Cezaevlerinde tutulan beş hasta mahkûmdan bahsedeceğim bugün size: Şerife Sulukan, Özge Özbek, Sıddık Güler, Mehmet Emin Çam ve Gültekin Avcı.
Bu isimler, Dilan Polat ve Bahar Candan kadar popüler olmasalar da, magazine boğulmaya ara verdiğinizde, onların dertlerinden de haberdar olun istedim. Bence bunu yapabilirsiniz. Bu yüzleşmeyi hepinizin vicdanına bırakıyorum zira elimden fazlası gelmez.
Bu hikâyeler, benim uykularımı kaçırıyor. Ufak mutluluk anlarında birden aklıma geliyor ve pek çok şeyi sorgulamama neden oluyorlar. Böyle yaşanır mı, yaşanmaz elbet. Tek çözüm, elimizden geleni yapmak öyleyse.
Bu beş insanın trajik durumunu, yetkililer dikkate alarak adım atar mı, henüz bilmiyorum. Bildiğim; yazdıklarımı görmezden gelirlerse, isimlerini sürekli gündeme getirmeye devam edeceğim. Hem onlar hem de burada yer veremediğim yüzlerce hasta tutsak için.
Cezaevlerinde 1512 hasta var
Sürekli söylüyorum, söylüyoruz: Ağır hasta insanların yeri cezaevleri değildir. Bakın, “suçlu” olup olmadıklarını tartışmıyorum ki bu konu da gayet tartışmaya açık. Şu an için önemli olan, siz bu satırları okurken onların, tutuldukları cezaevlerindeki ağır koşullar altında yalnız ve sessiz ölmeleri.
Elimdeki Nisan 2022 tarihli İnsan Hakları Derneği raporuna göre; cezaevlerinde 651’i ağır 1512 mahkûm bulunuyor. Aralık 2023’te güncellenecek bu rapor ve göreceğiz, 1,5 yılda neler değişmiş.
Öte yandan hiçbir insan, rakamdan ve sayıdan ibaret değil. Hepsinin aynı sizler gibi ayrı ayrı hikâyeleri, sevenleri, aileleri, acıları ve sevinçleri var. Şimdi beşininkini okuyacaksınız. Bakalım bu beş hasta mahkûm, devletin güvenliğine karşı tehdit oluşturdukları için mi, yoksa ihmalden kaynaklı mı cezaevinde tutulmaya devam ediliyor…
Şerife Sulukan engelli ve yürüyemiyor
Adli Tıp Kurumu tarafından, yüzde 89 engelli raporu verilen 46 yaşındaki Şerife Sulukan, Menemen R Tipi Cezaevi’nde tutuluyor. Ceza almadan önce fizik öğretmenliği yapan Sulukan, tutuksuz yargılanırken Covid’e yakalanıyor ve sonra beyninde bir pıhtı oluşuyor. Sulukan’ın şah damarı da tıkanınca, vücudunun sol tarafı komple felç kalıyor. Ölüm riski yaşayan Sulukan, iki ay yoğun bakımda kaldıktan sonra hayata tutunuyor.
Adli Tıp Kurumu, Sulukan’ın yüzde 89 engelli olduğunu belirterek ona -bir seneliğine- “Cezaevinde kalamaz.” raporu veriyor. Sulukan, bir sene sonra tekrar başvurduğunda ise, sağlık durumunda herhangi bir değişim olmamasına rağmen, ATK’nın “Cezaevinde kalabilir.” raporu vermesi üzerine tutuklanarak Edirne Cezaevi’ne ve oradan da Menemen R Tipi Cezaevi’ne naklediliyor. Sulukan, cezaevinde kalp ameliyatı da geçiriyor ve şu anda felçten kaynaklı yürüyemiyor. Epilepsi teşhisi de bulunan ve epilepsi nöbetleri geçiren Sulukan’ın ailesinin, cumhurbaşkanlığı affına başvurmasına rağmen hâlen bir sonuç alamadıklarını da belirtelim.
Şerife Sulukan’ın oğlu Bahadır Sulukan şöyle anlatıyor annesinin durumunu: “Annem 1,5 yıldır cezaevinde tek başına kalıyor, bu yüzden depresyona girdi. Epilepsi nöbeti geçirdiğinde doktor; ‘Hemşireler fark etmese sizi kurtaramazdık.’ demiş. Eğer annem dışarıda olsaydı her gün fizik tedavi görecekti ve doktorun dediğine göre yüksek ihtimalle yürüyebilecekti. Fakat şu anda sadece haftada bir tedavi görebiliyor ve bu da doğru düzgün bir tedavi değil.”
Ekliyor Bahadır Sulukan: “Cumhurbaşkanı affına başvurmamız üzerine annem üç ay önce tekrar ATK’ya götürüldü. ATK, annemi ‘Bakıma muhtaç’ olarak değerlendirmiş ve ‘Cezaevinde kalamaz.’ raporu vermiş. Hâlen sonuç bekliyoruz. Annem güçlü bir kadın olmasına rağmen artık ‘Her yere yazdım, başvurdum ama sonuç alamıyorum. Buradan çıkamayacağım.’ diye düşünmeye başladı.”
Özge Özbek’in beyninde çoklu tümör var
Özge Özbek, 38 yaşında. Tutuklanmadan önce beyninde çoklu tümör bulunduğu tespit edilmiş ve ameliyat olmuş. Geçirdiği ameliyattan hemen sonra ceza aldığı için tutuklanan Özbek, kadın ve çocuk alanında çalışan bir sosyal hizmet uzmanı.
Önce Gebze Cezaevi’ne götürülen Özbek, ardından ışın tedavisi görmesi sadece Ankara’da mümkün olduğundan, Sincan Kadın Kapalı Cezaevi’ne sevk edilmiş. Fakat maalesef orada da doğru düzgün bir tedavi görememiş. Şimdi beynindeki tümörlerin nüksetmesi nedeniyle tekrar ameliyat olması gerekiyor. Fakat ölüm riski taşıyan bir operasyon söz konusu olduğundan, bu ameliyatı ailesinden uzaktayken ve güvendiği doktoru dışında bir doktora yaptırmak istemiyor Özbek haklı olarak.
Beş kişilik bir koğuşta kalan Özbek’in sol kulağında yüzde 72 işitme kaybı mevcut ve denge kaybı yaşadığından, kaldığı koğuşta sık sık düşüyor. Özbek aynı zamanda ağır baş ağrıları ve mide bulantıları da çekiyor.
Eşi Özgür Özbek; ”Özge, bir an önce tam teşekküllü bir hastanede tedavi olmazsa ölebilir. Beyin ölümü gerçekleşebilir. Beynindeki tümörler büyüyor. Işın tedavisi almak için sevk edildi Ankara’ya ama Gazi Üniversitesi Hastanesi’nde mahkûm koğuşu bulunmadığından cezaevine gönderildi. Şu anda rutin hastane gidiş gelişlerinden başka herhangi bir tedavi görmüyor. Birkaç ay önce koğuşta dengesini kaybetti ve düşerek kafasını çarptı. Götürüldüğü Etlik Şehir Hastanesi’ndeki doktorlar, tümörlerin büyüdüğünü ve ameliyat olması gerektiğini söylediler. Özge, bu koşullarda ameliyat olmak istemiyor.” diyerek aktarıyor yaşananları.
Devam ediyor Özgür Özbek: “En son Ekim ayında ATK’ya tekrar başvurduk. Tam teşekküllü devlet hastanesi ‘Cezaevinde kalamaz.’ raporu vermesine rağmen ATK; ‘Yürüyebiliyor, görebiliyor, bilinci açık’ gerekçesiyle ‘Cezaevinde kalabilir.’ dedi. Başvurmadığımız mercii kalmadı ama sesimizi duyuramıyoruz. Özge’nin ölmesini mi bekliyorlar?”
Sıddık Güler avukatlarını dahi tanıyamıyor
Sıddık Güler, 83 yaşında. Kalp rahatsızlığından dolayı iki kere anjiyo olan, Alzheimer başlangıcı ve eklem romatizması teşhisi bulunan, yüksek tansiyon rahatsızlığı ve görme kaybı yaşayan Güler, şu anda zorlukla yürüyor. Menemen R Tipi Cezaevi’nde tek başına tutulan Güler’in sağlığı, gitgide kötüleşiyor.
Sıddık Güler’in kızı Ayşe Lilav Ruçem, babasıyla ilgili şunları söylüyor: “Babam yürüyemiyor. Ya duvarları, masaları tutarak yürümeye çalışıyor ya da baston kullanıyor. Biz görüşe gittiğimizde, bastonu görmeyelim diye koridora bırakıp saklıyor. Kaldığı cezaevine öyle hasta insanlar getiriliyor ki babam, hasta hâliyle kalkıp onlara yardım etmeye çalışıyor. Alzheimer gitgide arttığından, artık avukatları da tanıyamıyor. ATK’ya başvurduk. Önce İzmir’deki hastaneye, daha sonra da İstanbul’daki ATK’ya götürüldü babam. Henüz bir sonuç alamadık. Bekliyoruz.”
Mehmet Emin Çam, beyin tümörü yüzünden ağrılar içinde
Mehmet Emin Çam, 72 yaşında ve Batman Cezaevi’nde 18 kişilik bir koğuşta tutuluyor. Beyninde tümör bulunan Çam’ın, sürekli boynu, sol kolu ve sol bacağı uyuşuyor. Böbreklerinde kistler de bulunan Çam’ın, sol kulağında yüzde 100 işitme kaybı mevcut. Böbrek kistleri, tutuklanmadan önce ameliyat geçirmesine rağmen tekrar nüksetmiş ve Çam, bu kistlerden dolayı ne yazın ne de kışın ısınabiliyor, sürekli üşüyor. Çam’a işitme kaybı teşhisini koyan Batman Devlet Hastanesi ise işitme cihazı ölçüsü alsa da bu cihaz hâlen Çam’a verilmiş değil.
Mehmet Emin Çam’ın kızı Şimel Çam; “Beynindeki tümörlerin büyümemesi için babama sürekli ilaç veriliyor. Yaşından dolayı ameliyat riskli görülüyor. Kulağı ve gözündeki problemler de bundan kaynaklanıyor. Babam şiddetli ağrılar çekiyor ve sürekli ağrı kesici kullanıyor. ATK’ya iki defa başvurduk. Önce Batman Eğitim ve Araştırma Hastanesi’ne götürüldü ve hastane heyeti ‘Cezaevinde kalabilir.’ raporu verdi.”diyor.
Şimel Çam; ”Son gittiğim görüş, kapalı görüştü ve telefonla konuştuğumuz için on cümlemizden dokuzunu anlayamadı. Duymak için telefonu kulağına bastırıyor ama yine de duyamıyordu. Bu yüzden psikolojik olarak olumsuz etkilendi ve morali bozuldu. Düşünün, aile görüşüne gidiyorsunuz, çocuklarınız size bağırarak sesini duyurmaya çalışıyor ama siz duyamıyorsunuz. Babamın bir an önce bırakılmasını istiyoruz artık.” diye ekliyor.
Gültekin Avcı, hedef alınarak baskılara uğruyor
Hem gazeteci hem de eski savcı olan Gültekin Avcı ise belki yazdığım diğer mahkûmlar kadar ağır hasta değil fakat cezaevinde ağır bir baskı altında tutuluyor. Bu durumdan kaynaklı gittikçe artan kaygı bozukluğu ve psikolojik sorunlar yaşıyor. İzmir Kırıklar 2 No’lu F Tipi Cezaevi’nde tutulan Avcı, üç kişilik bir hücrede kalıyor. Cezası Yargıtay tarafından bozulduğu için tekrar yargılanmaya başlanan Avcı, 8 seneyi aşkındır tutuklu ve CMK tarafından azami 7 sene olarak belirlenen tutukluluk süresi aşılmış durumda.
Önemlisi; Avcı kaldığı cezaevinde yapılan sabah sayımlarında, infaz koruma memurları tarafından tekmelenerek uyandırılıyor ve aramalarda yine aynı infaz koruma memurları tarafından elle istismara maruz kalıyor.
Gültekin Avcı’nın avukatı Fikret Duran şöyle anlatıyor müvekkilinin yaşadıklarını: “Gültekin Bey’in stresli bir meslek hayatı vardı. Savcıyken pek çok tehdide maruz kalmıştı ve uzun süredir Xanax kullanıyordu. Fakat cezaevinde ona, kendi ilacı yerine uyku hapı verildi. Bu ilaçlar, Gültekin Bey’in vücudunu tembelleştiriyor ve sabahları uyanmakta güçlük çekiyor. Bazı infaz koruma memurları, Gültekin Bey’i hedef almış durumda çünkü Gültekin Bey boyun eğmeyen biri. Meslek hayatında da, yürüttüğü soruşturmalarla ilgili baskılar yapıldığında ve bakanlardan telefonlar geldiğinde boyun eğmemiş. Zaten öncesinde cezaevi savcılığı da yaptığından, haklarını ve mevzuatı gayet iyi biliyor. Gültekin Bey’in bilinçli duruşu, cezaevi idaresini rahatsız ediyor.“
“Cezaevlerinde siyasi tutuklulara karşı ayrımcılık temelli hak ihlalleri var. Toplum maalesef korkuyla bastırıldı ve hak ihlallerine alıştırıldı. Bu yüzden Gültekin Bey’in yaşadığı ihlaller de görülmüyor. Duruşması 29 Kasım’da. Hem tutuklu kalma süresi dolduğundan hem sağlık sorunları arttığından hem de cezaevi personeli tarafından kötü muameleye maruz bırakıldığından bir an önce tahliye edilmesini ve tutuksuz yargılanmasını istiyoruz.” diye ekliyor Duran.
Evet, ben size sadece beş insanı anlattım. Belirteyim; hepsinin dava dosyasına, neden cezalandırıldıklarına ve sağlık raporlarına hâkimim. Belgeler de, bilgiler de bende mevcut.
Şimdi sıra yetkililerde: Bu mahkûmlar için bir adım atacak mısınız? Gerekli tedavileri görebilmeleri için onları bir an önce ailelerinin yanına gönderecek misiniz?
Tabii siz okurlara da soralım: Ya bu kişiler, sizin anneniz, babanız, eşiniz, kardeşiniz, evladınız olasıydı, ne yapardınız?
-----
Fotoğraf: Özge Özbek, Şerife Sulukan, Sıddık Güler. (Soldan, sağa)