Reklam Görüntülerine Tıklayarak Kitap Siparişi Verebilirsiniz

Benim kayıp şairlerim

“Benim Kayıp Şairlerim”; Özcan Ünlü, bu eserinde, bir zamanlar şiirle iştigal edip günümüzde aynı uğraşı içerisinde bulunmadığı düşünülen usta şairlere vefa borcu kabilinden bir çalışmaya imza atmış bulunmaktadır.

Benim kayıp şairlerim

Sait Alioğlu değerlendirdi;

“Benim Kayıp Şairlerim” adlı eser, gazeteci şair ve yazar Özcan Ünlü’ye ait.

Özcan Ünlü, bu eserinde, bir zamanlar şiirle iştigal edip günümüzde aynı uğraşı içerisinde bulunmadığı düşünülen usta şairlere vefa borcu kabilinden bir çalışmaya imza atmış bulunmaktadır.

Ünlü, bu eseri kaleme alırken, eserle ilgili olarak; “Hayatlarının belli bir döneminde yolu şiirden geçen ustalara, yazmaya şiirle başlayan dostlara bir saygı duruşudur bu kitap.” İfadelerini kullandıktan sonra, “kayıp” olarak tanımladığı şairlerin dergilerde veya kitaplarda kalmış şiirlerinden tadımlık da olsa örnekler sunmaya çalıştığını belirtiyor.

Bununla birlikte, saydığı isimlerden bir kısmına ‘kayıp şair’ demenin doğru olmayabileceğini de zikrediyor. Onlar “şiir yazmıyor, ama yaşıyor olabilirler; bunun da anlamlı bir şey olduğunun altını çizmeyi de ihmal etmiyor, kayıp şairlerin peşinden gidip izlerini sürerken.

Yine bununla birlikte; “biz okurları olarak onları yeniden şiire davet ediyoruz.” diyerek bir çağrıda bulunuyor ve buna da hakkımızın olduğu notunu düşüyor.

Ünlü’nün, eserinden de anlaşılacağı üzere, bu topraklarda yaşayıp kitapla, kültürle bir şekilde ilişki kurup ünsiyet peyda etmiş ve belli bir ortanda şiire de ilgisi olan ortalama bir kişinin, bu kayıp şair olarak belirtilen şahıslarla ilgili bir şeyler bildiğini varsayabiliriz.

Acizane söylemek gerekirse, bizimde, bir okur-yazar olarak –az da olsa şiir denemelerimize temas etmiş olalım; mahzuru yok ise eğer!- çeşitli konuları içeren nesir türü metinsel okumalarımızla birlikte şiir kitaplarını da okuma imkânımız olmuştu.

Soldan ve sağdan; Ahmet Arif’ten, Cahit Zarifoğlu’na; Mehmet Akif İnan’a kadar.

Esere ve konuya dönersek; kayıp şair denildiğinde akla elbette vefat etmiş şairler değil, yaşayan, bir yerlerde hayatını idame ettiren, ikamet eden, farklı ortamlarda teşrik-i mesaide bulunan şairlerin kastedildiğini anlamamız gerekir.

Ama bir de çok kişinin bilmeyeceği; düşünce üreten, yazıp çizen, ama bir dönem şiirle uğraştığı “kayda geçmiş bulunan” şairlerde ilgilisi tarafından “kayıp şair, hatta Ünlü’nün de ifadesiyle “Benim Kayıp Şairlerim” sınıfına dâhil edilebilir.

Bunlardan birisi, adeta Ünlü’nün, bir nevi edebiyat arkeolojisi kabilinden yapmış olduğu çalışmada ismi, eserin önsözünde kendine yer bulmuş olan ilahiyatçı-sosyolog yazar Ali Bulaç…

Ünlü’ye göre, Ali Bulaç, 

“Şarkılar okundu

rüzgarın kırık dallarda sesiyle

Dinledi mehtap

inledi deniz/ hıçkırdı şair son nefesiyle”

 gibi serbest dizeleri kadar geleneğe yaslanan ilk dönem şairleriyle dikkate değer bir “kayıp şair”dir. (S. 12)

Bizim içerisinde bulunduğumuz seksen kuşağı insanları olarak; seksenlerden iki binlere kadar, bir şekilde şiirle ilgilenen ve eserleri yayınlanan şairlerin şiirlerini okuma imkânımız olmuştu.

Bununla birlikte, genelde okuma eylemi ile özelde de şiirle aramızda zamanla bir mesafe oluşmuştu.

Buna, bir “kırılma anı” diyelim; ya bizlerin, birçok zecrî sebepten dolayı içerisine girmiş bulunduğumuz anaforun etkiyle ya da o şairlerin terk-i diyar eyleyip kendi uzlet köşesine çekilmeleri sonucunda şiir yazmayı bırakmalarına bağlı olarak, onlarla aramızda var olan ilişki kopmuş oldu.

Eserin içerisinde “kayıp şair” olarak tanımlanıp, uzun bir dönem şiir yazmayan, yazmadığı bilinen şairlerin dışında, yukarıda da belirttiğimiz üzere, yazın hayatına şiirle başladıktan sonra şiir yazmayı bırakan; şiir dışında kalan edebi, düşünsel, bilimsel ve ilmî alanlarda arz-ı endam eden şahıslara da atıf var.

Bu kişileri, “eserden hareketle” şu şekilde sıralayabiliriz; Ali Bulaç Cemil Meriç, Ömer Okçu, Ezel Akay, Ahmet Mercan, Perihan Mağden, Aki Budak, Mehmet Ocaktan, Hüsamettin Olgun, Kemal Karabulut, Hayati Ayçiçek, Mehmet Efe, Abdurrahman Şen, Necmi Naz vb.

Bu saydığımız isimlerin hemen hepsi günümüzde farkı alanlarda eser veriyor olsalar da, önce Aziz Nesin’e sonradan başkalarına ithaf edilen; Türkiye’de her üç Türk gencinden dördü şairdir” veya “Her dört Türk’ten beşi şairdir!” fehvasına bakıldığında, günümüzde başka alanlarda eser vermiş/vermekte olan şahısların büyük bölümünün edebiyata ilgileri şiirle başlamıştır denilebilir.

Ki, onlarda “her Türk genci” kategorinde” yer almış iseler, o yargı onlar içinde geçerli olmalı…

Bunlardan biri olan “düşünür” Cemil Meriç’in şu dizelerine bir bakalım; 

“Yıldızlar söndürmüş fırtına

Batan bir gemidesin

Senden ne kalacak yarına

Kıyılarından imdat isteyen sesin…” (S. 10)

Ünlü’nün, “Benim Kayıp Şairlerin” diye tanımladığı şairleri, onların her şeyden ziyade şiirle ilgileri üzerinden, onlara yakışacak –belki de sitem ederek- ifadelerle tanımlıyor.

Bir ki örmek vermiş olalım;

*Veske dersem çık ortaya! 

Burada anılan şair Ahmet Veske olsa gerek. 

*Şiirde adın kaldı, Mustafa Çelik,

*Bir Şiir dervişi Ahmet Tezcan,

*Hakan Albayrak; Kuşanıp Gelse Şiir Adına Ne Vara vb.

Ünlü, eserin önsözünde, salt şiirle uğraşan, ama epey zamandır hiçbir yerde görünmeyen şairler ile işe şiirle başlayıp daha sonra yazın alanında başka formlara yönelen şairlerin tümü için şu anlamlı ifadeyi kullanmaktadır;

“Hepsi ama hepsi “Benim kayıp şairim’…” Evet, hepsi de bizim şairlerimiz; bize dizeleriyle bilinç ve duygu aşılayan şairler!

 

Benim Kayıp Şairlerim, Özcan Ünlü, 1. Baskı Kssım 20224 Çıra Edebiyat, İstanbul



Anahtar Kelimeler: Benim kayıp şairlerim

Uyarı! Yapmış olduğunuz yorumlar incelendikten sonra onaylanacaktır onaylandıktan sonra gözükecektir


YAZARLAR

Resimlere Tıklayarak Kitap Satın Alabilirsiniz

HABERLER