Belçika Kralı Philippe’in sömürge döneminin izlerini silme umuduyla Kongo Demokratik Cumhuriyeti’ne (KDC) yaptığı resmi ziyaret, Belçika’nın kanlı sömürgeci geçmişini yeniden gündeme getirdi.
KDC Cumhurbaşkanı Felix Tshisekedi ve hükümet yetkililerince başkent Kinşasa’da resmi törenle karşılanan Kral Philippe’ye, genelde yabancı liderleri havalimanı önünde ve başkent sokaklarında bayraklarla, flamalarla karşılayan Kongolular ilgi göstermedi. Belçika Kralı 2. Leopold’a 1885’te “özel mülk” olarak tahsis edilen KDC’de 75 yıl hüküm süren Belçika, kanlı uygulamalarla ülke tarihinin en karanlık dönemlerinden birini yaşattı. Sömürgecilik dönemini unutturmak isteyen ve bu ülkeyle yeni ilişkiler geliştirmek için çaba gösteren Belçika yönetimi, ilişkileri normalleştirme çabasına girdi.
Kral Philippe, 30 Haziran 2020’de Tshisekedi’ye, KDC’de sömürge dönemindeki “şiddet olayları” ve “neden olunan acılardan” derin üzüntü duyduğunu bildiren mektup göndermiş ve mektupta, mevcut ikili ilişkileri daha da geliştirmek için “geçmişi” konuşmak gerektiğini ifade etmişti.
Bu mektubun ardından yapılan ziyaretle, Kral Philippe’in acılarla dolu kanlı sömürge döneminin izlerini silmeye çalıştığı yorumları yapılıyordu. Belçika hükümetinin, KDC’nin ilk Başbakanı Patrice Lumumba’nın asitte yok edilen cesedinden kalan birkaç diş ve kemik parçasını, 20 Haziran’da ailesine iade edeceğini açıklaması ise Belçika’nın KDC’deki kanlı sömürge dönemini dünya gündemine taşıdı.
Acılarla dolu kanlı sömürge dönemi
Belçika sömürgecilik döneminde hem mal hem de köle ticareti yapmak için Orta Afrika’da Ruanda, Burundi, ve KDC’de insanlık dışı uygulamalarıyla tarihe geçti.
Belçika sömürgeleri arasında zengin doğal kaynaklarıyla ön plana çıkan KDC, uluslararası hukuka aykırı şekilde 1885’te Belçika Kralı 2. Leopold’a “özel mülk” olarak tahsis edildi. KDC’yi kendi mülkü ilan eden Kral 2. Leopold, fildişi ve kauçuk gibi zengin kaynaklara sahip ülkeyi önemli gelir kaynağı olarak gördü.
Yerel halkı kauçuk ve fildişi üretiminde acımasızca kullanan Belçika, üretimde çalışan binlerce kişinin açlıktan ölmesine sebep oldu. İnsanlık dışı uygulamalara isyan edenler silahla bastırılırken, “gereksiz mermi kullanımını” engellemek için kullanılan her mermiye karşılık bir Kongolu organı getirilmesi zorunlu kılındı. O dönemde bölgeye giden gazeteciler aracılığıyla elleri kesilmiş çoğu çocuk binlerce kişinin fotoğrafları dünya basına yansıdı.
10 milyon kişi açlık ve sefaletten öldü
“Kongo kasabı” olarak da adlandırılan 2. Leopold’un, KDC’de açlık ve sefalete mahkum ettiklerinin yanı sıra 10 milyon kişinin ölümüne sebep olduğu belirtiliyor.
KDC’de milyonlarca kişinin ölümüne sebep olan kanlı uygulamalara uluslararası kamuoyundan tepkiler üzerine 2. Leopold 1908’de şahsi mülkü olan KDC’nin idaresini Belçika devletine bırakmak zorunda kaldı. Ülke yönetimi ve idaresi Belçika yönetimine bırakılsa da bölgedeki kanlı ve acımasız uygulamalar değişmedi ve bölge halkı acımasızca köleleştirilmeye devam edildi.
Sömürülen tüm ülkelerde başlayan bağımsızlık taleplerine ve uluslararası baskılara karşı gelemeyen Belçika, 1959’da KDC’den ani şekilde çıkarak ülkeyi çatışma ortamıyla baş başa bıraktı. Bağımsızlığını 30 Haziran 1960’ta elde eden KDC’nin ilk lideri Patrice Lumumba milli politikaları sebebiyle eski sömürgecisi Belçika’nın müdahalesiyle karşılaştı.
KDC’nin ilk Başbakanı öldürüldü, cesedi asitle yok edildi
Belçika hükümeti, 1961’de öldürülen KDC’nin ilk Başbakanı Patrice Lumumba’nın asitte yok edilen cesedine ait birkaç kemik parçasını ailesine iade edeceğini açıklamıştı. Lumumba’dan kalan parçaların iadesi için 20 Haziran’da Belçika’nın başkenti Brüksel’deki Egmont Sarayı’nda tören düzenlenecek.
Lumumba, KDC’nin Haziran 1960’ta Belçika’dan bağımsızlığını kazanmasından sonra ülkenin ilk başbakanı olmuş, yaşanan iç karışıklığın ardından, ayrılıkçı bir grup tarafından kurşuna dizilerek infaz edilmişti. Lumumba’yı infaz eden gruba Belçikalı güvenlik görevlilerinin danışmanlık yaptığı, KDC’li liderin cesedinin parçalara ayrılarak sülfürik asitte eritildiği yıllar sonra ortaya çıkmıştı.
Belçikalı yetkililerden polis müdürü Gerard Soete, 1999’da Lumumba’nın öldürülmesine yardım ettiğini kabul etti. Soete, bu olay sırasında Lumumba’nın biri altın kaplama birkaç dişini ve el parmak kemiklerini alarak yıllarca sakladığını itiraf etmişti.
Belçika parlamentosu, 2001’de bazı Belçikalı yetkililerin Lumumba’nın ölümünden “ahlaken sorumlu” olduğu sonucuna varmış, bir yıl sonra da hükümet bu ülkeden resmen özür dilemişti.
2000’de ölen Soete hakkında hiçbir zaman dava açılmadı. Soete, Lumumba’dan kalan parçaları ölene kadar sakladı. Soete’nin kızı Godelive Soete 2016’da bir Belçika dergisinin muhabiriyle yaptığı röportajda Lumumba’nın dişlerinden birini göstermişti. Bunun üzerine Godelive Soete’nin evinde arama yapan polis, Lumumba’nın kalıntılarına el koymuştu.