Bilge Başkan Temel Karamollaoğlu ile Sohbetimizden: Trenden İnenler Ceketlerini Giydi ve Bahçeyi de Geri İstiyor

Ocak Medya yazarı Veysi Dündar yazdı: Bilge Başkan Temel Karamollaoğlu ile Sohbetimizden: Trenden İnenler Ceketlerini Giydi ve Bahçeyi de Geri İstiyor

Bilge Başkan Temel Karamollaoğlu ile Sohbetimizden: Trenden İnenler Ceketlerini Giydi ve Bahçeyi de Geri İstiyor

İktidar boş bulduğu araziye kondurduğu gecekonduyu yıkıp bir rezidans, bir AVM, bir plaza, köşeye de bir cami kondurmuş durumda. Huyundan vazgeçmeyip emsal kaçağı ile 72 katlı rezidans, 5 otoparklı AVM, cam cepheli plazanın yanında eksik edilmeyen cami de olsa bahçenin toprağı betona doymuş durumda.

Ne yağmurun akabileceği bir kuytu var, ne de gölgelenecek ağaç. Kışın sele yazın kurak güneşe talim ediyoruz.

Bahsettiğimiz arazi 1970´lerden ata mirası. Milli Görüş diyerek yola çıkıp neo liberal kapitalizmin hem de en vahşisine tabii olan AKP´nin kuruluşundan bu güne nasip olan iktidar olma hegemonyasını; mutlak gücün mutlak zehri ile adeta sonsuz bir elbise gibi sırtına giydiğine şüphe yok. Hele bir de bu hegemonik söylemi tren metaforu ile servis etmesi yok mu! Sanki sadece son bir yılda devletin trenine güvenip giden onca çocuk kadın erkek ölmemiş gibi. Bu iddiacı dili de aynı efsunlu gücün kazanında kaynayan buğunun başdöndürücü ıtırına vermekten başka ne yapabiliriz?

Devrilen, çarpışan trenlere binmiyor diye suçlanan yol arkadaşlarını zaten isteseniz de o trene bindiremezsiniz.

Bahçeyi de, elbiseyi de, treni de sizden başkası beğenmiyor.

Önceki akşam Denizli´ye doğru yol almak üzere bizle vedalaşıp ayrılan Saadet Partisi Genel Başkanı Sn. Karamollaoğlu ile yaptığım sohbete dair düşüncelerimi toparlamak için oturduğum bilgisayarın başında zihnime yansıyan ilk çağrışımlar tam da bunlar oldu.

Saadet Partisi iktidarın uzun süredir kolayca at koşturduğu atı alıp Üsküdar´ı geçtiği ve geçtiği her yerde kocaman beton bloklardan bir iz bıraktığı arazilerini geri istiyor.

Namaz kılmak için bırakın camiyi bir ağaç gölgesinin yettiğini bilenlerden, sırf köşesine cami sıkıştırıldı diye arazinin Rezidans-AVM-Plaza ile iğfal edilmesine kanmayacak kadar zeki insanlardan söz ediyoruz.

Saadet Partisi arazisini geri alır mı bilemem ama bunun için çok çalıştıklarına kuşkum yok.

Cumartesi Pazar´a bağlanırken Denizli´ye doğru yol alan Temel beyin enerjisi belli ki bu motivasyondan kaynaklı.

Uzun süredir rekabetten ari siyasetin konforunu yaşayan iktidarın Güneydoğu´da kayyuma ihtiyaç duymadan yönetebildikleri ender yerlerden Adıyaman´da ortaya konulan adayın seçimindeki hassasiyeti gözden kaçırmak bu detaydan uzak kalmak anlamına gelecektir.

Akpartinin meclis trenine sadece bir defa binen Ahmet Faruk Ünsal´ın özgeçmişine bakan aslında ne demek istediğimizi kolaylıkla anlayacaktır.

Bahçeye dikilen onca betonu yıkmak için kollarını sıvadıkları cekete de özen göstermiş belli ki Saadetliler. Hatta bir adım daha ileri gidip ceket üzerine kurmuşlar kampanyanın bir ayağını. 27 Ocak´ta detaylarını öğrenecek de olsak benim açımdan ceket metaforu zaten yeterince açık.

Tabii ki Erbakan´ın hiçbir zaman vazgeçmediği bir disiplinin temsili olması da önemli bir gerekçedir. Ama tüm sembollerden öte bunun tercih edilmesi tabii ki yapılacak işlere verilen önemin bir nişanesi olmalı.

Ceketini giyenin işi önceliklidir ve iş bitmedikçe o ceket elbette çıkmaz.

Ceketin AKP´nin biçtiği ve herkese giydirmeye çalıştığı o dar kesim tek tip üniforma ile tabii ki ilgisi yok.

Yanına aldığı MHP´nin ülkenin kendilerine oy verenler dışında her kesimini beğenmez tavrı ile daha da daralan bu elbise onu yıllar önce tertemiz emanet edenleri mutsuz etmiş olmalı.

Erbakan´ın o çok bilinen mütevazi hayatı ile temsil olunan bir siyaseti itibardan ibaret bir görselliğe sıkıştıran, binlerce gardrobu haiz olduğu izlenen kreasyona tek ve yalın bir mavi ile karşılık veriyor Saadet.

?Bize temiz olsun yeter kirlenirse yıkarız, sökülürse dikeriz.
Bu ceket bizim tek ceketimiz ve bunu sadece biz giyeceğiz.
Bu ülkenin kadınları ve erkekleri canlarının istediği tüm elbiseleri giyebilsin diye biz bu ceketi giyeceğiz.?

Bahçeyi insanların yekdiğerinin, bırakın dirisinden ölüsünden dahi haberdar olmadığı kutulardan müteşekkil betonlardan kurtardığında bir bahçeden diğerine giden güvenli trene binmek de bu ceketli yolcuların boynunun borcu olmalı.

Hızlı trenin değil insanların binince ölmediği trenlerin yolcusu olmak için. Mısra Sel´in Gürkan Köse´nin intikam için değil ama sadece başka anne ve babalar ağlamasın diye sordukları sorulara karşı kapanan kapıların kocaman açılması için.

Saadet Partisinin ve onun Bilge Başkanının bu ülkenin tüm seçenekleri tüketmediğine olan inanç ile giydikleri ceketi uzun süre çıkarmayacaklarına eminim.

AKP´nin MHP ile kurduğu ve ülkenin yarısını hiçe sayan; kalan yarısını ise medyalar ve iktisadi bağımlılık ilişkisi ile gerçeklik dışına taşıyan bu bölünmüşlüğü aşmada taşıdığı misyonun herkes farkında.

AKP´nin yola hangi idealle çıktığını en iyi onlar biliyor.

Bu idealleri neden, nerede, nasıl, ne zaman ve kimler için kurban ettiğini de onlar biliyor.

Tek yapmaları gereken önce bunu anlatmak.

Bunun için yolculuk başlamış durumda.

Belki de Türk siyasetinin kaderini yeniden çizecek bu yolculuğun hikayesini anlatmaya devam edeceğiz.