Eğer toplumda görünür bir konumdaysanız, özellikle de yazı yazıyorsanız, bir yerde durup yapıp ettiklerinizle ilgili muhasebe yapma ihtiyacı hissedersiniz.
Mesela dün nerede durduğunuzu, bugün nasıl bir hal içinde olduğunuzu gözden geçirmeniz gerekir. Bu ilkeli ve hakkaniyetli olmanın bir gereğidir.
Geçtiğimiz günlerde bir okur, Osman Kavala, Ahmet Altan ve Selahattin Demirtaş’ın özgürlüklerini savunduğum için, “Birilerine şirin gözükmek için mi özgürlükleri savunuyorsunuz” mealinde bir itiraz maili gönderdi ve diyordu ki: “İnsanlar geçmişlerini ve vardığı noktayı gözden geçirmeli ve omurgalı olmalı. Kime ve neye hizmet ediyorum diyebilmek çok zor olmamalı. Belki hepimizin eski mahallesinde sorunları vardı ama yıllardır bizleri küçümseyen birilerine şirin gözükmek için yalpalamaya gerek var mı?”
Şimdi kimin nerede durduğuna hep birlikte dikkatlice bakalım. Ben ortaokul ve lise yıllarımda neredeysem şimdi de aynı yerde duruyorum. 40 yıldır gazetecilik yapıyorum ve hayatımın her anında Müslüman duyarlığı içinde oldum. 1980’li yıllarda çıkardığımız edebiyat dergilerinde (Mesela Yönelişler) ve bizim dışımızdaki sol edebiyat dergilerinde şiirler yazdım. O günlerde İslamcılar, sosyalistler, marksistlerle aynı dergilerde şiirler yazdık. Ama bulunduğum her mekanda, dergilerde bir İslamcı olarak yer aldım, kimliğimi hiçbir zaman kapının dışında bırakarak girmedim.
Yeni Şafak gazetesini arkadaşlarımla birlikte ben kurdum, Türkiye’deki hemen bütün gazetelerde çalıştım. Yeni şafak’tan bu yana AK Parti’yi destekleyen yazılar yazdım. AK Parti’den milletvekili oldum. Çünkü AK Parti Türkiye’de demokratik değerleri önceleyen bir partiydi. O gün yazdığım yazıların altına bugün de aynen imzamı atarım. Ve asla kör bir muhalif olmadım. Ama ne yazık ki AK Parti bugün kendi değerlerine muhalif bir parti haline gelmiş bulunuyor.
Mesela AK Parti’nin 2002 seçim beyannamesini alın okuyun, göreceksiniz ki o beyannamede AK Parti, özellikle özgürlükler konusunda bugün benim yazdıklarımı da aşan bir çizgideydi ve o beyanname adeta bir demokrasi manifestosu niteliğindeydi. Bugün özgürlüklerini savunduğum insanlarla aynı düşünsel çizgide olmayabilirim, ama özgürlükleri savunmak insani, aynı zamanda İslami bir görevdir.
Bu arada, geçmişte demokratik değerleri savunan AK Parti’nin bu özgürlükçü tutumuna destek verenleri “Hepiniz oradaydınız” diyerek güya kendilerine pay çıkarmaya çalışan ulusalcı ve antidemokratik bir sol kesim var ki onları çok iyi tanıyoruz. Arşivleri açıp bakarsanız bu kesimlerin o günlerde yasakları, üniversite kapılarında ‘ikna odaları’nı, e-muhtırayı, 367 rezaletini savunduklarını görürsünüz... Unutmayalım, bugün başkalarından özeleştiri bekleyenler, önce kendi antidemokratik geçmişleri konusunda özeleştiri yapmak durumundadırlar. Aksi taktirde yalancı pehlivan gibi ortalarda dolaşmanın kendilerine bile faydası olmayacaktır. Kısacası antidemokratik solun da, üzerindeki perdeyi kaldırınca altından faşizan duygular çıkan muhafazakarların da demokratlık numaralarının müşterisi kalmadı artık...
Önemli olan her dönemde hakkaniyetli olmak ve özgürlüklerin yanında durabilmektir. Bu açıdan baktığımızda, evet AK Parti iktidarının ilk iki döneminde herkesin özgürlüğünü savundu, ben de vekilken aynı demokratik değerleri savundum. Ama işin dramatik tarafı AK Parti artık o demokratik değerleri savunmaktan vazgeçti.
Eğer bir ülkede cinayet işleyenler dışarıda, düşüncelerini ifade edenler cezaevindeyse, o ülkede özgürlükler garanti altında değildir. Oysa aslolan özgürlüklerdir, ünlü siyaset felsefecisi Thomas Pain’e göre “Bir ülke, kişiler tarafından değil, doğal hakları garanti alan, bu anlamda adil olan yasalar tarafından yönetilmeli. Seçimle iş başına gelme sistemi de, eğer sonunda iş başına gelen sınırsız yetki kullanacaksa, doğal hakları ihlal edecekse, fiiliyatta monarşidir, mutlakıyettir.”
Maalesef AK Parti bütün Türkiye’yi kucaklayan şefkat dilini kaybettiği için, etrafını toplumu ifsat eden zehirli sarmaşıklar kuşatmış ve parti, ayrıştırıcı-kutuplaştırıcı bir fotoğraf karesine mahkum olmuştur.
Açıkça ifade etmek gerekirse ben hala aynı mahallede ikamet ediyorum ama AK Parti artık Bahçeli ve Perinçek’in mahallesine taşındı, meselenin özeti budur...