmaz. Hakikaten sorar Cihan Aktaş; yargı dağıtmak, hüküm vermek, nutuk atmak kolay ancak öncelikle bu mevzu ile ilgili şu soruların cevabını da vermek zorundayız diyerek dikkati soru(n) üzerine çeker. Yerinde tespitler yapar, öfkelenmeden, bağırmadan gerçekleri net bir şekilde ifade eder.
Cihan Aktaş şahıs planında abla ya da hanımefendi olmaya takılmaz, onun bacı ya da bayan olması değildir mesele. Kendisine bacı muamelesi yapan, kendisinin yarısı düzeyinde entelektüel birikime sahip olmayan bir 'bayan' veya vasıfsız bir 'erkek' karşısında geçiştirici ve olgun bir tebessümle konuşmasını sürdürebilir. Kamusal alanda bu ifadelerin toplamının, yargıların kadına yüklediği anlamı, misyonu dert edinip üzerine makaleler kitaplar yazar. Öte yandan bir genç, röportaj esnasında samimiyet ve muhabbetle kendisine 'abla' diye hitap etti diye onu terslemez, bunu kompleks meselesi yapmaz.
Olanca nezaketi, sözlerindeki ve kıyafetindeki duru sadeliğiyle meselesini anlatır Cihan Aktaş. Geçen yıllar, değişen moda, hâkim ideoloji veya iktidarlar Aktaş'ın, söylemlerinde, tarafında ya da tarzında bir değişikliğe sebep olmamıştır. Kimden gelirse gelsin ve kime karşı olursa olsun zulme karşıdır.
Bacıdan Bayana
2016 yılında İz Yayınları'ndan çıkan kitap Kamusal Alanda İslamcı Kadınların tecrübeleri üzerine bir çalışma. Farklı zamanlarda ve köşelerde, dergilerde yayınlanmış pek çok yazıyı da içinde barındırıyor kitap. Öte yandan İran Sineması ve Kadın özelindeki son bölümün daha detaylı bir incelemesi sayılabilecek, Şarkın Şiiri: İran Sineması kitabının, kitabın devamı niteliğinde sayılabilecek bir bütünlük oluşturduğunu söyleyebiliriz.
Saygınlığı adına özel alana gönderilen Müslüman Kadının varlığı, özel alanın zayıf düşmesiyle silikleşirken (s.27) aynı hassasiyetlere sahip olduğunu ifade eden Müslüman Erkeklerin bu süreçte benzer bir duyarlılık göstermediği gerçeğini anlatıyor Cihan Aktaş. Varlığı silinen, potansiyelini gerçekleştiremeyen kadın üretememenin ıstırabını yaşıyordu. Müslüman Erkek bu tavrı onaylayıp, kadınının kamusal alanda bulunmasını modernist bir tutum sayarken öte yandan da kamusal alanda başörtülü kadınları ilgilendiren mevzuları hiç de İslami endişeleri olmayan kadınlarla tartışmaya devam ediyorlardı (s.29).
Normal şartlarda kadının kamusal alanda sık sık boy göstermesi,' politika da dâhil erkeklerin içinde olduğu her işte biz de bulunabiliriz, bulunmalıyız' söylemleri desteklediğim söylemler olmamakla birlikte Cihan Aktaş meseleyi öyle itidalli, öyle makul ve gerçek bir yerden ele alıyor ki, yıllardır 'Bu işte bir yanlışlık var' diye düşündürten muhafazakâr camianın, sağ siyasetin hallerinde ilk kırılmaların nerelerde başladığına neden böyle bir seyir ile devam ettiğine dair kilit argümanlar sunuyor.
Bir zamanlar, dini kadın için kısıtlayıcı bir alan olarak gören 'modern' kadınların da, cenneti güzellik enstitülerinde aramaya çağıran yeni bir dinin, yeni azizelerini ürettiği sistemin içerisinde bulunduğu tespitine de katılmamak elde değil. Tüketim sektörüne bedenlerini adamış azizeler olarak tanımladığı kadınlar, belki kitabın yazıldığı yılla bağlantılı olarak, hiç bahsedilmemiş olsa da tek işi makyaj yapmak olan influencerlar ve youtuberlarla birebir uyuşmakta.
Son olarak bunca övgü ardından küçük bir eleştiriyi de belirtmeden geçemeyeceğim. Yazar, ahlaki yozlaşma denilince sadece nameşru, kadın-erkek ilişkisini öne sürmüştür. Rüşvet nedenleri ve sonuçları itibariyle bundan yüz kez daha kötüdür (s.131) diyerek ahlakın namusla sınırlandırılmasını eleştirmiş. Ancak bir haramı yermek için başka bir haramla onu kıyaslamak ve ilkinden sakınmanın önemine dikkat çekmek için sonrakini hafifletmek pek doğru bir tutum olarak görünmüyor bana. Rüşvet de en az zina kadar kötü olduğu halde aynı tepkiyi görmüyor demek, toplumu ifsad eden diğer bir büyük günah olan zinayı, rüşvetin yüzde biri derekesine indirmekten sağlıklı olurdu.
Katıldığım ve katılmadığım fikirleriyle, çok beğendiğim öyküleri ve pek zevk almadığım romanlarıyla, üretkenliği ve dik duruşuyla Cihan Aktaş edebiyat ve fikir dünyamızda büyük bir değer. Kalemine kuvvet ömrüne bereket diliyorum.
Bacıdan Bayana
Cihan Aktaş
İz Yayıncılık
224 Sayfa
2016 İstanbul
Kaynak: Kitap Haber