Dört yıllık Trump yönetimi, Amerika'ya ve dünyaya pahalıya mal oldu. Trump, giderayak çılgın destekçilerine Kongre binasını bastırttı. Kongre binasının basılması, 11 Eylül'den sonra Amerika'yı sarsan en tahrip edici travmatik olaydır.
20 Ocak'ta Biden, nihayet yemin ederek görevine başlıyor. Amerika ve dünya, Trump kâbusunun sancılarıyla yeni döneme hazırlanıyor.
Biden, Trump döneminin sancılarıyla ve krizleriylee başa çıkma şeklinde çetin bir meydan okumayla karşı karşıyadır.
Trump, popülizmin, otoriteryanizmin ve keyfiliğin sembolü haline gelmişti. Trumpizm şeklindeki popülizm, Avrupa dahil dünyanın her yerindeki ırkçı, ayırımcı, fanatik ve popülist siyasal ve sosyal hareketlere güç veriyordu.
Trumpizmin demokrasiyi ve hukuku geriletmesi, bütün dünyada illiberal yönetimlerin yükselmesine zemin hazırlıyordu.
Trump, Putin gibi otoriter liderlerle iş yapmayı politika haline getirmişti. Biden, Trump gibi otoriter ve popülist liderlerle ve politikacılarla ticari çıkarlar merkezli kişisel ilişkiler kuracak biri değildir.
Biden'ın, popülist ve otoriter liderlerle arasına mesafe koyacak politikalar izleyeceğini öngörebiliriz. Demokrasi, Amerika dış politikasında tekrar önemli değer haline gelecektir.
Trump tecrübesi, ırkçılığın ve popülizmin hukuk devleti, demokrasi ve insan hakları için büyük bir tehdit oluşturduğunu ortaya koydu.
Irkçılık ve popülizmin siyasetin merkezini işgal ederek iktidar olması, Amerika gibi yerleşik demokrasi kategorisinde olan bir coğrafyayı, istikrarsız ve zayıf ülkeler kategorisine sokabilmektedir.
Biden, popülizmin zayıflattığı Amerika demokrasisini yeniden parlayan yıldız haline getirme şeklinde büyük bir sorunla karşı karşıyadır. Biden için en büyük sorun popülizmdir.
Amerika'yı ikiye bölen popülizm, dünyayı tehlikelerle, risklerle ve belirsizliklerle dolu bir yer haline getirmektedir. Popülizm, sadece Amerika'nın problemi değildir. Popülizm, insanlığın küresel problemidir.
Popülizm, siyaseti domine ettiği sürece, insanlığın iklim değişikliği, fanatizm, şiddet, Kovid-19 pandemisi, bilim alanındaki gerileme ve ekonomik kriz gibi can yakıcı sorunlarla başa çıkması mümkün değildir.
6 Ocak Kongre baskını, popülizmin tehlikeli sonuçlarını ortaya koyduğu gibi, aynı zamanda açık toplum olmanın, liberal demokraside ısrar etmenin, medyanın çoğulcu ve özgür olmasının, işleyen kurumların, ifade özgürlüğünün, sivil ve demokratik kamuoyunun önemini de ortaya koymuştur.
Trumpizmi ve popülizmi başarısızlığa uğratan dinamik, açık toplumun varlığı, demokrasiye, basın ve ifade özgürlüğüne olan inanç ile bütün demokratik kurumların Trumpizmi yalnız bırakmasıdır.
Biden, demokrasinin, hukukun ve özgürlüklerin yanında yer alan ve popülizmi gayri meşru kabul eden geniş toplum kesimlerinin desteğini alarak işbaşına gelmektedir.
Biden'ın en büyük avantajı, aslında Kongre baskını sonrası ortaya çıkan geniş demokratik koalisyondur.
Göreve başlayan Biden, çatışmalarla dolu bir dünyayla karşı karşıyadır. Ortadoğu, dünyanın en tehlikeli ve kaotik coğrafyası olmaya devam etmektedir.
Biden döneminde Ortadoğu'da krizlerin ve çatışmaların artacağı kesindir. Arap ülkeleri, artık İsrail'i birinci düşman olarak görmemektedirler.
Arap yönetimleri için İran, birincil düşman olarak konumlandırılmaktadır. Körfez İşbirliği Konseyi'nin son toplantısında Suudi Arabistan'ın liderliğinde Arap yönetimlerin İran'a karşı bir araya gelmesi, Araplar ve İranlılar arasındaki gerilimin çok ileri noktalara taşınacağının habercisidir.
İran'la yapılan nükleer anlaşmaya dönmek, Biden yönetimi için çok zordur. Biden yönetimi, nükleer silah faaliyetleri konusunda İran'a olan baskısını yoğunlaştıracak ve oluşmakta olan Arap ittifakıyla İran'ı güçsüzleştirmeye çalışacaktır.
İran korkusu, Arapları birbirine yakınlaştırmaktadır. Trump döneminde olduğu gibi Biden yönetiminde de İsrail'in güvenliği değişmeyen öncelik olmaya devam edecektir.
Afganistan'da barış görüşmeleri pek umut vermemektedir. Kabil yönetimi, ülkeyi yönetmekten çok aciz durumdadır.
Ülkenin önemli bölümünü kontrolünde tutan Taliban yönetiminin, kısa dönemde zayıflayacağını veya ortadan kalkacağını beklemek gerçekçi değildir.
Biden yönetimi, Afganistan'dan asker çekme kararını revize etmek zorunda kalacaktır. Biden döneminde, Amerika'nın askeri gücünü Afganistan'dan çekmeyeceğini, siyasal ve diplomatik ağırlığını bütünüyle barış görüşmelerine koyacağını söyleyebiliriz.
Biden yönetimi, iklim değişikliğinin dünyanın en acil ve hayati sorunu olduğunun farkındadır. İklim değişikliği konusunda Biden'ın bir özel temsilci ataması, Amerika politikasında bu konunun merkezi bir boyuta sahip olacağının göstergesidir.
İklim değişikliği, bütün dünyada ana gündem olması gereken acil bir sorundur. Biden yönetiminin iklim değişikliğini öncelikleri arasına almasını önemli ve olumlu bir gelişme olarak değerlendirebiliriz.
Biden yönetimi, dünya liderliğini bırakma anlamına gelecek adımlardan dikkatle kaçınacaklardır. Trump'ın içe kapanmacı uygulamalarının hiçbirinin yeni dönemde uygulanmayacağı kesindir.
Biden, Amerika'nın içerideki sosyal, siyasal ve ekonomik sorunlarına yönelik politikaları uygularken dışarıda da NATO ve AB destekli küresel liderlik iddiasını sürdürmeye devam edecektir.
Biden'ın önündeki en büyük meydan okuma, Amerika'yı etkili, etkin, işlevsel ve caydırıcı küresel lider konumuna tekrar getirmektir. Trump, Amerika'yı inandırıcılığı ve caydırıcılığı olmayan etkisiz bir ülke haline getirmiştir.
Amerika'nın küresel liderliği sahici anlamda ele alıp almama konusunda Biden yönetiminin göstereceği performans, dünyanın ve Amerika'nın kaderini derinden etkileyecektir.
Amerika'nın ve dünyanın sorunlarını çözme konusunda Biden'ın elinde sihirli formüller bulunmamaktadır. Biden yönetimine bütün sorunları çözecek yeni iktidar olarak bakmak gerçekçilikten uzak bir abartıdan başka bir şey değildir.
Biden yönetimi, Amerika'nın iç sorunlarını ve dünyanın küresel sorunlarını radikal bir şekilde çözmek yerine yönetilebilir şekilde kontrol altında tutmaya çalışacaktır. Biden yönetiminin önünde tehlikelerle ve belirsizliklerle dolu ince ve uzun bir yol vardır.
*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe’nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.