Abdullah Sevim´in anlam yüklü yazısı...
Zaman geçerken öylesine?
Geçsin diye boş işlere yelken açarken bizler?
Hesabın olduğunu bile bile?
Yeryüzü tüm işlevselliğini korurken.
Güneş her daim doğudan doğar, batıdan batar iken.
Bütün mahlukat nebatat hizmet ederken bizlere.
Günlerimiz saatlerimiz geçsin diye uğraşmak öyle mi!
Faydasız, faydaya muhtaç bir halde.
Ne gariptir insanoğlu, ne kadarda aciz?
Bile bile isteye isteye hesap der.
Umarsız yaşar, hayat mevhumunu.
Halbuki faydalı olmak, fayda ile dolmak, ömrü dolu dolu yaşamak vardı.
Allah´ı daha çok tesbih etmek, daha çok yetimin başını okşamak vardı.
O´yum yok, bu´yum yok, şu´yum yok?
Yok, yok şikayet üstüne şikayetle geçen ömürler.
Mesela imanım yok, imanım zayıf diyebildi mi insan?
Namazım yarım, insanlara faydam yok diyebildi mi?
Heyhat! Hani nerede?
Bir damla suya muhtaçlar varken, bulgur yemeye şikayet!
Çamurlu su içenler varken, çayı çorbayı beğenmemek.
Bir yudum suya muhtaç olup, hastanelere düşen yavruların çığlıklarına kulak tıkayıp.
Beğenmeyip şikayet üstüne şikayet öyle mi!
Sahip olduğu evine arabasına şikayet!
Sel suları çadırlarının altından girenlere inat.
Yine şikayet! Hep şikayet!
Suriyeliler de kimmiş? Afganlar da kimmiş?
Önce ben daha rahat yaşamalıyım diyenler!
İki lokma et yiyebilip, kuzunun tümünü hedeflemek.
Hem de çocuklar susuzluktan ölürken, bunu dillendirmek.
Allah sormayacak gibi yemek, yerken bir mazlumu düşünmemek.
Bir damla gözyaşı dökmemek, onlar ölürken gönülleri donuk kalmak.
Göz Pınarları kurumak.
Vicdandan uzak yaşamak.
Bizimkisi işte böyle bir Resul Sevdası?
Rasulullah, imkanın içinde üç gün karnına taş bağlayacak.
Ümmetim kardeşlerim diyecek! Sen, sen bire gafil nefsim!
Ye ye tıksırana kadar ye.
Şikayet et edebildiğin kadar?
Ölürken çocuklar öyle mi!
Yanıyor ta bağrım yanıyor! Ta ciğerim?
Yanıyorum heyhat daha cehenneme düşmeden.
Vicdanım yanıyor, ya senin kardeşim?
Sence biz bu halin hesabını, Rabbimize nasıl vereceğiz?
Selam ve dua ile gününüz hayırla dolsun, haftaya görüşebilmek dileğiyle?
Kaynak: ekrangazetesi.com