Bilgi ve Kuranıkerim’de bilgi ile ilgili kavramlar

Faruk Beşer yazdı;

Bilgi ve Kuranıkerim’de bilgi ile ilgili kavramlar

Kuranıkerim’i anlamaya çalışanlar, özellikle de ilgili kavramları üzerinde düşünenler ondaki çok kapsamlı bilgi kavramı haritası karşısında hayrete düşerler. Bu durum bilginin çok farklı kademelerinin bulunduğuna işaret eder. Bu konuya farklı açılardan zaman zaman değiniyoruz.

Kuranıkerim’in ilk kelimesinin ‘oku’/ikra’ oluşu asla bir tesadüf olamaz. Hemen ardından okumanın yaratan ve rab olan Allah adına olmasının istenmesi de çok anlamlıdır. Yani kendisine ‘oku’ denen insan varlığın merkezi, başlangıcı ve hakimi değildir. Onu ve okuyacağı/bilgi edineceği her şeyi bir yaratan ve besleyen/rab vardır. İnsanın O’nu hesaba katmadan edineceği bilgi asıl kaynağına atfedilmeyen eksik bir bilgi olur. Bu okumada ilk dikkat çekilen nokta kendini merkez zannedebilme riski taşıyan insanın az önceki aslının, yani görüldüğünde iğrenilen bir pıhtının zikredilmesidir. Bu da insanın bildikçe kibre kapılmaması için bir uyarıdır. Ayrıca insana Allah hatırlatıldıktan ilk okuması gereken kevnî bir ayettir. Yaratan bir rab ve ardından böyle bir maddeden yaratılan insan. İşte o bu başlangıcı iyi okursa ancak öğrenmeye hakikatin ilk halkasından ve doğru bir başlangıçla başlamış olur, sonraki düğmeler de artık doğru iliklenebilir.

Çok ilginçtir ki, iniş sırasına göre ikinci sure de yine bilgiye dikkat çekerek başlar. ‘Nûn, kaleme ve yazmakta olduklarına yemin olsun ki’. Kalem bilginin hem edinilmesinin hem de kaydedilmesinin araçlarını sembolize eder. Allah’ın Kuranıkerim’de bir şeyin üzerine yemin etmesi o şeyin önemine dikkat çekmek içindir. Ayetteki ‘yazmakta oldukları’, ifadesi önce meleklerin levh-i mahfuzdan alıp yazdıklarını akla getirir. Sonra da kıyamete kadar bütün yazılacakların, edinilecek bilginin önemine dikkat çeker. Levh-i mahfuzda olan bilgilerin de yazılmış olması hem bilginin kaydedilmesinin önemine hem de kader gerçeğine işaret eder. Her şeyi bilen ve hiç unutmayan Allah (cc) bildiklerini yazmış ise unutan yani nisyan ile malul olan insan haydi haydi yazmalıdır.

Gelelim kavramlara:

Kuranıkerim’de bilgi ile ilgili temel kavramlardan biri ‘yakîn’dir. Yakîn ve îkan, şüphe karışmayan, sabit ve durulmuş kesin bilgi demektir. Çünkü kelimenin aslı, suyun durulup sakinleşmesi anlamındaki ‘ye-ka-ne’ fiilidir. Bilgi sıralamasında ‘yakîn’ marifet, dirayet ve benzerlerinden daha üst bir bilgiyi ifade eder. Mesela ‘ilmel-yakîn’ denir de ‘marifetel-yakîn’ denmez. Ama ‘aynel-yakîn’, ‘hakkel-yakîn’ denir. Çünkü bunlar da kesin bilginin dereceleridir. Yakîn hem nakli hem aklı birlikte kullanarak varılan ikna edici bilgidir diye de tarif edilir.

Bilgi ile ilgili ikincil kavramlardan biri tevessüm’dür. Tevessüm, visamları, yani işaretleri, remizleri, kalıntıları okuyabilme yeteneğidir. Vesm ve visam kökünden gelir. Bu da belirti, iz, nişan, işaret demektir. Mütevessim, herkesin sezemediği işaretleri okuyabilen, bunlardan ders ve ibret çıkarabilen kimsedir. Bizdeki arife tarif gerekmez sözü bunu biraz anlatır. Zekânet, firaset, fıtnet kelimeleri de benzer anlamlara gelir. Ama tevessüm sanki hepsini barındıran, basarla basireti birleştirmekten kaynaklanan ince bir anlayıştır. Allah (cc) inkâr eden geçmiş milletlerin başına gelenleri hatırlattıktan sonra, ‘şüphesiz bunlarda, işaretleri okuyabilenler / mütevessimler için nice ayetler vardır’ buyurur (Hicr 75).

Bir başka kavram şuurdur, şiar burudan gelir, sembol, işaret ve remiz demektir. Allah’ı şuura / akla getiren somut işaretlerin her biri birer şiardırŞiar kavramı Kuranı Kerim’de dört yerde geçer ve hepsi hacla ilgili remizleri anlatır. Bir yerde de yine haccın mekânlarından olan Müzdelife için el-Meş’aru’l-haram denir. Kelimenin kökü ‘saç, kıl’ anlamındaki ‘şa’r’ kelimesindendir. Buna göre kıl kadar ince meseleleri bile anlamak şu’ûr’dur. Meş’ar-i haram, bu şuurun hacda zirveye ulaştığı mekân olduğu için oraya bu ad verilmiş olabilir. ‘Allah’ın şiarlarına tazim göstermek kalplerin takvasındandır’. Şiir ve şair kelimeleri de bu köktendir. Buna göre şiir için ince seziş ve hissedişler dememiz gerekir ama ‘şa’r’ kelimesinin akla getirdiği yüzeysel bilgiyi de hatırlatmıyor değildir. O zaman bu iki işaretin arasını şöyle bulabiliriz: Şairin şiiri, sıradan insanların söylediklerine göre ince sezişleri anlatır ama Allah’ın kelamıyla kıyaslandığında yüzeysel bilgilerden ibarettir. ‘Münafıklar sırf kendilerini aldatırlar ama onlar bunun şuurunda değildirler’ demek, azıcık da olsa anlamazlar demektir.